Bölüm 30

37 2 0
                                    

Her seçim yeni umut değildir 

Umut ise gün doğumu gibi berrak 

Ama herkesin göremeyeceği

Kadar karanlıktır.


Beklemek ölüm gibiydi! her an ölecek miyim  yaşayacak mıyım hissi sarmalıyordu bedenimi, kaçışı olmayan çıkmaz sokakta dizlerimin üstüne çökmüş ağlıyordum kimse tutup elimden kurtarmıyordu. Debelendikçe acılarımla yüzleşiyorum, adeta karanlığa hapsolmuş gibiydim. Hıçkırıklarım duvarın ötesine ulaşıyor ama kimse kâle almıyordu.

Katlanılmaz hal alan acım yattığım yataktan sıçrayarak uyanmama neden oldu, alnımdam akan terleri elim ile silip kakıp su içtim,  hala etkisinden çıkamamıştım rüyanın! kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Annemi uyandırmadan odama geçtim uykum kaçmış aklım bana verilen ilk görevdeydi. Bilinç altımda ki korkular rüyalarımda göstermişti kendini, artık geri dönüşüm de yoktu yarın havaalanına gidip ne denildi ise yapacaktım.

Tek yapmam gereken bana gönderilen resimde ki kişi ile buluşup ondan bir valiz teslim alıp istenilen yere bırakmaktı, böyle anlatılınca kulağa çok kolay geliyor lakin diğer yandan panikleyip kendimi ele vermekten korkuyordum.

İyi tarafını düşünmeye çalışıp odanın içinde dolanmaya başladım, o kadar plan yaptım ki kafamda kiminde yakalanıyorum kiminde de sorunsuz atlatıyordum. Bunalan zihnim bana oyun oynuyordu.

Telefonumda ki Uraz'ın resmine bakmaya başladım, kısacık biran da olsa içim ferahladı bir bulut kadar hafifledim, savrulan bir yaprak gibi bilinmezler zamanın da yol alıyordum.. sevmek böyle miydi? Yoksa ben biri beni sevsin mi istiyordum? 

Biri değil "O" sevsin istiyordum ben.. adını sayıklaya sayıklaya uyuya kaldım yatakta.

Annemle vedalaşıp okula diye çıktım taksi çevirip havaalanına gitmek üzere yola koyuldum, ellerim soğuk soğuk terliyor sık sıkta saate bakıyordum, zaman çoktu ama geçmekte bilmiyordu.

Bir saatten fazla öylece oturdum sanki herkes suç işleyeceğimi biliyormuş gibi bakıyordu, kendimi gizlemeye çalıştıkça dikkat çekiyordum. Küçülmüş küçülmüştüm oracıkta bütün kötü suçları işlemişim en kötüsü benmişim gibi elim yüzün ateşler içindeydi. Harekete geçme zamanım geldiğinde bacaklarımda o dermanı bulamadım bir süre zorladım kendimi.

Aklıma kazıdığım resimdeki kişiyi beklemeye koyuldum sık sık etrafıma bakmak kendimi güvende hissetmemi sağlıyordu.

Kalabalık içinden esmer, orta boylu siyah gözlük takan bir adam temkinli şekilde yaklaşıp başıyla selam verdi, resimdeki adam olduğunu anlamam uzun sürmedi elindeki valizi bana verip uzaklaştı. Bense elinde her an patlayacak bomba tutuyormuş gibi valizi yerinden oynatmaya korkuyordum. Gıdım gıdım ilerlemeye başladığımda valizin ağır olmadığını fark ettim.

İçimde hep konuşan o ses valizin içinde ne olduğunu öğrenmek için can atıyordu, gereksiz merakımı kenara bırakıp hızımı artırdım; nerede ise çıkış kapısına ulaştığımda arkamdan birisi seslendi.

Bitmişti her şey başlamadan bitmişti, kıpkırmızı kesilen yüzün derman kalmayan bacaklarım bana ihanet ediyorlardı, sanki bu işte başından beri benimle değillermiş gibi. Hiçte kafamda kurguladığım gibi ilerlemedi işler. En basiti valizi bırakıp kaçmaktı daha kapıdan çıkmadan  yakalanacağımı biliyordum pes edip teslim oldum.. arkamı döndüm.

 Gördüğüm kişi yüzünden sendeleyip düşerken beni belimden kavradı kararan gözlerimin aralığından bana bakan kahverengi gözler beni kendime getirdi. Kendime gelip belimi ellerinden kurtardım, valizi falan unutmuştum o an.

ZAMANSIZ MUTLULUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin