[32] Hâletiruhiye

106 22 257
                                    

SEFİLCAN hafta sonlarını, özellikle pazar gününü iple çeker olmuştu; çünkü pazar günleri Gizem'le doyasıya kitap okuyabilmek vakitlerin en güzeliydi. Cumartesi akşamı sahafa gidip bir tane kendisi bir tane de Gizem için aldığı kitapları, pazar öğleden sonraları bazen Gizemlerin evlerinin bahçesinde bazen parkta bazen de mahallenin yakınlarındaki çimenliğin köşesini mesken tutmuş söğüt ağacının serin gölgeliğinde okuyorlardı.

Yine söğüt ağacının serin gölgeliğinde oturmuş kitap okudukları bir pazardı. Bu pazarı diğer pazarlardan ayıran en büyük farklılık, Sefilcan'ın Gizem'e papatyadan yüzük yapmış olmasıydı. Daha da ötesi, on sekiz yaşına geldiklerinde birbirleriyle evleneceklerine dair verdikleri sözdü. O sözü ya ölüm bozardı ya da ölümden beter ayrılık!

ÜMİT unutamıyordu. Her ne kadar yüreğinde Sevgi olsa da çocukluk aşkını bir türlü unutamıyordu ve gerçekleşmese de geçen günkü o küçücük kaza, o saf duygularla sevdiğini yeniden hatırlatmıştı.

Evde duramayınca kendisini dışarı attı. Yürüyor, yürüdükçe çocukluk çağına dönüyordu adeta; tanıdık izler, tanıdık renkler... sonunda yolu bir sahafa çıktı. Dükkânın önündeki taburede oturan yaşlı adama,

"Selâmün aleyküm!" dedi.

"Ve Aleyküm selâm!" diye karşılık verdi yaşlı adam güler yüzle.

"Victor Hugo'ya bakmıştım. Yok mu?"

"O gideli çok oldu. Veli Hikmet var. Olur mu?"

"Olmaz mı!"

"Bak sen şu kerataya, büyümüş de bizimle dalga geçiyor!"

"Estağfurullah ustam!"

Çırak ustasının elini öptü, usta da çırağının sırtını sıvazladı. Ardından da kol kola sahafa girdiler.

İşte Ümit yine bir cumartesi günü hem sahafın hem de Hikmet Amca'nın gönül kapısını çalmıştı. Dert dile düşmemişti ama Ümit'in hâletiruhiyesi çoktan dile gelmişti. Çay demlenir demlenmez Hikmet Amca, Ümit'in kalbindeki derde merhem sürmeye başlayacaktı ki Ümit'in telefonu çaldı. Ümit müsaade isteyerek telefonunu açtı:

"Efendim?"

"Neredesin canım, evde misin?"

"Yok, dışarıdayım."

"Evde çok canım sıkılıyor. Buluşamaz mıyız?"

"Olur, tabii ama bir büyüğümü ziyarete gelmiştim ben de yeni..."

Hikmet Amca araya girerek sessizce Ümit'e,

"Söyle, buraya gelsin." diye seslendi. Ümit,

"İstersen sen de buraya gel. Sonra buradan çıkar bir yerlere gideriz, olmaz mı?" diye teklifi iletti.

"Tamam o zaman. Konum at canım."

"Tamam atıyorum hemen. Hadi görüşürüz. Dikkat et kendine!"

"Tamam canım, görüşürüz."

Telefon konuşması sonlanınca Hikmet Amca'nın sormasına fırsat bırakmadan Ümit,

"Sevgi. Üniversiteden kız arkadaşım." dedi özetle.

Meseleyi tam olarak anlayan Hikmet Amca,

"Gelsin bir tanışalım bakalım." dedikten sonra da konuşmasına başladı:

"Gönül aşklarla doludur: yâre, anneye, doğaya, okumaya ve daha nicelerine karşı... Fani ömrün aşklarına elbette ki kapımız açık; lakin bizi 'Gerçek Aşk'a götürecek bir yol arkadaşından öteye geçmemeli.

Hayat Oyunu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin