BÖLÜM 40

2K 114 20
                                    

Tahsin

Bağırmaktan ses tellerim mahvolmuştu, gerçekçi olması için kendimi öyle bir kasıyordum ki şişen damarlarım basınçtan patlayacak gibi hissettiriyordu. Kadın bir şeyler söyleyip beni sabitlemeye çalışırken Samet fazla güç uygulamadan kollarımı tutuyordu. Şu an gerçekten zor bir durumdaydık ve Onur'dan hâlâ haber yoktu. Bu tempoda daha ne kadar devam edebilirdim bilmiyorum, zira vücudum seçimini pes etmekten yana kullanıyordu. Kadının ses tonu gittikçe agresifleşirken uyguladığı baskı da artıyordu.

Bir süre daha kadın giderek şiddetlenen bağırışları ile bir şeyler söylemeye devam ederken vücudum birden bire kilitlendi. Hareketsizliğimin nedeni mecali kalmayan kaslarım değildi! Parmağımı bile oynatamıyordum, şu halde içimde filizlenen korku tohumları düşüncelerimi kötü etkiliyordu. Ya kadın her şeyin farkındaysa!

Gözlerimi kadına çevirdiğimde suratına sararmış çarpık dişlerini ortaya çıkaran sinsi bir gülümseme yerleştirmişti.

Göğsüme yerleştirdiği eli ile iyice bastırırken, gözlerim gerçekliği kaybetmeye başlamıştı. Görüntüler yerini birbirine karışan reklere bırakırken midemin kasıldığını ve kusmak üzere olduğumu hissettim. Zehirlenme semptomları gibiydi! " Siz daha adımınızı atmadan ben sizin varacağınız menzili görürüm! Beni ne sandınız da evime gelip bana oyun oynamaya cesaret ettiniz!"

Onur

Boğazımı sıkan güçlü bir elin altında nefes borumun ezilmeye başladığını hissediyordum! O eli tutup çekmek istiyordum ancak her denediğimde elimi boşluğa atmaktan öteye gidemiyordum! Durum kötü, hızlı düşünmeliydim yoksa her şey bitecekti! Duvara çarptığımda cebimden fırlayan vefk hâlâ elimde olsaydı...!

Katlanmış küçük kağıt parçasını görebiliyordum. Ona doğru bir hamle yaptığım anda boğazımdaki el daha da sıkılaşarak beni tekrar duvara çarptı, kolum arkaya büküldü ve bütün hayatım gözlerimin önünden geçmeye başladı. Bu aslında ölüme yakın bir anda beyinin kendince savunma mekanizmasıdır. Eski anılar ve tecrübelerin hızla zihnimizden akıp gitdişi o anılardan birinde var olabilecek bir çözümü kullanabilecek olma ihtimalinin getirisidir.

Kaldı ki anılarımda benzeri durumlar için lullanabileceğim çok fazla ip ucu var. Ancak şu halde işe yaradığını söylemek zor, sonuç olarak kımıldayamıyordum bile. " Kafanın içinde attığın çığlıkları kimse duyamayacak adem oğlu!" Tabi ya, kafamın içindekileri duyabiliyor! Bu durum için uygun bir şey bulduğım takdirde onu bertaraf edebilirdim! Ancak çok iyi düşünmem gerek, onu kıssa sürede etkileyecek bir şey olmalı ki zihnimden çıkıp etkisinden kurtulamasın!

Aklımdan her olasılığı değerlendirmeye çalışıyordum, en hızlı etki eden dua yahut tılsım hangisi olabilir! Ciğerlerimde gittikçe azalan hava düşünmemi de engelliyordu. Ben hâlâ çözüm ararken tiz ve güçlü bir çığlık duydum. Tanıdık bir sesti bu! Çığlığı duyuşumun ardından saniyeler hatta saliseler içerisinde boğazımda ki baskı birden kayboldu. Ciğerlerim hasret kaldığı oksijeni bayram edercesine kucaklarden birbirine girmiş iki dumansı beden önümde belirdi!

Bu Fatıma olmalıydı! odayı dolduran gök gürülrüsü gibi homurtuların arasında onun " Git!" diyen sesini duydum! Kendimi yeni yeni toparlamaya başladığımdan kafama bir şey dank etti! Eğer bu tuzak bizim için hazırlanmışsa yukarıda büyücüyle yalnız kalan arkadaşlarımın da başı dertteydi! Olayı zihnimde çözümlediğim sırada Fatıma'nın otoriter ve gür sesi tekrar duyuldu! " Hadi!"

Ellerimden destek alarak olabildiğince hızlı bir şekilde merdivenleri tırmanmaya başladım. Neredeyse dört ayak üstünde koşuyordum çünkü henüz dengemi bulabilmiş değildim. Odaya vardığımda etrafra bulunan eşyalara çarpıp devirerek kapıyı açıp hole çıktım!

Onların bulunduğu odanın kapısına geldiğimde kendimi resmen kapıya bıraktım. Ancak kapı milim oynamadı!

Samet

Kadın cırylak sesi ile bağırdığında her şeyin farkında olduğunu anladım! Tutmakta olduğum Tahsin'in kollarını bırakıp büyücüyü al aşağı etmek için üzerine gideceken kadın bana bakma gereği bile duymadan tam konsantrasyon bir şeyler okumaya devam ediyordu. Ben ise daha denemeye yeltenemeden kendimi ağzından köpükler saçılan arkadaşımın baş ucunda hareketsiz yatarken buldum! Şu an göğsüne öküz oturmak deyiminin tam manası ile karşı karşıyaydım! Üzerimde neredeyse kemiklerimin iç içe geçmesine sebebiyet verecek derecede bir ağırlık hissediyordum!

Her şey birbirine girmişken kapıdan bir gümbürtü duyuldu! O yöne baktığımda buzlu camdan görebildiğim tek şey kapıya durmadan vücut darbeleri indiren bir silüetti! Bu Onur olmalıydı! Çarpma sesleri odada yankı bulabilecek kadar kuvetli olmasına rapmen kapı sallanmıyordu bile! Çürümeye yüz tutmuş tahta bir kapının böylesi dayanıklı olması akla mantığa sığmıyordu!

Ben aklımdan feci şekilde can verişimiz ile ilgili bir sürü seneryo kurarken dışarıdan bir dua sesi yükseldi! Öylesine gür dü ki Onur'un kapıyı kırmaya yönelik hamlelerine rağmen duyulabiliyordu! Dua sesi eşliğinde kapı menteşelerinden koparak karşıya fırladı ve Onur içeriye daldı!

Direkt olarak büyücünün üstüne çullanıp suratına benim bile hissetmeme neden olan sert bir yumruk indirdi! Yaşlı kadın darbenin etkisi ile bayıldığında Tahsin'de ben de nihayet rahat birer nefes aldık! kadının üstünden kendini yere bırakan Onur nefes nefese kalmıştı! " Herkes de oyuncu olmuş!"


YN: Zorlu bir haftanın ardından fiziksel ve zihinsel gücünü yarı yarıya kaybetmiş bulunmaktayım.😐 Ancak iyi yanından bakarsak yatıyorum ve yazmak için zamanım var.😊 Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayınız ve bahtsız yazarınıza şans dilemeyi.:)))

DAVET2: Ateşten Gelenler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin