Bu bölüm oo_SLAYER_oo adli okuyucuya ithaf edilmiştir.
Yine zihnimle başbaşaydım. Ele geçirilmeye çalışıldığımı biliyordum, onları duyabiliyordum kan ve intikama olan açlıklarını hissedebiliyordum. Benliğime açılan kapının hemen ardındaydılar daha ne kadar tutabilirim bilmiyorum.
Uyanıp savaşa devam etmek istiyordum ama yorgun düşmüş ruhumun çırpınışları içimdeki alevi tutuşturmaya yetmiyordu. Muhammed; akıl hocam bildiğim her şeyi öğreten kişi! Onun davamız uğruna yıkılışını görmek... Kendime verdiğim sözler bir bir uçup gidiyordu ellerimden. Yine kimseyi koruyamamıştım yine yetersiz kalmıştım. Neyi yanlış yaptığımı bilmiyordum! Dışarıda olup bitenleri duyabiliyordum, ben burada kendi arafımda sıkışmışken arkadaşlarım var güçleriyle savaşıyordu omuzlarımda Tahsin'in ellerini hissediyordum, geri dönmem için yüreğinden dökülen yakarışları duyabiliyordum.
Onların tüm çabalarına rağmen silkinip ayağa kalkamıyordum. Elimden bir şey gelmiyor oluşunun verdiği tükenmişlik psikolojisi, çaresizliğin tanıdık hissi beni pes etmeye zorluyordu. Savaşmaktansa kaçmak daha kolay geliyordu, şu an bilincimi açık tutabiliyor oluşumun tek nedeni dostlarıma verdiğim sözlere olan sadâkatimdi!
Onur
Tahsin sembolü tamamlerken ben olağanca hızımla Samet'i onların yanına taşıyordum. Onun aramızda ki en uzun kişi olması işleri epey zorlaştırıyordu. Sırtımdayken bile ayakları yere sürtüyordu koşmaya çabalarken kulağıma gelen uğultularla bir an duraksadım, bu ses kesinlikle bilinçsizce fısıldayan arkadaşıma ait değildi! Başımı hafifçe arkaya çevirdiğimde şaşkınlık ve korkunun karışımı büyük bir çığlık attım. Az önce kaybolan koca ordu şu an tam arkamızda bize doğru hızla yaklaşıyordu. Nereden çıkmıştı bunlar! Kayboluşlarının ardından böyle birden bire çıkmalarını beklemiyordum.
Bu durumda yapılacak en iyi şey en eski savunma sanatını icra etmek olacaktı. Ardıma bakmaksızın bizi koruması umuduyla çembere koştum. Gerçi bu kalabalığa dayanırmı bilemem ama elimizdekilerin en iyisi oydu! Zaten sorunsuzca planı uyguladıktan sonra evimizde ayaklarımızı uzatarak kahve içme hayallerimin hayata geçmeyeceğini biliyordum!" Hadi acele et!" Yanlarına varmak üzereyken titreyen elleri ile ritüeli tamamlamaya çalışan Tahsin'e avazım çıktığı kadar bağırdım! Nihayet vardığımızda hala ateşi yakmaya çalışıyordu! Gözü dönmüş cin ordusu taş çatlasın on metre ilerimizdeyken nasıl bu kadar beceriksizce davranabiliyordu bu! " Ver şunu!" Can havli ile Sameti yere atmak zorunda kalmıştım. Çakmağı hemen onun elinden alıp çöl rüzgarına karşın çemberi ateşlemeye çalışıyordum.
İfritler dibimize geldiklerinde hâlâ başaramamıştım rüzgar çakmağı yakmama izin vermiyordu. Doğa bile bize karşı duruyordu resmen! Uğraşmaktan vaz geçip sanki korunabilecekmişim gibi başımı kollarımın arasına aldım! İşte hikayemizin sonu!
Aklımdan iç organlarımın söküldüğü ve başımın koparıldığı bin bir türlü acı dolu ölüm senaryosu geçerken yalnızca o anı bekliyordum! Elimden bir şey gelmiyordu, ama o da neydi şimdiye çoktan organlarım ıssız çöle saçılmış olmalıydı! Yoksa yine mi kayboldular, eğer öyleyse duyduğum bağırışmalar neydi! Korka korka kolumu yavaşça kaldırıp gözlerimi araladığımda Ahmet'i ayakta gördüm ellerini havaya kaldırmış bağırarak bir şeyler söylüyordu.
Daha az önce bilinçsizdi, bu nasıl olabilir aklım almıyor! " N-nasıl!" " Demek gözlerini açabildin, iyi ki geldin sen olmasan ne yapardım ben!" " Bak bu kafayla saçma imalarını kaldıramayacağım! Açıklama yapmanı bekliyorum Neler oluyor burada!" Üzerimize gelen cinlerin hepsi bir duvara çarpmışçasına oldukları yerde sabitlenmişti ve müttefiklerimiz olduğunu tahmin ettiğim cinler onlarla savaşıyordu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAVET2: Ateşten Gelenler
ParanormalKaderin senin için planları varsa elinden bir şey gelmez!