Gelen şey her ne ise o kağıtta yazanlar ve tahta yol gösteriyor olmalıydı. Hemen ayağa fırlayıp masaya doğru koştum ve Samet'in önünde duran kağıdı aldım. Arapça yazılmıştı ve tıpkı bizim Kâbir'e yaptığımız gibi isime özel hazırlanmıştı. Bu daveti hazırlayan kişi kesinlikle işini iyi biliyordu. Hızlı davranarak kağıdı masanın üzerindeki mum yardımı ile yaktım. " Tahta!" Fatıma ne demek istediğimi anlayarak hemen tahtayı eline aldı ve saniyeler içinde küle çevirdi. Evin sarsıntısı aniden kesildiğinde Onur masadan kalkarak elinde tuttuğu işaretleyiciyi bana getirdi. O şeyin arkasını çevirdiğinde bir ona birde Onurun suratına baktım.
İkimiz de aynı anda konuştuk " Kabile mührü!" Tahta parçasının üstüne bir kabilenin mührü işlenmişti. Bu demek oluyor ki onları çağırmamızı kabilenin içinden biri yada birileri istemiş. Açık bir tuzağa düşmüştük, keşke milleti galeyana getirmeden önce o şeyi inceleseymişim. " Yine başlıyoruz demeyin!" Tahsin bezginlik ve korku dolu gözler ile bize bakıyordu. Onur'dan cevap gecikmedi " Çok bile dayandık, artık sıkılmaya başlamıştım!" " Şu halde espiri yapmaya mı çalışıyorsun, cidden mi!" İkisi birbirine girmeden önce ben araya girdim. " Bu saatten sonra yapacak bir şey yok! Davet'i gerçekleştirerek bizimle uğraşmaları için onlara hak tanımış olduk! Karşılık verebilmek için hazır olmalıyız!" Elimdeki işaretleyiciyi Fatıma'ya uzatarak sordum. " Kim olduklarını biliyormusun?" Kızıl gözlerini bir süre üzrerinde gezdirdikten sonra gelen cevap nedense beni şaşırtmamıştı. "...... İntikam hırslarından vaz geçmemişler!"
Böyle bir şey bekliyordum aslında, ancak aklımı kurcalayan bir soru vardı. " Kim bu Asaf ? Davet metninde onun ismi vardı!" " Bilmiyorum, ancak öğrenebilirim! İznin varmıdır?" "Git." Fatıma gözden kaybolduğunda tekrar bizimkilere döndüm. Tahsin ve Onur birbirlerine ölümcül bakışlar atarken Samet ve Mehmet şok halindeydiler. Onlar tamamen aklımdan çıkmış, yanlarına giderek elimi Samet'in omzuna koydum. " İyimisin?" Başını yavaşça sağa sola salladıktan sonra kısık bir ses ile konuştu.
" Anlamıyorum, az önce neler oldu senin yanında duran şey neydi, neden senden emir alıyordu, siz üçünüz nasıl bu kadar soğuk kanlı olabiliyorsunuz. Tahsin'in bahsettiği yeniden başlamak ne demek. Beynim yanıp kül olmak üzere biri bana neler döndüğünü açıklayacakmı!" Ardı ardına sıraladığı sorularının sonun da sesi yükselmişti. Bana korkmuş gibi bakıyordu, bu bakış çok tanıdıktı.
Suçluluk duygusu beni ele geçirirken gözlerimi onun gözlerinden ayırıp yere diktim. " Uzun ve kasvetli bir hikaye, bilmene gerek yok!" Sesim titrek ve kısıktı. Onları henüz işler ciddileşmeden bu mevzunun dışına çıkarmam gerekiyordu. Hatalarımızın bedelini arkadaşlarımın yüklenmesini istemiyordum.
" Dur ben özet geçeyim. Ben ve Ahmet cinler aleminin en azılı kabilelerinden biri ile kapıştık ve biraz yardımla o kabilenin lideri olan ifriti kül ettik. Ayrıca oğlu da bizim güvenliğimiz için bir Rahmani tarafından öldürüldü. Aynı Rahmani kabile ile anlaşma yapıp onları geri püskürttü ancak az önce yaptığımız davet sayesinde anlaşma bozuldu. Onlar ile iletişime geçmiş olduk, şimdi hepimizi teker teker öldürmek için üzerimize bir ordu gelecektir!" Onur'un beklenmedik bu girişi onları epey etkilemişti, arkamdan gelen patırtı ile o yöne döndüğümde Mehmet'in bayılmış olduğunu gördüm. Tahsin ona yardıma koşarken ben tekrar Onura döndüm. Öfkeden başıma ağrılar giriyordu. " Sen ne yaptığını sanıyorsun! Onları bu işten uzak tutacağız bu bizim kavgamız başkalarının arada kalmasını istemiyorum!" " Biraz gerçekçi ol! Gidip rica edince onları rahatsız etmeyeceklerini falan mı düşünüyorsun! Bu oda da bulunan hiç kimse o kadar kolay sıyrılamaz, gözünü kan bürümüş ifritlerden bahsediyoruz!"
" Kesin sesinizi de gelip yardım edin, tartışmaya daha sonra devam ederiz!" Tahsin'in sert çıkışı ikimizi de susturmuştu. Aslında itiraf etmek zor geliyor olsa da Onur haklıydı. O ikisi çoktan canavarın pençesine düşmüştü.
Gidip Tahsin'e yardım ederek Mehmeti odanın ortasında bulunan koltuğa yatırdık. Biz de hemen yan tarafında bulunan diğer koltuğa yerleştik. " Az önce gönderdiğin şey sana bağlı olan bir cin miydi?" " Daha bu ne ki neredeyse bütün kabile onu destekliyor!"
Onur yine o eski patavatsız tavırlarını sergiliyordu. İyi yanından bakarsak beni cevap verme yükünden kurtarıyordu. " Bir zamanlar onları epey etkin kullanıyordu!" Pekâlâ eğer böyle olacaksa ona bazı şeyleri hatırlatmam gerekiyordu. " Sen ifritler için çalışırken ininden sürüklenerek getirilmeni sağladığım zamanlardan mı bahsediyorsun!" "Evet tam da o zaman!" Gözlerini kısıp yere bakarken zar zor duyulmuştu sesi. Planım işe yaramıştı sanırım, artık bir süre çenesini kapalı tutardı.
***
Yarım saatlik bir bekleyişin ardından Mehmet yavaş yavaş kendine gelirken Samet hâlâ tek kelime etmeden başını koltuğa yaslamış tavanı izliyordu. " Berbat bir kâbus gördüm. Şu an koltukta gözlerimi açmış olmasam hepsini yaşanmış olduğuna yemin edebilirdim!" Yaşananların kâbustan ibaret olduğunu düşünüyor olmalıydı. Keşke haklı olsaydı.
Odadadaki herkesin yüzlerine baktıktan sonra. " Size ne oldu? Ayrıca neden herkes uyanık bu saatte?" " Gördüklerinin kâbus olmadığını ne zaman anlayacağını merak ediyorum!" Mehmet hâlâ hiç bir şey anlayamamış öylece Onur'un suratına bakıyordu. Fatıma " Buldum!" diyerek aniden odanın ortasında belirince Mehmet olduğu yere geri yığıldı.
Onur ona gülerken Samet korkudan neredeyse koltuğun tepesine tüneyecekti. Bu ekiple çok işimiz var!!
YN: İlk bölümlerde fazla aksiyon olmayabilir ancak sonraki bölümlerdeki yüksek gerilimlerle bunu telafi edeceğim 😈. Bölüm hakkında düşüncelerinizi belirtmeden geçmeyiniz. Oy ve yorumlarınız için şimdiden teşekkürler. :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAVET2: Ateşten Gelenler
ParanormalKaderin senin için planları varsa elinden bir şey gelmez!