BÖLÜM 45

2.1K 132 21
                                    

Tahsin

Kendime gelmeye başladığımda hissettiğim ilk şey şiddetli sarsıntılar oldu. Kaynağını bilmediğim bu sarsıntı beni ürküttüğü için birden fırlayınca şu uyku ile uyanıklık arasında ki düşüşlerden birini yaşadım.

En azından suratımın yarı sert zemine çarpışını hissedene kadar öyle sanıyordum. Canım çok yanmamıştı ancak zemin de ki şey her ne ise her tarafıma dolmuştu epeyce soğuktu da. Dizlerimin üstünde doğrulup suratımı ellerim ile temizlediğimde ancak gözlerimi açabilmiştim.

Gözlerimi açtığımda beni daha da büyük bir şok bekliyordu göz alabildiğine kum ve dondurucu soğuk ile bir çölün ortasındaydım. Şaşkınlığımı atmaya çalışırken suratımda ılık bir nefes hissettim pek hoş koktuğu da söylenemezdi. Başımı yan tarafa çevirdiğimde burnumun dibinde kocaman sarı dişlerini gösterip ağzını yaya yaya geviş getiren bir deve ile karşılaştım.

Refleksif olarak bağırdığımda tuhaf, kulak tırmalayan sesi ile deve de bana eşlik etmişti. Karşımda dikilen devasa hayvan ile seslerimiz birbirine karışırken. Üzerinden atlayan kişinin silüeti gülerek bana yaklaştı. " Epey iyi anlaştınız." Devenin yanağını hafifçe okşaması onu sakinleştirmeye yetmişti. O elini çektikten sonra hayvan başı ile ona sürtünmeye başlamıştı. " Hadi seni geri çıkartalım fazla yolumuz kalmadı bir an önce gidip hazırlıkları tamamlamalıyız!"

Hafifçe eğilip bana elini uzattı, ayın gümüşi ışıklarının yarı yarıya aydınlattığı yüzüne bakarken yaşadıklarımın hâlâ bir rüya olabileceğini düşünüyordum. Yangın merdiveninde kapattığım gözlerimi çölde çığlık atan bir devenin karşısında açmam, mezarının başında saatlerce ağladığım arkadaşımın gülerek bana elini uzatışı... Onca şeyden sonra gerçeklik algımı kaybetmiştim, ayırt edemiyordum.

Bir rüya bile olsa uyanmadan önce arkadaşımın bana uzanan elini tutmak istedim, yokluğunda aklımdan çıkmayan, her dara düşüşümde, ölümle burun buruna geldiğimde devam edebilmek için hatırımda canlanan yüzüne bakmak.

Elimi sıkıca kavrayıp kalkmama yardım etti ayağa kalkınca bir süre suratıma baktı, bir şey söylememiş olsa da bakışlarına anlam çoktu. Pişmanlık, hüzün ve buruk bir tebessüm ile parlıyordu siyah gözleri. Omuzuma temkinli ama doştça bir yumruk attı, belki vereceğim tepkiden korkuyordu, ben ise daha gerçekliğine inanmazken tepki veremiyordum.

" Bir rüya olmadığını söyle!" Elini omzuma götürüp sıkıca kavradı. " En az senin kadar gerçeğim kardeşim!" " Haydi oğul! Zaman yaklaşıyor eyleşmenin vakti değil!" Bizden az ileride iki deve daha vardı her birinin sırtında ise iki kişi vardı en önde Muhammed onun arkasında Fatıma bekliyordu. Arkalarında ki kişiler baygın olan Samet ve Onur olmalıydılar.

Aynı duruma maruz kalmış olmamıza rağmen onlar harekesiz yatarken ben acı bile hissetmiyordum. " Ben iyiyken onlar neden hâlâ baygın!" Kafam allak bullak olmuştu sorulacak onlarca soru varken aklıma ilk gelen bu olmuştu çünkü durumlarının baygınlıktan öte olması ihtimali beynimde dolaşıp duruyordu. Ahmet omuzumu bıraktı ve elini boynuma götürüp muskanın ipini yukarı doğru çekti. " Onlar iyi olacaklar merak etme.( Muskayı tamamen dışarı çıkardığında.) Sizlerden uzaktayken boş durmadım tabi."

