[4] Şimdiki Ben

265 46 705
                                    

UMUT, aradan bir hafta geçmesine rağmen geçmişinden tek bir kareye bile rastlayamamıştı. Her gün otelden çıkıyor, günün tek öğünü sıcak çayla simidin peşine düşüyor ve sonra yine düşüyordu yollara; ara sokaklarına, neşeli caddelerine kadar semti arşınlıyordu.

Yine aradığını bulamayınca boynunu bükmüş otele geri dönerken, günden güne azalan umut ağacından bir yaprak daha düşüyordu ki duvarda gördüğü solmuş, yırtılmış ve yıpranmış bir kitap afişi, düşmekte olan yaprağı dalına döndürdü. Afiş her nedense aklına 'Ma ve Ra'yı getirmişti.

Elindeki dosyanın değil ama belki bir başka dosyasının basılmış olabileceğini düşündü ve yüreği heyecanla çarpmaya başladı. Etrafına bakındı. Gidilecek rota belliydi. Bir kitapevi, bir sahaf bulmak için koştu delice. Çok geçmeden bulduğu ilk kitapevine kendinden emin dalıverdi. Rafların arasında dolaştı durdu. Bulamayınca sordu. Yoktu. Başka bir tanesine koştu. Orada da bulamadı.

Sonunda bir sahaf görünce heyecanlandı. Hızlı adımlarla kapıdan içeri girdi ama her yerden yükselen kitap kuleleri arasında aradığını nasıl bulacağını bilemedi. Yalnız bir şeyi fark etmiş; kitapların arasında dolaşmak, o atmosferi hissetmek tanıdık gelmişti. İçindeki sesin 'aradığın burada' dediğini sanmıştı ama aslında ses içinden değil, sahafın önündeki taburede oturan adamdan geliyordu ve tam olarak şöyleydi:

"Aradığını buldun mu?" Umut sesi takip ederek dışarı çıktı. Adam,

"Burada olmayan kitap zaten yoktur, evlat!" diye devam etti kahvesinden bir yudum aldıktan sonra. Umut elindeki dosyayı göstererek,

"Ben aslında bu dosyayı yazanı arıyordum." dedi.

Adam fincanı yere bırakıp kalın çerçeveli gözlüğünü taktıktan sonra dosyayı alıp yazarın adını okudu. Ardından sayfaları çevirip göz ucuyla birkaç hikâyeye baktıktan sonra rastgele bir sayfayı çevirip içinden okumaya başladı. Bu arada Umut, adamın beyazlamış saçlarına bakmaktan vazgeçip ileri geri sokağı arşınlamaya başladı.


Şimdiki Ben

Yaşlı bir amcanın kısık gözleriyle aniden baş başa kalıyorum. Bir şalvar sarılı belinden aşağıya ve paçaları çoraplarında gizli.

Yüz hatları kırık bir cam gibi çizik, parça parça; her parçada farklı bir oyun belirtisi, her tarafında farklı bir yıl, farklı bir hayat perdeleniyor sanki...

Ölüm artık onu korkutmuyor olacak ki seksene dayanmış yaşına rağmen sigarasını hala ilk günkü heyecanıyla içiyor. Dumanlar arasında kaybolan bedeni bir ara sonra beliriyor. Gözleri yorgun halde, hep yeni yüzlerin arayışında...

Ellerini arkada bağlamış, ciddi gözleri ve derin alın çizgileriyle sanki etrafında yeni bir yaşam umuduyla şimdiki kendisini arıyor.

Yaşlı bir amcanın kısık gözleriyle aniden baş başa kalıyorum ve gözlerindeki o son aralıkta bir parçacık kendimi görüyorum...


Adam gözlüğünü çıkarıp göğsünün üstüne bıraktı. Gözlük salındı son bir kez ve artık işe yaramadığını düşünerek kapattı gözlerini. Adam dosyayı uzatırken,

"Senin adın ne, evlat?" dedi. Umut dosyayı alırken,

"Umut." dedi. Sonrasında,

"Aslında ben bu dosya..." dedi ama cümlesini daha bitiremeden adam,

Hayat Oyunu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin