тридцать четыре - 34

11.6K 980 666
                                    

Zil çaldığında kalbim durmak üzereydi. Zaten ona konum attığım an kapının başında beklemeye başlamıştım. Kapıyı açıp yukarıya çıkmasını beklemeye koyuldum. Heyecan ve gerginlikten tırnaklarımı kemiriyordum.

Söylediklerinin gerçek olmasını gerçekten çok istiyordum. Söylediği her şeyin samimiyetine inanmak istiyordum. Eğer bunlar yalan çıkarsa, o zaman gerçekten yıkılırdım. Ona hiç dokunmadan uzak durmak katlanılabilir bir şeydi fakat tenlerimiz değdikten sonra, ruhlarımız birleştikten sonra onu kaybetmek beni bitirirdi.

Gupse yine haklıydı, onun açıklamasını ve her şeyin yanlış anlaşılma olmasını içten içe hayal ediyordum. Birbirimizi yeterince kırmıştık, artık yaralarımızı sarma vaktiydi.

Asansörden inince nefesim kesildi. Karşımdaydı, bana dolu dolu gözlerle bakıyordu. Hızla bana doğru geldi ve önümde durdu. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Ellerini nereye koyacağından emin değildi. Onun bu şapşal haline güldüm ve kollarımı açtım. Kapının önünde vücudu kollarımın arasındayken dolu gözlerle gülümsedim. "Bu anın hayalini o kadar çok kurdum ki..." diye itiraf ettim hislerimi.

Ona artık yalan söylemek istemiyordum, düşündüğüm her şeyi söyleyecektim. Hislerimi uzun süre saklamıştım ve buna daha fazla devam edemezdim. "İnan ben de." dediğinde ondan ayrılmak istemesem de ayırdım vücutlarımızı.

İçeriye girdikten sonra kapıyı kapattım. "Ne içersin?" dedim yavaşça. "Kahve." dediğinde başımı salladım. "Filtre?" Gülümseyip başını salladı. "Sen salona geç, ben geliyorum."

Mutfağa girip makineden kahveyi çekip hazırladım. Sütlü mü içiyordu, şekerli mi bilmiyordum. Hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğim birini böyle seviyor olmama inanamıyordum. Yanına sıcak süt ve şekerliği koyup iki fincan yerleştirdim. Salona girdiğimde koltuğa ceketiyle oturmuş ve ellerini bacaklarının arasında birleştirmişti.

Hala çok gergindi ve bu hali gülümsememe neden oluyordu. "Her an gidecekmişsin gibi bir halin var, ceketini çıkart." Hafifçe gülüp ceketini çıkarttı. Kahveyi sehpanın üstüne koyup ceketini portmantoya asıp yanındaki tekli koltuğa oturdum.

"Sütlü ya da şekerli?" Fincana kahveyi dökerken cıkladı. "Sade içerim ben. Sen?"

Kahvemi doldurup süt ekledim. "Sütlü içerim." Başını sallayıp cebinden sigara çıkarttı ve bana uzattı. "İster misin?" Kahvemden bir yudum alıp yüzümü buruşturdum. "Sigara kullanmıyorum."

Tek kaşını kaldırdı. "Fotoğraflarında elinde sigara vardı, yeni mi bıraktın?" Güldüm. "Hayır, sadece fotoğraflarda güzel duruyor elde." Sigarayı yakıp başını salladı. "İçmemek daha iyi zaten, bırakmak için çok uğraştım."

Sigaradan hoşlanan biri değildim ama ona çok yakışıyordu. Dumanı ağzından yükselirken burnuna geri çekiyordu. Hayran hayran onu izlemeye başladım. Konuşmuyorduk. O gergindi, benim gibi. Zaten bazen konuşmak gereksizdi. Yanımdaydı ve bu yetiyordu.

"Rüyadaymış gibi hissediyorum Teo." Gözlerimiz buluşmuştu. Alt dudağımı ısırdım. "Ben de." dedim yavaşça. Dudağını yaladı. "O geceden sonra seni tamamen kaybettim sanmıştım, hiç benim olmasan bile." Sigarasını söndürdü. "Ne dersem diyeyim bana inanmayacaksın sanmıştım."

Saçlarımı karıştırdım. "O an inanmazdım, bunu biliyorum." İç çektim. "Şimdiyse inanıyorum." dedim gülümseyerek. "Gelene kadar inanmak istiyordum ama şimdi karşımdayken inanmama ihtimalim yok."

Elini bana uzattı. "Yanıma gel." Elini tuttum ve tüm tüylerim diken diken oldu. Yanına oturup başımı omzuna koydum. Kokusunu içime çektim doya doya. O saçlarımla oynarken ben avuç içini okşuyordum. "Bu anın hiç bitmesini istemiyorum Baran."

Saçımdan öptü. "Ben de istemiyorum. Bu evde yaşasak? Hiçbir şeyi umursamadan. Kimse olmadan..." Güldüm. "Gupse binayı patlatır ama yine de içeriye girer." Güldü. "Yapar."

"Seni senin hakkında neredeyse hiçbir şey bilmeden sevmiş olmam çok garip değil mi?" dedim ona, onu sevdiğimi hiç düşünmeden söyleyerek. İç çekti. "Aşk garip bir şey zaten, hakkında hiçbir şey bilmeden, onu anlatamadan hissederiz."

Kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktım, bana aşkla bakıyordu. Dudaklarımı yalayıp ona doğru yaklaştım ve yanağını okşadım bir süre. "Yanımdan hiç gitme olur mu?" Başını sallayıp bana doğru yaklaştı. "Seni seviyorum Teo."

Dudaklarımız buluştuğunda hissettiğim tek şey saf bir duyguydu. İçerisinde hiçbir şehvet yoktu. Dillerimiz birbiriyle savaşmaya başladı, nefesim kesilmişti ve dudaklarından hiç ayrılmak istemiyordum. Alnını alnıma yasladı ve burnunu sürttü burnuma. "Şu an dünyanın en mutlu adamıyım."

Gülümsedim. "Kalbim sanki duracak gibi." Gözlerini kapattı ve iç çekti. "Seninle uyumak istiyorum."

"Bir daha uyanmamak üzere..." Ayağa kalkıp elinden tuttum ve yatak odasına doğru yürüdük. Tişörtümü çıkartıp, onun üstündekinden de kurtuldum ve beraber yatağa uzandık. Ona arkasından sarılıp kokusunu içime çektim. Başımı sırtına yaslayıp gözlerimi kapattım. "İyi geceler sevgilim."

Gülümsediğini görmeden hissedebiliyordum. "İyi geceler sevgilim."

🌟

Sonunda bitti bölüm. :")

Smut beklemeyin benden, eminim tüm bölüm SMUT yazdınız yorumlara.

Bu arada bu hikayeyle yeni okurlar çoğaldı, bilmeyenlere söyleyeyim. Ben erkeğim. Mesaj atıyorsunuz yazar hanım, yazar abla diye dksjsks

Vizelerim iyi geçiyor. 74 ve 95 aldım. Yarın iki kazık dersim var, tüm gece çalışmayı planlıyorum. Bana şans dileyin. ❤

Lütfen yorumları satır arası yapın, öbür türlü göremiyorum. Bi' de bazı bölümler 160 oy falan, bazıları 120lerde. Arada büyük bir fark var, eğer oy vermeyi unuttuysanız kontol edin. 💜

Neredeyse 30K oluyoruz. Teşekkürler ilginiz için. 🎊

iphone x ¿boyxboy¿ ฯtextingฯHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin