BÖLÜM 48

2.1K 166 22
                                    

Bu bölüm Xvantur adlı okuyucuya ithaf edilmiştir. 😊

Her şey iyi hazırlanmış olsa da içimde bastıramadığım bir kuşku vardı. Nihayi son dört nala üstümüze gelirken kaderimin gidişatına güvencim yoktu. Sonuçta hep aleyhime gelişmişti. Arkadaşlarım yanımdayken nistepen huzurlu bir şekilde kapıya dayanan savaşı karşılamaya hazırlanıyordum. onları kurtardığım sürece yazgıma razıydım. "Geldiler! Onları görebiliyor olmalısın. Unutma sadece geriden oyalayacaksın! Planlanan noktaya geldiklerinde hemen yanında olacağım!" Zihnimde konuşan Fatıma haklıydı mevzilendiğim konumdan onları görebiliyordum.

Artık ilüzyonun ardındaki gerçeği görebilen gözlere sahip olduğum için kader hakkındaki çıkarımlarımın doğruluğu tescillenmişti. Sayıları bizden çok daha fazlaydı." Bu gördüğüm kişi...!" Onur'un tereddütlü sözlerine karşılık başımı hafifçe eğerek onayladım. " Zaman geldi! Yerinizden sakın ayrılmayın!" Onları biraz bile tanıyorsam bu ikaz boşunaydı ancak yinde denemek istedim. Bu sonmuşçasına derin bir soluğu ciğerlerime çektim, son bir dövüş, son bir direniş, kaybedilenler ve arkalarında bıraktıkları için son bir haykırış!

Bu gece burada bizim hikayemizin son satırları yazılacaktı! Gitmeye hazırlanırken arkadaşlarımın yüzlerini ölümden sonra bile hatırlamak istercesine zihnime iyice kazıdım.

" Dikkatli ol!" " Bilmem farkındamısın ama adam bir ordunun karşısına çıkmaya hazırlanıyor! Dikkatten çok daha fazlası gerek!" Onlara bakarken istemsiz buruk bir gülümseme suratımı kapladı. Eski günlerden hatıra kalan bu saçma atışmalarını bile özlemiştim. Biri bana bir gün Onur'un zırvalarını özleyeceğimi söylese dalga geçtiğini düşünürdüm herhalde. Ancak acıyı anladıkça en gereksiz görüneni bile öyle bir kuşatıyor ki insanın içini!  " Beni merak etmeyin! Siz sadece kendinize odaklanın!"

" Beni oraya inmek zorunda bırakma!" Ayağa kalkmak üzereydim ki onur elini omzuma koyarak beni durdurdu. Ukala sözlerinin ardına sakladığı korku gözlerinden okunuyordu. " Sadece izle her şey anlık gerçekleşecek!" Ona güven verici bir gülümseme ile karşılık verdiğimde hafifçe gülümsedi ve elini omzumdan çekti.

Ayağa kalkıp mağaranın girişine doğru aşağı inen dar patikayı takip ettim. Nihayet girişe vardığımda biraz daha ilerleyip durdum. Dizlerim hafifçe titriyordu bu heyecan mı korku mu emin değildim, belki ikisinden de biraz.

Bana iyice yaklaşmakta olan gölgeler artık silüet olmaktan çıkıp görünür hale geldiklerinde Selin en önde yanında Asaf ile birlikte yürüyordu. O ifritin göz önünde olması bizim için iyi bir haber sayılırdı. Girmelerini istediğim alana biraz kalmıştı ki hepsi birden durdu. Aramızda yaklaşık otuz metre vardı. " Biliyordum!" Selin konuşurken yüzünde öfkenin yanı sıra anlam veremediğim tuhaf bir mutluluk da seziyordum.

" Neyi!" " Hayatta olduğunu! belki inanmayacaksın ama içimde bir yerlerde hissediyordum! Böylesi daha iyi oldu seninle fazla eğlenememiştik!" Üzerimde ki gerginliği atmaya çalışırken mümkün olduğunca gerçekçi bir kahkaha attım. " Yazık! Oysa ben sefil bir halde yere yığılışını izlerken epey eğlenmiştim!" " Sen ona eğlenmek diyorsan o arkanda duran girişten içeriye adım attığımda cümbüş seyredeceksin!"

" Bunu görmeyi gerçekten çok isterdim ama yeterli zamanım yok! Daha seni öldürdükten sonra yetişmem gereken yerler var!" " Randevularını ertelemen gerekecek gibi! Mümkünse kıyamete kadar!" " Cinlere karışmak hayal gücüne iyi geliyor sanırım!" " Yeter! Ölümünden önce son sözlerini dinlemeye daha fazla vakit ayırmak isterdim ancak kader beni çağırıyor!"

DAVET2: Ateşten Gelenler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin