O mesajı attığından beri mal gibi bakıyordum ekrana ve yazdıklarına. İki gün olmuştu, iki gün önce ona onu sevdiğimi söylemek yerine engellemiştim.
Ve bundan köpek gibi pişmandım.
Aileme çekimlerle uğraştığımı söylemiş, başımdan savmıştım. Gupse'yi de dün engellemiştim. Yalnız olmalıydım ve kendimi cezalandırmalıydım. Onun bana sövmesini dinleyecek gücüm yoktu. İki gündür yatağımdan zorunlu olmadıkça çıkmamıştım.
Benden hoşlanıyordu, en büyük korkum gerçek olmuştu. Benden hoşlanmasına kalbim dans ederken mantığım kahroluyordu. Ben ondan hoşlanıyordum o da benden. Peki neden biz mutlu olamazdık?
Çünkü ben ondan benim için bir şeylerden vazgeçmesini isteyemezdim. Benimle olması demek, kariyerinin bitmesi demekti ve ben onu çekimlerde gördükten sonra oyunculuğu bırakmasına izin vermezdim. Oyunculuk için yaratılmıştı ve benim için bundan vazgeçip ileride pişman olmasını istemiyordum çünkü biliyordum ki ruhunu besliyordu aktörlük.
Hayat neden toz pembe değildi? Neden herkes sevdiğiyle el ele tutuşup gezemezdi? Bizden biraz ötedeki ülkelerde bunlar sorun değilken buralarda niye hala büyük bir problemdi? Niye mutluluk bu kadar yakın gözükürken bir o kadar da uzaktı?
Onu kırdığıma emindim, hem de çok fena kırmıştım. Ben onunla her şeyi yapabilecek kadar taşaklıydım, benim için onu sokakta öpmek sorun değildi ya da ona sarılıp kokusunu içime çekmek... Ama bunun bedelini o ödeyecekti. Bunu biliyordum. Bunu şu an önemsemiyor olabilirdi ama önemseyecekti.
Yutkunup gözümden akan yaşı sildim. Ne kadar canım yanarsa yansın, buna devam etmeliydim. Bunu onun için yapıyordum. Bunu belki hiçbir zaman anlamayacaktı ama onun için kendi kalbime sıkıyordum.
Telefonum çaldığında annemin adını gördüm. Burnumu çekip hafifçe boğazımı temizledim. Ağladığımı anlasın istemiyordum, benim dramalarımla vakit kaybetmemeliydi, daha önemli işleri vardı. "Teo, bebeğim bu akşam gidiyorsun değil mi partiye?"
Siktir! Aklımdan tamamen çıkmıştı. "Anne, çekimler var. Zaten her şey tamam, benim gitmeme ne gerek var?"
Cıkladı. "Doğum gününün tüm planını sana bıraktı oğluşum, en azından doğum gününü kutlamak ve aldığın hediyeyi vermek için uğra. Çok durmana gerek yok, nezaketen bulunsan yeterli." Ofladım, haklıydı. Gitmemem hem ailem adına hem benim adıma kötü görünecekti. Benim için sorun yoktu, zaten Kamer'in bir daha benimle konuşacağını da sanmıyordum ama ailem söz konusuysa gitmeliydim. Baran'ı görüp kalbime bir hançer sokacak olsam bile yapmalıydım.
Saate baktım, çok fazla zamanım yoktu. Hızlıca duşa girdim ve takım elbisemi geçirip bu tarz ortamlarda kullandığım gökkuşağı desenli kravatımı taktım. Yüzüm solgun, göz altlarım kırmızı ve bakışlarım boştu. Tam bir kutlama havasındaydım! Yaşarken ölmemin kutmalası...
Kamer için aldığım hediyeyi elime alıp evden çıktım ve bir Uber çağırdım. Otele gitmem uzun sürmemişti ama içeriye girecek cesareti bulmam uzun sürmüştü. Hayatımda ilk kez keşke sigara içsem dedim, insanlar gerginken hep sigara içerdi ve ben sigara içen tüm insanlardan daha gergin ve sikik bir moddaydım.
İçeriye girdiğimde girişteki "Baranlar ve Küpekler Giremez" pankartına bakıp acıyla gülümsedim. Baran benim kalbime en derininden girmişti, kendimden atamamıştım belki ama ondan kendimi atmak için kalbimi söküp atmıştım. İçeriye göz gezdirdim. Bir sürü tanıdık sima vardı, açıkçası hepsini tanıyordum.
Kamer'in hiç ünlü olmayan arkadaşı yok muydu? Ünlülerin okuduğu özel bir lise mi vardı acaba? İnsanın liseden bir tane bile olsa arkadaşı olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iphone x ¿boyxboy¿ ฯtextingฯ
Short StoryIphone X isterken aşkı bulacağımı tahmin etmiyordum.