Şimdiiii, üzülerek bunları yazıyorum. Okunma sayısına baktığımda dört binin üstünde lakin oylar çok düşük. Ben emek verip yazıyorum. Her ne kadar bunu yapmak istemesem de, bu bölüm bin oyu geçmeden bir sonra ki bölümü yüklemeyi düşünmüyorum. Ben oturup kıçım kuruyup, beyin patlatırken bunun haksızlık olduğunu düşünmeye başladım.
Bazılarınız belki beni eleştirecek belki de destekleyecek. Sıkıntı yok. Yolumuza kalanlarla devam ederiz.
Keyifli okumalar. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın...
İnstagram: arife.byndr
Nemli saçlarımdan damlayan su damlacıkları ensemden, sırtıma yol çiziyordu. Uykulu gözlerimle etrafa bakınırken, başımı Mert'in omuzuna yasladım. Leyla, Ali, Şirin ve Ozan gitmiştiler. Leyla hamile olduğu için sürekli yorgundu. Mehmet ve İnci çalan şarkıda dans ediyordu. Bakışlarımı lavaboda karşılaştığım kızlara çevirdim. Fatma, bar taburesinde tek başına oturuyordu. Nermin ve Elif dans pistinde dans ediyordu. Bir an acaba lezbiyen olup, olmadıklarını düşündüm lakin öyle olmadığını, Elif'in bir çocuğa bakarak dans ettiğini fark ettim. Derin ortalarda gözükmüyordu. Muhtemelen gitmişti. Bunu fark ettiğimde rahatlamıştım.
"Mert abi?" duyduğum sesle bakışlarımı ağırca hareket ettirdim. Mert'in gerilen bedenini hissettim.
"Uygar?" dedi sert sesiyle. Kalın bukleli saçlarını geriye doğru attı ve "Siyaha iki dakika gelebilir misin?" dedi kalın sesiyle. Mert kaşlarını çatıp, beni nazikçe omuzundan kaldırdığında kaşlarımı huzursuzca çattım.
"Bir problem mi var?" diyerek uzun bedenini yanımdan çekip ayaklandığında, kafasını bana çevirdi "Beş dakikaya geliyorum." Deyip, Uygar denilen adamla kalabalığın içine doğru ilerledi. Loca da oturduğum yerde biraz daha sağ sola kaykılarak, rahat pozisyonu yakaladığımda, gözlerimi kapatıp başımı masaya koydum. Göz kapaklarım uyku için bana yalvarırken onlara itiraz etmedim.
Duygularımın açıldığı, gürültüler kulağıma daha net gelmeye başladığında gözlerimi araladım. Mert, karşımda oturuyordu. Elinde ki bardaktan bir yudum alıp, içki bardağını masanın zeminine bırakıp, burun deliklerinden sert bir nefes aldı. Gözleri beni bulduğunda "Uyandın mı?" deyip tebessüm etti. Başımı masadan kaldırıp "İçim geçmiş" deyip boynumu sağ sola oynatarak, ağrıyan omuzlarımı hareket ettirdim.
"Eve ne zaman gideceğiz?" diyerek bakışlarımı etrafta gezdirdim. Uyuyalı çok olmamıştı belki de on dakikalığına içim geçmişti. Oturduğum yer rahatsız ediciydi. Eve gidip, rahat yatağımda keyifle yatmak istiyordum.
"Oğuzhan'ı bekliyorum." Dediğinde kaşlarımı çatarak bakışlarımı ona çevirdim. Donuk gözlerim yeşilleriyle buluştuğunda "Neden?" dedim tiz bir sesle. Elini masanın üstüne bıraktığı kadehe uzattı. Kemikli parmakları camı kavradığında, nefesimi tuttum. Dudaklarımı istemsiz ihtiyaçla dilimle yaladığımda, ağırca yutkundum.
"Derin hakkında konuşacakları varmış." Dediğinde irkildim. Avuç içlerimi oturduğum yerin yüzeyine sürterek "Anladım." Dedim başımı olumlu şekilde sallarken. Oturduğum yerde ona doğru kaydığımda, yan bakışlarını üstümde gezdirdi. Uzun kemikli parmakları arasında tuttuğu kadehi, gözlerini gözlerimden ayırmadan dudaklarına götürdüğünde, nefesimi tutmuş ağırca tekrar yutkunmuştum. Koltuğunun altına sokulup, beni sardığında üst dudağında parlayan içki dikkatimi çok çekiyordu. Başını hafif bana çevirdiğinde burunlarımız birbirine sürtünce, burnuma gelen alkol ve sigara kokusu aniden midemin havalanmasına sebep oldu. Elim ağzıma giderken, öğürerek başımı hızla çevirdim. İçtiğim içecek boğazımı yırtarcasına zemine döküldüğünde "Güzelim!" diyerek panikle konuştu Mert. Elleri omuzlarımı buldu. Elim ağzımda, hızla ayağa kalktım ve kalabalığı kabaca sağ sola iteleyerek lavaboya koştum. Mert'in sert adımlarının arkamdan geldiğini hissediyordum. Lavabonun kapısını açıp, hızla kabinlerden birine girdim. Kalbim göğüs kafesimden çıkmak için çabalarken, dizlerim artık beni taşıyamıyordu. Kabine çarpıp yere düşeceğim sırada, güçlü ve sert kollar belime dolandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Çok Güzel Seveceğim
Teen Fiction"Onu kıskanıyorsun" diye eğlenir bir ses tonuyla konuşmuştu. "Çokta değil" diyerek hızla yanıtladım onu. "Ama kıskanıyorsun" dediğinde "Belki biraz" dedim sinirle. "Sonuçta kıskanıyorsun" dediğinde tekrar "Mert lütfen" diyerek sinirle soludum.