[34] Bir Garip Pazar Günü

125 20 261
                                    

Sıradan bir pazar gününde, her zamanki çay bahçesinde, deniz ile arasında beş metreden fazla olmayan genişçe bir ahşap masanın ona ait karşılıklı iki bankında Eşref Usta, Hikmet Amca, Rıza Baba, Aziz Kaptan, Akif Efendi oturuyorlardı. Sonrasında Mehmet Reis yanaştı masaya boynu bükük ve gelip bankın en ucuna oturdu. En son Ümit geldi yanında Sevgi'yle beraber ve Rıza Baba ile Hikmet Amca'nın arasına sokuluverdiler.

Sevgi'ye karşılık bir iki tebessüm gösterilmiş, ardından herkes düşünceli sessizliğine gömülmüştü tekrardan. Kimseden çıt çıkmıyordu. Çaycı getirdiği bardakları masaya koyduğunda da durum pek değişmedi. Bir iki kaşık sesi geldi o kadar. Herkes susuyor gibi görünse de aslında hepsi neler neler anlatıyordu, kim bilir. Ümit, masadakilerin suskunluğunu görünce bir şeyi unuttuğunu fark etti; çok geçmedi ki bu günün sıradan bir pazar günü olmadığını hatırladı ve ne kendine itiraf edebildi ne de Sevgi'ye bir şey söyleyebildi.

O ara çığlık çığlığa uçan bir martı alçalıp kıyının hemen yakınındaki taştan yapay adaya, ardından masanın tam karşısındaki demir zincir korkuluklara kondu ve sustu. Öyle bir meclise konmuştu ki kimse konuşmadığı için susmamıştı, başka türlüsü olamayacağı için susmuştu. Kendisine göz ucuyla kilitlenen bakışların sahiplerinin zihinlerine girmeye çalıştı ve girdi de, meseleyi anladığında da havalandı ardına bakmaksızın.

Başka hiçbir güne benzemeyen bu garip pazar gününün hali, çevresine de sirayet etmişti adeta: Çivit mavisi gökyüzü bir garip davranıyor, bir kapanıyor bir açıyordu; deniz bir garip dalgalanıyor, bir usul usul kayaları yalıyor bir kıyıyı dövüp dışa taşıyordu; rüzgâr da bir garip fısıldıyor, bir yumuşak bir sert esiyordu... en ilginci de mendireğin ucundaki deniz feneriydi; sanki göz kırpıyordu kesik kesik... hayır, bir şeyler anlatıyordu. O da martı gibi zihinleri okuyordu; ama o kaçmadı, bu ağır meseleyi yüklendi ve gözlerden aldığı sinyalleri denizin üzerine yansıtmaya başladı. O andan itibaren de denizin üzerinde yansımalar dalgalandı da dalgalandı:

MEHMET REİS, oğlunu düşünüyor; meczup mu desin, mahkûm mu desin, bilemiyordu. Bir babanın en büyük imtihanına tabi tutulmuştu, bir babanın kendinden sonra en çok güvendiği tarafından yaralanmıştı; ondandır gözleri hep ayakkabılarının ucunda yürümeleri, kenarından kıyısından ilişmek meclislere...

Şimdi yeni bir dert kaplamıştı içini; Güven gitmişti ardında bir defter bırakarak ve Mehmet Reis, Güven'in cezaevinde başladığı, akıl hastanesinde tamamladığı defterin son sayfasında, onun gittiği günün sabahında okuduğu şu şiiri yeniden hatırladı içi burkularak:

Beni anlamanızı istemiyorum,

Af da dilemiyorum sizden!

Siz bilmezsiniz;

Unutulmak en acı ıstıraptır insana,

Görünürlerde olup da görünememek...

Yalnızca unutun beni,

Önce adımdan başlayarak!

AZİZ KAPTAN, hafızasının bir türlü silemediği o acı hatırayı hatırladı, denize bakmaktan çakırlaşmış gözlerini maviye yeniden daldırdığında; sevdiği kızın, kendisini terk edip gitmesini hatırladı ne kadar istemese de... Askerde bir acı mektupla öğrenmişti her şeyi: bitmişti; uğrunda savaşlar verilen, cansız kalpleri ruhla kaplayan, pervaneleri döne döne mumun etrafında yandıran 'aşk' denilen o kutsi manzume sonlanmıştı iki satırla.

Döndüğünde apar topar evlendirdiler. Evlendiyse de sevgilisi hep deniz olmuştu. Sabah çıkar akşam gelir iken denizden, artık akşam gider gündüz gelir olmuştu ve geldiğinde de hep bitkindi, yorgundu, sevdadan yoksundu. Sonrasında denizde kalmalar çoğaldı, eve gelmeler azaldı. Yakasını kaptırdığı bol anasonlu illet yüzünden de zillete düştü. Zamanında düştüğü bataklığın şimdi çamurları kurumuş olsa da kokusu hâlâ üzerindeydi, olmasa bile öyle hissediyordu. Gemisini yürütememiş bir kaptan olarak adeta vurgun yemişti. Karısı Dilek'i yolda bırakmış, kızı Gönül'ü desteksiz koymuştu. Pişmanlıksa yüreğinin tam orta yerine oturmuştu ağır bir çapa gibi ve onu hiçbir yere salmıyordu; orada, o deniz kenarındaki ahşap kulübede günden güne, kıyıya vurmuş bir gemi gibi paslanmaya terk etmişti bedenini acımasızca!

Hayat Oyunu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin