"As close as I'll get to the darkness. He tells me to 'shut up, I got this.'"
* * *
Sıkıntıyla yatağımda ters döndüm ve sırt üstü uzandım. Elimdeki kalemi sol tarafımda duran kitabın üzerine bıraktıktan sonra avuç içlerimle gözlerimi ovuşturdum.
2 gündür Bay Stark ile yarınki derste işleyeceğimiz konuya çalışıyordum. Stajı kapmak istiyorsam diğerlerinden daha önde ilerlemem gerekiyordu. Dersi zordu ama çalışılırsa yapılabilirdi. Yarım saattir üzerinde uğraştığım soru tam tersini söylese de ben buna inanmak istiyordum.
Birkaç dakika boyunca uzanmaya devam ederek beyaz, boş tavanı izledim. Aklıma gelen fikirle gözlerimi irice açarken yavaşça doğruldum ve yatakta oturur pozisyona geldim. İyi bir fikir miydi bilmiyordum ama denemeye değerdi.
Yatağımın yanındaki komidinin üzerinden telefonumu alarak kilidini açtım ve rehber kısmını girdim. Kalem kutumdan Bay Stark'ın bana neredeyse bir hafta önce vermiş olduğu, üzerinde numarası yazan küçük kartı çıkardım. Rehbere ismini yazdıktan sonra numarasını kaydettim.
Yanaklarımı şişirerek nefesimi tuttum ve birkaç saniye boyunca telefondaki numaraya baktım. Parmağımı telefon ekranı üzerinde huzursuzca gezdirip sonunda mesaj baloncuğu olan küçük resme tıkladım.
"Bay Stark, merhaba. Ben Belle. Ders çalışıyordum ve bir soruyu çözemedim. Acaba, eğer vaktiniz varsa, yardım edebilir misiniz?"
Çok fazla düşünmeden gönder butonuna bastım ve tuttuğum nefesimi sıkıntıyla dışarı verdim. Adam koca bir şirketi yönetiyordu, eminim benim sorumu cevaplamaktan çok daha önemli işleri vardı. Soruyu çözebilecek tanıdığım başka biri olmasını umuyordum ama ne yazıkki yoktu. Yapabileceğim tek şey mesajıma cevap vermesini beklemekti.
Silgimi elime alıp kitaba döndüm ve yaptığım işlemleri silerek soruyu temizledim. Tekrar kalemime uzanıp soruya döndüğüm sırada telefondan gelen bildirim sesiyle durakladım.
Alt dudağımı dişlerim arasına alırken yüzümdeki sırıtışı silmeye çalışıyordum. Neden heyecanlandığıma dair fikrim bile yoktu. Başımı iki yana sallayarak telefonumu aldım ve ekranı kaydırdım.
"Sanırım birkaç dakikam var. Soruyu gönderebilirsin."
Kendi kendime gülümseyerek kameraya girdim ve sorunun resmini çekerek hızla Bay Stark'a yolladım. Gerçekten bana cevap verdiğine bile inanamıyordum.
Telefonumdan tekrar ses geldiğinde bana bir video yollamış olduğunu tahmin etmemiştim. Üzerine tıklayarak videoyu izlemeye başladım.
Büyük bir odanın içinde, bir ekranın önünde duruyordu. Yolladığım soruyu ekrana yansıtmıştı ve çözmeye başlamıştı. Tıpkı derste yaptığı gibi soruyu hızlıca anlattı ve bittiğinde bana küçük bir gülümseme göndermeyi ihmal etmedi. Teknolojisi beni bir kez daha kendine hayran bırakıyordu ve diğer zamanlardan farklı olarak bu sefer gülümsemesi de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
L'Interdit || Stark
Fanfiction"Parfümünün kokusu... Bu L'Interdit mi?" Kokumu içine çekerken burnunun ucu boynumdaki boşluğa değiyordu. "Öyle. Tıpkı sizinle benim aramızdaki şey gibi." {*L'Interdit: Yasak, yasaklanmış. Aynı zamanda Givenchy markasının bir parfümünün adıdır. Uyar...