Tam bütün serzenişim ile soruları sıralayacakken Ahmet beni deveye doğru çekerek susmamı sağladı. Eğere tırmanmama yardım ederken espirili bir tonda konuştu. " Yakında kamp yapacağımız alana varacağız her şeyi konuşuruz. Muhammed'in sinirli halini görmek istemezssin." İtiraz etmedim zaten bunca şaşkınlığın arasında söyleyecek kelime bile bulamıyordum.

Ben üzengiye basıp heybeti ile bizi gölgede bırakan hayvanın üzerine tırmanırken o da yularından tutarak sabit kalmasını sağlıyordu. Nihayet tırmanışı tamamladığımda Ahmet'de eğerin ön tarafına bindi. Yuları yukarı kaldırdığında deve ilerlemeye başlamıştı. Üç deve ile soğuk çölde bilinmezliğe ilerliyorduk.

***

Neden saklandın! Hep yanımızda olmayacakmıydın! Beraber savaşmayacakmıydık! İçimizden birini kaybetmişken, sana en çok ihtiyacımız olduğu zaman da, neden bizi uzaktan izlemekle yetindin!" Çölün çıkışına yakın bir yerde mola vermiştik. Selin'in meleklere ulaşması durumuna karşı hazırlık yapıyorduk. Her şeyi tamamladıktan sonra Fatıma ve Muhammed bizi yalnız bırakıp nereye gittiklerini söylemeden yanımızdan ayrılmışlardı. Ahmet ben ve baygın arkadaşlarım yalnız kalmıştık. Belki tartışmak için uygun zaman değildi ancak içimde dolup taşan duyguları daha fazla tutamıyordum.

" En az senin kadar ben de kendime kızgınım! Başımıza gelenlerden sorumlu olduğumu bilmek ölümden daha acı. Belki sadece bahane olduğunu düşüneceksin ancak öyle olması gerekiyordu. Bir hayvanın en tehlikeli olduğu an yaralı olduğu andır. Onunla direkt savaşmak için fazla güçsüzdüm. Yanınızda olam sizler için daha fazla yük anlamına geliyordu. Bir de buna sebebiyet vermek istemedim. Eğer birinizi daha kaybedersem ayağa kalkamam!" " Beraber olsak bir yolunu bulurduk, kendini soyutlaman neyi değiştirdi. Menzil hep ölümken yolu değiştirmenin ne anlamı vardı!" " Haklı çıkmaya çalışmayacağım, haksızlığım apaçık ortada. Hatalarım ayyuka çıkmışken bir savunmam yok!"

" Bana bir sebep göster, sen haksızlığına tabi olmuşken ben bir çıkış arıyorum, seni affetmek istiyorum. Bana bir neden söyle. Susma!" Sesimin yükselmesine engel olamıyordum. Tutmaya çabaladığım gözyaşlarım genzimi sızlatırken o boynunu bükmüş gözlerime bile bakmıyordu. Onu gerçekten affetmek istiyordum acısına ortak olmak eskisi gibi bir olmak. O ise bu durumda bile kendini soyutluyordu. Kendimi tartışmanın hararetine kaptırmış gidiyorken develer birden huysuzlandı. Aniden bastıran sert ve soğuk rüzgârlar ateşi söndürüp kumu yüzümüze savuruyordu.

Ahmet hemen ayağa fırlayıp beni kolumdan yakaladığı gibi sergilerde yatan Samet ve Onur'un yanına adeta sürükledi. " Panik, yapma ve sakın arkamdan çıkma!" Kısık bir ses ile bir şeyler okurken eline geçirdiği bir sopa ile etrafımıza içine zar zor sığabileceğimiz bir çember çizdi. Kendisi çemberden çıkıp bize sırtını döndü, engin karanlığa bakarken gür bir ses ile bağırdı. " Yolumuz yolunuzdan uzak, geçip gitmekte olan seyyahlarız yalnız! Bizden uzak olun sizden uzak gidelim!"


YN: Haftada iki bölüm sözünü tutabilmek için fazla mesai yapan yazarınız yeni bölüm ile karşınızda.:)) Final yaklaşırken duygu yüklü aksiyon dolu bölümler için çabalıyorum. Düşüncelerinizi belirtmeden geçmeyiniz.😊

DAVET2: Ateşten Gelenler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin