"And our eyes are crossing paths across the room. There's only one thing left for us to do."
* * *
Gözlerimi araladığım sırada olan biteni idrak etmek için gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Güneş doğmuştu, pencereden giren ışık odamı aydınlatıyordu. Başım hala Bay Stark'ın göğsünün üzerindeydi ve o uyuyordu.
Gülümseyerek birkaç saniye boyunca yüzünü inceledim. Onu ilk kez uyurken izliyordum ve kesinlikle bunu daha sık yapmayı diliyordum.
Belimin etrafına sarılmış olan kolunu, belimin arkasında dinlenen elinden tutarak yavaşça kenara çektim ve onu uyandırmamaya özen göstererek doğruldum. Yatakta dizlerim üzerinde oturdum ve gözlerimi ovuşturdum.
Daha fazla zaman kaybetmeden dikkatlice yataktan kalktım. Işığın onu rahatsız etmemesi için perdeleri çektikten sonra komidinin üzerinde duran telefonumu aldım ve küçük adımlarla mutfağa doğru ilerledim.
Saat henüz 10'du ve bugün cumartesiydi. Bay Stark'ın bir işi olmamasını umuyordum ve açıkcası eğer varsada onu uyandırmaya kıyamazdım.
Telefonumu tezgaha koydum ve dolaptan bir tava çıkararak ocağın üzerine yerleştirdim. Yemek yapmak konusunda onun kadar iyi değildim, bildiğim sadece birkaç şey vardı. Yinede güzel bir kahvaltı hazırlayabilirdim.
Dolaptan gerekli malzemeleri çıkardım ve sonrasında elimden geldiğince sessiz olmaya çalışarak tabakları üst dolaptan aldım, masaya yerleştirdim.
***
Tavadaki son üç pankeki de ters çevirirken duyduğum ayak sesleriyle başımı yana doğru çevirdim. O, onu daha önce hiç görmediğim bir şekilde, dağılmış saçları ve uykulu yüzüyle bana doğru geliyordu. Dudakları iki yana doğru kıvrıldı. Arkama geçti ve ellerini belimin iki yanına koydu. Başını aşağı doğru eğerek yanağıma büyük bir öpücük kondurdu.
"Günaydın,"
Çenesini omzumun üzerine yasladı ve tavadaki pişen pankeklere baktı.
"Neden beni uyandırmadın? Kahvaltıyı hazırlayabilirdim."
Kaşlarımı çatarken pankekleri tabağın üzerine, diğerlerinin yanına koydum ve ona yandan bir bakış attım.
"Ben de bir şeyler pişirmeyi biliyorum."
Sırıttı, ellerini belimden çekti ve tezgahın diğer tarafına, karşıma geçti.
"Sadece yorulmanı istemiyorum."
Sol gözünü kırptı ve yemek masasına otururken bana bakmaya devam etti. Gözlerini yüzümden vücuduma doğru çevirdi ve beni incelemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
L'Interdit || Stark
Fiksi Penggemar"Parfümünün kokusu... Bu L'Interdit mi?" Kokumu içine çekerken burnunun ucu boynumdaki boşluğa değiyordu. "Öyle. Tıpkı sizinle benim aramızdaki şey gibi." {*L'Interdit: Yasak, yasaklanmış. Aynı zamanda Givenchy markasının bir parfümünün adıdır. Uyar...