Şehirde sen benim en çok saklandığım
İçine girip korktuğum
Çamlarını yıkamadığım
Karanlığını bozamadığım
Sen benim durup durup saplandığım... Cahit Zarifoğlu
...
Aniden duran arabanın içinde birde üstüne Uraz'ın sarılması Ayla'nın daha da telaşlanmasına neden olmuştu, belli belirsiz ses tonuyla "kimdi o Uraz"dedi.
Sessizliğini korumaya devam eden Uraz'ın mantıklı bir açıklama yapması gerekiyordu, sakince düşünüp gülümseyrek cevap verdi.
"Sanırım babam beni takip etmesi için birini göndermiş bende fark edince atlatmak istedim hepsi bu"dedi.
Bu sefer Ayla'nın merakı daha da artmıştı ama nedense sormak istemedi. Belkide bu güzel günde kötü şeyler duymak istemedi.Geçirdikleri güzel saatlerin sonuna gelmişlerdi, arabadan inecek olan Ayla son kez dönüp baktı Uraz'a dindiremediği özlemi birde ayrılıkla taçlandırıyordu sanki, alt tarafı evine gidecekti ama neden her anında yanında olmak istiyordu ki.
Her zerresinde hissettiği aşk ilk günkü gibi canlılığını koruyordu, artık ona bakarken bakışlarını kaçırmak yoktu. Daha fazla uzatmamak adına "kendine iyi bak, haberleşiriz sonra" dedi. Son kelimelerini öpücükle tamamladı, eline aldığı çantasını da arabadan inerken sık sık arkasını dönüp bakmayı da ihmal etmedi.
Onun bu halleri Uraz'ın daha da sevecen şekilde sırıtmasına neden oluyordu, içine çektiği kokusunu kısa süre de olsa alamamak işkence gibiydi. Eve girene kadar arkasından seyretti belkide attığı her bir adımı saydı teker teker..
Eve giren Ayla'nın ardından gülen yüzünün yerini korku ve endişe aldı, oysaki yanında Ayla varken bu düşüncelerden çok uzaktaydı ama şimdi bir sonraki adımı düşünmek zorundaydı.
Çalıştırdığı arabada uzun uzun düşünme fırsatı olmuştu yolda, açtığı yeni sayfaya neden eski sayfada yer alan kişiler dahil olmak zorundaydı ki yeterince bedel ödediğini düşünüyordu, üzerinden yıllar geçmesine rağmen daha dün gibi hatırladığı olaylar zihnine kazınmış söküp atamıyordu.
İnce ince kalbi sızladı...
Biliyordu geçmişle bir gün yüzleşeceğini, üstünü kapattığını sandığı anıların gün yüzüne çıkacağını, bile bile girdiği bu yolda tek tesellisi acı veren anıların hayatının bir döneminde güzellikleri barındırmasıydı.
Girdiği yatak odasından banyoya geçti, ne aradığını ve onun nerede olduğunu bildiğini belli eden adımları bir dolabın önünde sabitlendi, uzandığı dolaptan elinde bir kutu ile yatak odasına geçip sakince oturdu.
Gözlerindeki hüzün ve yüreğinde hissettiği burukluk ile açtı, bir kaç parça eşyadan ibaretti içindekiler siyah kaplı kalın bir defter, onun üstünde yıpranmış zarf duruyordu ama eski olduğu için değil de defalarca okunduğu için bu haldeydi. En son ne zaman okumuştu kendi bile hatırlamıyordu aslında..aldı eline uzun uzadıya baktı tereddütle açtı defteri
ilk satırlarını okudu...
Dilinden dökülen kelimeler kalbine saplanmıştı, kaldırdığı tozlu raftan uzun zaman sonra indirmişti yavaşça çevirdiği sayfalarda özlem duyduğu günler vardı; getiremediği eski günlerin yerine yeni günleri eklenmişti. O sırada defterin arasından düşen resim yerle buluştu, buğulanan gözleri resmin düştüğü yere çevrildi. Uzanan eli resmi kavrarken diğer eliyle defteri yatağa bıraktı, buğulanan gözlerinden şimdi ise yaşlar süzülüyordu, olduğu yere oturdu sırtını yatağa dayadı, omzuna binen ağırlığın haddi hesabı yoktu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANSIZ MUTLULUK
RomanceKadın, bütün içtenliğiyle teşekkür etti, elinden sadece bu kadarı geliyordu. Şuan o kadar minnettardı ki kelimeler kifayetsiz kalıyordu. Yalnız değildi "O" kişi onunla birlikteydi. Acılarını olmasa bile yalnızlığını paylaşıyordu.Başka bir şey istemi...