"He has a white corvette like I want it. A fire in his eyes, no, I saw it."
* * *Neredeyse her 10 dakikada bir saatimi kontrol ederken Esme'yi beklemeden koridorda ilerleyip köşeyi döndüm ve kafeteryaya koşar adımlarla girdim. Oturup yemek yiyecek vaktim yoktu, Bay Stark'ın dersine bir kez daha geç kalamazdım.
Şansıma çok da uzun olmayan sıranın arkasına geçtim ve beklemeye başladım. İçeriye daha yeni giren Esme'nin kötü bakışlarını görmezden gelmeye çalışarak ona gülümsedim.
Sıra bana geldiğinde vişneli bir meyve suyu ile sandviç aldım ve ücreti ödedim. Son bir kez saatimi kontrol ederken Esme'nin üzerimdeki bakışlarını hissedebiliyordum. Dersin başlamasına 25 dakika vardı.
"Sakin ol, adam bir yere kaçmıyor."
Gözlerimi devirdim. Acele etmemin sebebinin bu olmadığını ikimizde biliyorduk.
Kafetaryadan çıktım ve merdivenlere yönelerek 3. kata ulaştım. Koridordaki insanları hızla geçerek kapısı açık olan sınıftan içeri girdim. Kimsenin olmadığını fark ettiğimde rahat, derin bir nefes aldım.
En ön sıraya geçtim ve omzumdaki çantayı sıranın üzerine koydum. Kitabımı, kalemlerimi ve kapağı desenli olan defterimi çıkardım. Not almak için defterin temiz bir sayfasını açtıktan sonra kitaptan kaldığımız yeri buldum.
Her şeyi ayarladığımda rahatça arkama yaslanıp önce meyve suyumun kapağını sonrada sandviçimin paketini açtım. Yemek yerken aynı zamanda dün çalıştığım konuyu tekrar edebileceğime karar verdim ve bakışlarımı kitabın üzerinde gezdirdim.
Erken gelme konusunda abarttığımı biliyordum ama riske giremezdim. Böylesi geç kalmaktan çok daha iyiydi.
"Zamanı hiç tam olarak tutturamıyoruz sanırım, öyle mi?"
Ağzımdaki sandviç parçasını çiğnerken bakışlarımı kitaptan kaldırarak kapıdan giren Bay Stark'a çevirdim. Erken gelmesini beklemiyordum. O daha çok bütün öğrenciler içeri girdikten sonra sınıfa gelecek bir adama benziyordu.
Elimle ağzımın üzerini kapatarak hızlıca lokmamı yuttum ve hafifçe güldüm.
"Evet, bu konuda pek iyi olduğum söylenemez."
Gülümsememe karşılık verirken masasına ilerledi ve getirdiği tek eşyasını, telefonunu masanın üzerine koydu. Başka bir şeye ihtiyacı olmadığını zaten biliyordum. Görüntüyü telefonundan büyük ekrana yansıtıyor, dersi öyle anlatıyordu.
Daha fazla onu izlememe kararı alarak sandviçimin son parçasını hızlıca ağzıma attım ve meyve suyumdan bir yudum aldım. Her ne kadar dikkatimi veremeyeceğimi bilsemde bakışlarımı tekrar kitabıma çevirdim.
"Bu stajı alma konusunda çok kararlı gözüküyorsun."
Gözlerimi kitaptan ayırmadan başımı aşağı yukarı salladım. Ayak seslerinden bana doğru yürüdüğünü anlayabiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
L'Interdit || Stark
Fanfiction"Parfümünün kokusu... Bu L'Interdit mi?" Kokumu içine çekerken burnunun ucu boynumdaki boşluğa değiyordu. "Öyle. Tıpkı sizinle benim aramızdaki şey gibi." {*L'Interdit: Yasak, yasaklanmış. Aynı zamanda Givenchy markasının bir parfümünün adıdır. Uyar...