[3] Yürek Kafesindeki Kuş

298 54 574
                                    

UMUT'un günleri yanmayan sobanın karşısındaki koltukta oturmakla geçiyordu. Onlarca bardak çayla dolup dolup boşalıyor, sigara paketleri günden güne eriyor; ama ne yazık ki Umut viranesinin kapısından çıkıp gitmesi için gerekli cesareti bir türlü gösteremiyordu.

Yine böyle bir günün akşamında uykuya sığınmadan önce 'Ma ve Ra'dan yeni bir bölüm açıp okudu:


Yürek Kafesindeki Kuş

İstasyonda bir tren, trende bir kompartıman, kompartımanda iki yabancı...

Eller ellere değmese bile gözler kalplere değiyor. Delikanlının elinde ince bir şiir kitabı, kızın elinde kalın kapaklı bir roman. Kız nefes alırken delikanlı veriyor sıcacık; ısınan atmosferde romantik bir an...

Kompartımana süzülen ay ışığında delikanlı bir şiir okuyor gece tonunda ve kız romandan bir pasaj sürüyor lacivert geceye...

Islak bir nokta düşüyor gökyüzünden sonra ve bir nokta daha... ve şiir, hikayeye karışıp dil şelalesinden dökülerek yüreklere doluyor...

Yağmur yıkarken tüm kirlerini dünyanın; kalpler, aşka layık olabilmek için arınmakla meşgulken ve rayda bir tren, trende bir kompartıman uzaklaşırken di'li geçmiş zamandan, kompartımanda iki âşık gelecek zamana büyük bir aşkla yaklaşıyor. Ve kızın kuş kalbi kanatlanarak delikanlının yürek kafesine sonsuza dek hapsoluyor...


Umut dosyayı yastığının altına koyduktan sonra içeri ne dolmak istiyorsa dolsun diye uzanıp pencereyi açtı.

Sonrasında biraz tütün sarıldı kâğıda usul usul, ardından bir kibrit alevlendi durduk yere ve aynı hiddetle koşarak gelip aydınlattı iki avuç arasını... peşine bir ateş böceği kanatlandı sanki göz çukurlarından ve karardı tekrardan Umut'un yüzü, karardı kimliği, sonunda ucuz tütün de karardı zamanla...

Sigarasını söndüren Umut sırtını duvara vermiş, dizlerini elleriyle kenetlemişti. Kendini bulmaktı derdi ama adamakıllı bir sorusu yokken nasıl bulacaktı? Sokaktan geçen insanları durdurup 'Kimim ben? Beni tanıyor musunuz?' mu diyecekti.

Bölümü okumayı bitirdiğinde gelmeyen şiir şimdi Umut'un yüreğinden kalemine akmaya başlamıştı:


'Çölde bir yolcu gibi yalnızlığım içimde

Kavrulup gidiyorum.

Serseri bir rüzgâr gibi hep ganimet peşinde

Savrulup gidiyorum.


Serçe kadar pervasız, bir günden ötekine

Atlayıp gidiyorum.

Bütün kumaşlarını açtığım gibi yine

Katlayıp gidiyorum.


Bir kış güneşi gibi ben keyfimin esiri

Görünüp gidiyorum.

Hayat Oyunu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin