Bölümü okuduğunuz da lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın😊
Nefes al. Nefes ver. Nefes al. Nefes ver. Birazdan gördüğüm bu kabus bitecekti. Annem gelecek ve beni bu kabustan çekip çıkaracaktı. Görüntüler gitti. Uzaktan annemin sesini duymaya başladım. Beni omzumdan tutup sarsıyordu. Hissediyordum fakat gözlerimi açamıyordum. Hıçkırarak iç çektiğimi hissediyordum. Yine de gözlerimi açamıyordum. Derin bir nefes alıp, gözlerimi yavaşça araladığım da annemin güzel yüzü ile karşılaştım. Üzerinden neredeyse bir sene geçecekti fakat ben aynı acıyı hissediyordum. Bunun sebebini hala anlamış değildim. Elleriyle yüzümü avuçladı "İyi misin?" Diye konuştuğunda dilim damağım kuruduğu için başımı sallamakla yetindim.
Yatakta sırt üstü yatıp, gözümden düşen bir damla gözyaşına içimden küfür ettim. Sonunda sesimi bulduğum da "Neden?" Dedim. Odamın beyaz tavanını incelerken annem derin bir nefes aldı.
"Bir sene olacak ve ben hala bu lanet olası salak rüyalarımda onu görüyorum" avuç içlerimi alnıma koyup, ağrıyan başım için masaj yaptım.
"Psikoloğa gitmende ısrar ediyorum" diye konuştu annem. Gözlerimi devirdim kapalı olmalarına rağmen.
İlk başlarda her gece bu rüyayı görürdüm fakat gün geçtikçe azalmaya başlasa da, her gördüğümde yaşattığı acı dayanılmazdı. Kalbimin her defasında yerinden söküldüğünü hissediyordum.
"Hadi kalk kahvaltı yapalım." Bir sene içerisinde on kilo vermiştim. Aşırı zayıflamıştım fakat bir aydır iştahım gayet iyiydi. Anneme göre psikoloğa gidersem bu acılardan daha çabuk kurtulurdum. Ona göre sadece kendime eziyet ediyormuşum. Haklı mıydı? Belki evet. Mazoşist yanım bu duyguları zevkle karşılasa da, bunun doğru olmadığını farkında olacak kadar delirmemiştim.
Annem odadamdan çıkarken, yataktan kalktım. Odamda ki küçük lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Soğuk fayans ayaklarımı üşütürken, ayak parmaklarımı kıpırdattım. Havlu ile yüzümü kuruladım. Kötü kabusların belirtisi olan, göz altı morluklarım bana el sallıyordu. Yüzümü nemlendirici ile boca edip, güzel bir kapatıcı ile morluklarımı kapattım. Solgun yüzüme renk vermesi için, allık ile yanaklarımı renklendirdim. Babamın beni böyle görmesini istemiyordum. Görürse üzülürdü. Lavabodan çıkıp, odama geri döndüğümde dolabımın kapaklarını açtım. Yeni düzenlenmiş dolabımı dağıtmak istesem de, Yeliz teyzeye bunu yapamayacak kadar delirmemiştim. Elime aldığım siyah kotu yatağın üzerine attım. Duraksadım. Penceremin yanına gidip perdeyi araladım. Hava güneşli olsa da soğuk olduğunu cam da ki buğudan anlamıştım. Dolabımın yanına gidip, elime geçirdiğim bir kazak ile kapaklarını kapattım. Pijamalarımı çıkartıp, kotu giydim. Kazağımı da giydikten sonra karışan saçlarımı düzeltmek için aynanın karşısına geçtim. Konsolun önünde duran tarağı elime alıp, kısa saçlarımı taradım. Biraz uzamıştılar...sanırım. Bugün bir ara kuaföre gidip, saçlarımı kestirmem gerekti. Uzun saç istemiyordum. Bende bıraktığı izleri, bende sevdiği hiç bir şeyi istemiyordum. O gün benim doğum günümdü. Kendi doğum günümden bile nefret etmeme sebep olmuştu. Düşüncelerimden sıyrılıp montumu ve çantamı alıp, odamdan çıktım. Merdivenleri inip, oturma odasına girdiğimde babamı görmem ile sıcak gülümseme dudaklarıma yayıldı.
"Günaydın!" Diyerek yanına gidip, yanağına bir öpücük bıraktım.
"Günaydın güzel kızım" diyerek beni öpmesi için yanağımı çevirdim.
Kahvaltı masasına oturduğumda tabağımı hızlıca doldurmaya başladım.
"Bugün ne yapacaksın?" Annemin konuşmasıyla duraksadım. Omuzlarımı silkip "Bilmiyorum belki kafeme gider zaman geçiririm, akşam üstü çömlek kursum var." Diye konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Çok Güzel Seveceğim
Teen Fiction"Onu kıskanıyorsun" diye eğlenir bir ses tonuyla konuşmuştu. "Çokta değil" diyerek hızla yanıtladım onu. "Ama kıskanıyorsun" dediğinde "Belki biraz" dedim sinirle. "Sonuçta kıskanıyorsun" dediğinde tekrar "Mert lütfen" diyerek sinirle soludum.