BÖLÜM 4

3.6K 194 46
                                    

Bu bölüm Kozet99 adlı okuyucuya ithaf edilmiştir.

Yeni oyun arkadaşım ilgimi çekmeyi başarmıştı. Zeki ve cürretkâr, böyleleri tehlikelidir. Fırtına giderek güçleniyordu, rüzgâr ve yağmur hızını arttırmıştı. Bu ormanda daha fazla kalırsak ya zatüre olacaktık yada kafamıza bir yıldırım yiyecektik. " Eve gidip kurulanmamız lazım, yoksa sonumuz kötü!" Samet üzerinden hâlâ şokun etkisini atamamıştı. Korku dolu gözler ile etrafına bakınıyordu. Koluna girerek kalkmasına yardım ettikten sonra elimizden geldiğince hızlı yürümeye başladık.

***

Samet artık kolumdan çıkmıştı, aksayarak ta olsa kendi başına yürümekte kararlıydı. Apartmanın kapısına vardığımızda diğerleri orada bizi bekliyordu. Tabi yanlarına gider gitmez soru bombardımanı başlamıştı. " Neredeydiniz bir saattir!" " Peşinden koştuğunuz kız kimdi!" " Nasıl bu kadar hızlı koşabildiniz?" Sırası ile Tahsin, Mehmet ve Onur sorularını sıralamıştı, gerçi Onur'un niyeti dalga geçmekti.

" İçeri bir geçelim de konuşacak çok şeyimiz var!"
Bu tutumdan tatmin oldukları söylenemezdi ancak bu havada ve kapının önünde paranormal meselelerden konuşmak pek akıl kârı değildi.

Apartmanın kapısından içeri girer girmez bir tuhaflık hissettim. Farklı olan bir şeyler vardı, dört katlı bir apartmanın en üst katında oturuyorduk. Kendi dairemize kadar daha yolumuz vardı ancak buradayken bile bir terslik olduğunu hissedebiliyorsam güçlü bir şey olmalı. " Evi kontrol etmeni istiyorum, bir şeyler yakalamış olabiliriz!" Fatıma ile zihinsel bağımızı kullanarak konuşmuştum. İçimden bir ses oyunda elin bana geçtiğini söylüyordu.

Biz merdivenlerden yavaşça çıkmaya devam ederken Fatıma'dan haber gelmişti. " Görünüşe göre ayna tuzağın işe yaramış. İçeriye girip kontrol edemedim ama yakaladığınız cinni nin çığlıklarını duydum!" İşte bu iyi haberdi eğer Selin'in hizmetkârlarından biri ise bir kaç şey öğrenmemize yardımı olabilirdi. Dairenin kapısına geldiğimizde anahtarı yuvasına yerleştirdim ve çevirmeden önce bombayı patlattım." İyi haber millet. Birini yakalamışız!" Hepsi anlamaz bakışlarını üzerimde yoğunlaştırırken anahtarı çevirip çelik kapıyı açtım. İçeriye adımımı atar atmaz bir feryat koptu, acı içinde haykıran bu tiz ses kulak zarımı delip geçecekti neredeyse.

Sanırım vefk işini biraz abartmışım. Arkama döndüğümde arkadaşlarımın kireç kesmiş yüzleri ile karşı karşıya kalmıştım. Çığlığı onların da duyduğu aşikârdı. Onların alemine ait hiç bir şey normal insanlar tarafından fark edilemez. Ancak onlar ile bir şekilde temes kuran insanlar fark edebilir. Örneklemek gerekirse mıknatısa tutunan bir demirin de mıknatıs özelliği kazanması gibi bir şey. "Siz salonda oturup bekleyin ben ritüeli tek başıma yapacağım."

Kimsenin itirazı yoktu, sonuçta gerçekleşecek şeyler pek hoş değildi. Korku hissetmiyordum bu işlemin en önemli noktalarından biridir. Ritüel yapılırken korku işin içine dahil olursa her şey ters tepebilir. Avcıyken av konumuna düşmek istemezdim. Ama bu tamamen sakin olduğum anlamına da gelmiyordu. Kendi başıma ilk defa kapsamlı bir ritüel gerçekleştirecektim. Heyecanlı olmam çok normal. İlk iş olarak cinin içine hapsolduğu aynayı bulmam gerekiyordu. Evin içerisinde tuzak kurduğumuz yedi ayna vardı.

Arkadaşlarım tereddüt ile salona geçerken bende aynayı aramaya koyuldum. İlk ayna hemen giriş kapısının yanındaydı ama aradığım bu değildi. Üzerinde ki vefkte hiç sorun yoktu. Yakalanan cinin enerjisi vefki az da olsa yakmış olmalıydı. Koridorda ilerlerken baktığım tüm aynalar boştu, geriye sadece odama koyduğum kalıyordu. Koridorun sonunda bulunan odama doğru yavaşça ilerlemeye başladım.

Az sonra olacak curcunaya kendimi psikolojik olarak hazırlamam gerekiyordu. Attığım her adımda Kalp atışlarım hızlanıyordu. Elimi metal kapı koluna uzatırken titrediğini fark ettim. Heyecanımı kontrol altına almam gerekiyordu, derin bir nefes alıp kolu aşağıya çektim. Ahşap beyaz kapı gıcırtı ile açılırken hemen kapının bitişiğinde asılı olan boy aynası büyük bir kuvvetle sarsıldı. Anlık ta olsa içimden bir tereddüt geçti, içeri girip kapıyı yavaşça tekrar kapattım. Arkamı dönmeden yatağıma ilerledim, zangır zangır titreyen aynanın çıkardığı takırtıları görmezden gelmeye çalışıyordum. Dizlerimin üstüne çöküp yatağın altına uzandım ve bana gereken malzemeleri aldım.

Başımı yerden kaldırmadan arkamı döndüğümde kendimi göreceklerime hazırlamaya çalışıyordum. Tekrar derin bir nefes aldıktan sonra sakince gözlerimi aynaya çevirdim. Oradaydı, öfke ve acı dolu kan kırmızısı gözler ile beni izliyordu. Sürekli olarak aynaya vurmaya devam ediyordu, kafese kapatılmış bir aslan gibiydi. Eğer kapısını açarsam beni paramparça edeceğine şüphe yoktu.

Aynaya doğru yürürken ona yaklaştıkça daha da sert vuruyordu. Birazdan başına gelecekleri tahmin edebiliyor olmalıydı. Safran kullanarak aynanın etrafını çevreleyen bir yarım daire çizdikten sonra üç mumu da yerlerine koydum. Onun hemen yarım metre önüne önlem amaçlı bir koruma çemberi çizerek kendimi garantiye aldıktan sonra Fatıma'yı yanıma çağırıp çemberin ortasında yerimi aldım.

" Ey ateşten gelen. Bana adını söyle!" " Senden emir alacak değilim adem oğlu, ne senden nede peşine takılmış köpeklerinden korkum yoktur!" Cümlesinin son kısmını Fatıma ve kabilesine ithafen söylediği açıktı. Fatıma ona doğru hareketlenmişti ki elimi kaldırıp durmasını işaret ettiğimde tekrar arkamda ki  yerine geçti. " Usule uygun seni uyarıyorum ey melun, istediğim cevapları verip bizi rahat bırakmazssan Allah şahit seni küle çeviririm!"

Biraz acı çektirmek için hazırladığımız vefklerden birini mum ateşinde yakmaya başladım. Cinninin acı çığlıkları dört bir yanı kaplamıştı. " Söylediklerimde ciddi olduğumu bilmelisin. Eğer iş birliği yapmazssan elimden kurtulamazssın!" Benim cümlem bittiğinde yaratık kahkahalara boğuldu, ardından kasvetli ve gür bir ses ile konuştu. " Nasıl bir işe bulaştığının farkında değilsin ey çamur parçası! Beni buraya gönderen senin çok üstündedir acıması yoktur! Beni sen serbest bıraksan da o bırakmayacak, beni yakman bana iyilik olur!" Bu kız tahminlerimin ötesinde bir ilme sahip olmalı. Böylesi azgın ifritler bile ondan korkuyor. " Seni neden gönderdi!" " Mesaj vermem için!" Parmağı ile odanın sol arkamda kalan köşesini işaret ediyordu. Yerimden kalkarak aynaya doğru ilerledim. Çemberi bozmamaya dikkat ederek aynanın arkasına saklamış olduğum vefki yerinden çıkardım. " Sahibin güçlü olabilir ama ben, daha yeni başlıyorum!" Vefki ters çevirip aynanın üstüne kapattım. Cinninin can verirken attığı çığlıklar bütün evi inletiyordu!

YN: Ahmetin aklında deli planlar var anlaşılan.:)) . Aksiyon artarak devam ederken bakalım kader önümüze neler çıkaracak. Bölüm hakkında fikirlerinizi belirtmeden geçmeyiniz :))

DAVET2: Ateşten Gelenler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin