"He had a cigarette with his number on it. He gave it over to me, 'Do you want it?' I knew it was wrong but I palmed it. I saved it, I waited, I called it."
* * *Dersin bitiminde kitaplarımı ve kalemlerimi topladım ve kitaplarımı sağ koluma yasladım. Sırt çantamı sol omzumun üzerine atarak merdiven basamaklarını yavaşça inmeye başladım ve kapıya doğru yöneldim.
"Sen,"
Tanıdık sesi duyduğumda durdum, dudaklarımı birbirine bastırdım ve yavaşça arkamı döndüm.
Bay Stark masasının arkasında ayakta durmuş bana bakıyordu.
"İsmin nedir?"
Yutkundum ve boğazımı hafifçe temizledim.
"Belle, Belle Wilson."
Başını salladı ve bakışlarını masasına çevirdi. Masanın üzerinden küçük bir kağıt aldıktan sonra yavaşça bana doğru yürümeye başladı.
"Biliyorsun ki haftada sadece bir gün burdayım. Bu yüzden senden verdiğim ödevleri toplayıp yarın bana getirmeni istiyorum."
Elindeki kağıdı bana uzattı.
"Buraya, iş yerime. Öğleden önce masamın üzerinde olsalar iyi olur."
Şaşkınlıktan hafifçe açılmış gözlerle ona bakarken başımı aşağı yukarı doğru salladım.
"Tabi."
Masasına geri dönüp üzerindeki telefonunu aldı ve kapıya doğru ilerledi. Çıkmadan önce başını çevirerek omzununun üzerinden bana doğru baktı ve sol gözünü kırptı.
***
Hızlı adımlarla büyük üniversite binasından içeri girerken kol saatimi düzelttim ve kontrol ettim. Henüz 10'du, ödevleri teslim etmek için öğleye kadar 2 saatim vardı. İlk günden bana görev verdiği için stres yapmıştım ve elime yüzüme bulaştırmak istemiyordum.
Koridoru hızla geçtim ve merdiven basamaklarını ikişer ikişer çıkarak Bay Stark'ın ders verdiği sınıfa doğru ilerledim. Masanın üzerindeki üst üste konulmuş kağıtları gördüğümde rahat bir nefes aldım. Neyseki herkes onu dinleyip ödevlerini buraya bırakmıştı, kimsenin peşinden koşup ödev toplamam gerekmeyecekti.
Sırt çantamdan bütün gece uğraşıp özenle hazırladığım ödevimi çıkardım ve diğerlerinin üzerine koydum. Bütün kağıtları dikkatlice alarak elimdeki dosyanın içine yerleştirdim ve onları güven altına aldım.
Bu sabah dersim olmadığı için çok şanslıydım yoksa ödevleri asla zamanında teslim edemezdim.
Geldiğim yolu hızla geri dönerken telefonumla bir taksi çağırdım. Çantamın önündeki küçük gözden Bay Stark'ın bana verdiği kağıdı çıkardım ve üzerindeki adresi okudum. Bana televizyonlarda gördüğümüz o büyük binasının adresini verdiğinden neredeyse emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
L'Interdit || Stark
Fiksi Penggemar"Parfümünün kokusu... Bu L'Interdit mi?" Kokumu içine çekerken burnunun ucu boynumdaki boşluğa değiyordu. "Öyle. Tıpkı sizinle benim aramızdaki şey gibi." {*L'Interdit: Yasak, yasaklanmış. Aynı zamanda Givenchy markasının bir parfümünün adıdır. Uyar...