BÖLÜM 20

2.6K 152 23
                                    

Artık sıram gelmişti, hocama öğrendiklerimi gösterecektim. Muhammed yerinden kalkarak geçmeme izin verdiğinde derin bir nefes alıp o cinin karşısına geçtim. Öncelikle zihnimi boşaltmalıydım ki atladığım bir nokta olmasın. Muhammed ve Fatıma her ihtimale karşın yanımdaydılar, işler ters giderse müdeahale edeceklerdi.

" Adın nedir!" Gür ve öz güven dolu bir ses tonu ile konuştuğumda cin başı hâlâ yere eğik iken gözlerini yukarı çevirdi. Beni baştan aşağı süzüyordu, bunu yapmasının anlamı açık araması olabilirdi. Zihnime etki ederek korkularımı veya kontrolü elden bırakmamı sağlayacak herhangi bir ip ucunu arıyordu.

Tabi ona fırsat vermeyecektim, duruşumu biraz daha dikleştirdim ve aklımdan yaşantıma dair en ufuk kırıntıları bile temizledim. Cin şimdilik bir çıkar yolu olmadığını anlayınca hırıltılı sesi ile sakince cevap verdi. " Zahir!" " Bu kız ve ailesinden ne istiyorsun! Neden bu bedeni esir aldın!"  Ardı ardına gelen sorularım karşısında ani bir duygu değişimi göstererek hiç beklemediğim bir anda üzerime doğru atılmaya çalıştı.

Fatımanın hareketlendiğini hissettiğimde sol elimi havaya kaldırarak durmasını işaret ettim. Zahir'in girişimi boşunaydı çünkü aramız da ki çember onu benden uzak tutacaktı. Ama kesinlikle bir derse ihtiyacı vardı, hızlı davranıp sağ elimin iki parmağı ile alnın ortasında dokundum ve onun canını yakacağını bildiğim tılsımlı sözleri fısıldadım. Cinin yakıcı çığlıkları odayı inletirken elimi alnından çekip sorumu tekrarladım. " Bu kızdan ve ailesinden ne istiyorsun, amacın nedir! Konuş!" Sesim daha gür ve öfkeliydi ancak hâlâ kontrolü kaybetmemiştim.

Küçük numaram işe yarmış olacak ki bu sefer konuşmayı kabul etmişti. " Bu ailenin sahip olduğu bir mülk vardır, bir havva kızı o mülke karşılık bize bu kızı kısas verdi!" Anlaşılan bu kızın kanı kullanılarak yapılmış bir büyü vardı ortada. Yoksa öylece bedenine giremezlerdi, bunun için belli şartların yerine getirilmiş olması gerekiyordu.

" Hangi dine tabisin!" Eğer semavi dinlerden birine dahilse bu işimizi kolaylaştırabilirdi. Yakmama gerek kalmazdı. " Ben babamız Cann'ın yolundan giderim, tanrı sizi bize tercih ettiği gün bizden vaz geçti, neden ona kulluk edeyim!" İşte bu kötü haberdi bu kafirler epey inatçı olabiliyorlardı. " Allah bizi size tercih etmedi, senin atan kibrinin kurbanı oldu, o ve onun yolundakiler ebedi cehenneme odundur bilmezmisin!" " Cehennemi evimiz kabul ettik, korkumuz yoktur!"

Bu konuda doğru söylediğini biliyordum, onu tatlı dille ikna etmem neredeyse imkânsızdı ancak kurallarımız vardı. Onu uyarmam gerekiyordu. " Ey cinni, bu sana ikazımdır, peşinde olduğun davandan dönüp bu kızı terk etmezssen Allah'ın izni ile seni yakarım!"
Sözlerim onu heyecanlandırmıştı, söylediğimi gerçekten yapabileceğimi bildiği için korkuyordu. Fevri ve anlamsız hareketler yapmaya başlamıştı bağırıyor ve tepiniyordu. " Yapamam, bırakamam, geri dönüşüm yoktur!" Benden başka bir şeyden korktuğu belliydi belki de görevini yerine getiremediği takdirde kabilesinde göreceği muameleden çekiniyordu.

Cinin bakışlarında gördüğüm gerçek bir korkuydu, çaresizdi, ne yapacağını bilmiyordu. Bağırırken sesi ağlamaklıydı, yaptığı basit bir akıl oyunu olsaydı bir an bile düşünmezdim ancak duyguları gerçekti. Benim ise başka çarem kalmamıştı bu aileye bir söz vermiştim, kız kurtulacaktı. Kıssa bir tereddütün ardından duruşumu tekrar dikleştirip duayı okumaya başladım. Cin deli gibi kıvranırken Fatıma gelerek onu sabitledi, dıştan bakıldığında bu gerçek bir acımasızlıktı. Belki de o bedende olmak onum seçimi bile değildi, belki de girdiği yol tek yöndü.

Anlatılan onca hikaye ve yanlış yönlendirme yüzünden bazen onlarında bizler gibi olduğunu unutuyorduk. Bizden kişilik olarak çok da farklı değillerdi, iradeleri, duyguları ve toplumsal yaşantıları vardı. Tıpkı bizlerde olduğu gibi onlarda da toplumsal baskı söz konusuydu. Yani onu öldürmek ile bir insanı öldürmek arasında çok bir fark yoktu. Sadece onun ölümü bizim dünyamızda bir iz bırakmıyordu.

Bu işin belki de en zor tarafıydı, sorumluluğu ve beraberinde getirdiği mecburiyetleri büyüktü. " Başına gelecekleri duydum Adem oğlu, o kabile seni bırakmayacak sınavın çetin olacak! Beni yaktığında benim kabilemin de peşine düşmesinden korkmuyormusun!" Cin yok olup gitmeden önce son kozunu oynayarak bir umut kurtulmayı deniyordu. Tabi nafileydi, ona bunu yapmak zevk aldığım bir şey değildi ama yapılması gereken yapılmalıydı. Cinin sesi boğuk tiz bir çığlığa dönerken, göz perdem olmadığı için onun yavaş yavaş küle dönüşünü izliyordum.

İşlem tamamlanıp duayı okumayı bitirdiğimde sessizce fısıldadım. " Saklanacak yerin kalmadığında korkmaktan vaz geçersin!"



YN: Geri döndümmmm🔥🔥🔥 İyi haber haftada üç bölüm yayınladığım o günlere yeni den başlayacak olmam. Bir aksilik çıkmadığı takdirde Pazartesi, Çarşamba, Cuma günleri olmak üzere yeni bölümler gelicek. Kötü haber son sınavımdan bu gün çıktığım için kafam çok dağınık bölüm basit geldiyse kusuruma bakmayın 😇

DAVET2: Ateşten Gelenler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin