[28] Carpe Diem!

130 20 290
                                    

UMUT, yatağın bitişik olduğu duvara sırtını vermiş, sol ayağını uzatmış, kırdığı sağ dizine ise sağ dirseğini yaslamıştı, elinde de keyifle içip bitirdiği ilk sigarasından sonra can sıkıntısından yaktığı ikinci sigarası vardı. Sigarayı filtre kısmından baş ve işaret parmağıyla dik tutarak bir aşağı bir yukarı hareket ettiriyor, oluşan gri halkanın büyüyüp genişleyip kocaman olmasının ardından bir yenisini gönderiyordu. Halkalarsa odanın tavanına çarpınca dağılıp bir yerlere siniyorlardı. Bir süre sonra odadaki ağırlaşan hava can sıkıntısına iyi gelmeyince Umut en iyisinin 'Ma ve Ra'dan bir bölüm okumak olduğuna karar verdi ve sigarasını yeşil renkli oval cam küllüğe basıp söndürdükten sonra küllüğü alıp doğruldu. Doğrulunca kutuyu gördü ama umursamadı. Küllüğü yatağın altına gizler gibi koyduktan sonra yere diz çöktü. Ardından iyice eğilip yatağın altındaki bavuluna uzandı. El yordamıyla dosyayı bulup çıkardı. Sonrasında yere bağdaş kurup sırtını yatağa verdi ve dosyanın herhangi bir sayfasını açıp okumaya başladı:

Carpe Diem!

'Zaman Diyarı'nda ölümsüz iki âşık; biri uzun, ince, yakışıklı mı yakışıklı YELKOVAN, diğeri minyon, tatlı mı tatlı AKREP!

Öyle bir aşk ki bu, başlangıcı ve sonu bilinmeyen...

Öyle bir aşk ki bu, ayrılık ile vuslatı bir arada yaşatan...

Her ayrılık vakti geldiğinde YELKOVAN,

"Beni saat kulesinin önünde bekle, sevgilim!" diyerek ZEMBEREK ÇEMBERİ istasyonundan, yaylar ve dişlilerden müteşekkil DAKİKA treniyle ayrılır, doksan dokuz kanatlı SANİYE kuşunun, yârinden haber getirmesini beklerken yalnız geçen her SALİSE için de yârine methiyeler düzerdi.

AKREP ise bu ayrılığa dayanamayıp gözlerini sıkıca yumar, içinden altmışa kadar sayardı; bu yetmezmiş gibi bir de o altmışın her biri altmış ile daha çarpılırdı ve mesafe arttıkça özlem de artardı.

Her vuslat anı geldiğinde ise; o üç bin altı yüze bölünmüş zaman, göz açıp kapayıncaya kadar son bulurdu ve yine ayrılık vakti gelip çatardı.

Yine de mutlu, her daim anı yaşarlarken, geçmişi unutup geleceğe adım atarlarken, bir gün ansızın öyle bir şey oldu ki o ölümsüz zannedilen aşk duruvermiş zannedildi. Aslında durmamıştı; sadece bir korku, aşırı sevgiden doğan bir korku kaplamıştı YELKOVAN ile AKREP'in yüreğini.

İşte o gün bugündür her ayrılık anından vuslat anına kadar YELKOVAN içinden 'carpe diem' diye mırıldanırken, AKREP her vuslat anında büyük bir aşkla saat kulesindeki gongu çalarak yârine kavuştuğunu tüm dünyaya ilan ederdi.

Her dilde farklı söylense de bu sözlerin manası ise şöyleydi: Hayatı sevdiklerinde şimdi de yaşa!

Ve zaman 'carpe, diem, carpe, diem, carpe, diem...' diye akarken duyabilene, duyup da anlayabilene, anlayıp da yaşayabilene, yaşayıp da yaşatabilene Aşk Olsun!

Hayat Oyunu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin