"Parfümünün kokusu... Bu L'Interdit mi?"
Kokumu içine çekerken burnunun ucu boynumdaki boşluğa değiyordu.
"Öyle. Tıpkı sizinle benim aramızdaki şey gibi."
{*L'Interdit: Yasak, yasaklanmış. Aynı zamanda Givenchy markasının bir parfümünün adıdır.
Uyar...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Could be kissing my fruit punch lips in the bright sunshine?"
* * *
"Pekala, hazır mısın?"
Bay Stark elindeki son parçayı kaldırıp bana gösterdiğinde heyecanla başımı salladım ve gülümsedim. Yüzümdeki ifadeyi gördüğünde sırıttı. Parçayı ark reaktörünün üzerine yerleştirdi ve reaktör parlamaya başladı.
Ellerimi birbirine çarparak sevincimi gösterdikten sonra kendime güldüm ve durdum. Bay Stark'ın beni gülümseyerek izlediğini fark ettiğimde biraz utanmıştım.
"Ben yukarı çıkıp duş alacağım. Sende istersen salona geçip Jarvis'le biraz zaman geçirebilirsin? Sonrada yemek yeriz ve reaktörü değiştiririz."
Dudaklarımı birbirine bastırdım ve düşünürken onu başımla onayladım. Kalbindeki ark reaktörünü birlikte değiştirecek olmamız fikri olması gerekenden çok daha fazla hoşuma gitmeye başlamıştı.
"Peki. Jarvis'le takılırım ve uslu bir kız olurum."
Sırıttım, daha önce bana söylediği şey aklıma geldiğinde bunu tekrar etmeden duramamıştım. Bay Stark bunu fark etmiş olacakki kaşlarını kaldırdı ve güldü.
"Zaten öyle olduğunu biliyorum."
Garajdan çıkmadan önce bana göz kırptı ve bir şarkı mırıldanarak oldukça keyifli bir şekilde yukarı çıktı.
Nerdeyse her seferinde gitmeden önce göz kırpıyor, sırıtıyor ve içimde uyandırdığı duygularla beni yalnız bırakıyordu.
İç geçirdim ve garaja son bir bakış atarak kapıya yöneldim. Merdivenleri yavaşça çıktığımda direk olarak salon olduğunu düşündüğüm yerdeydim. Eve ilk girdiğimde inceleme fırsatı yakalayamamıştım.
Köşede, duvarın yanında kuyruklu bir piyano duruyordu. Bay Stark'ı onu çalarken hayal edebiliyordum. Büyük ihtimalle piyanonun yanınada çok yakışırdı.
Hemen ileride, büyük camların önünde koltuklar ve ortadada bir sehpa vardı. Koltukların karşısına büyük ekran bir televizyon yerleştirilmişti. Karşı duvarın bir kısmı pencere şeklinde açıktı ve mutfağın küçük bir kısmını bana gösteriyordu. Açıklığın üstüne bir masa yapılmış, önüne bar sandalyeleri konulmuştu.
"Bayan Wilson?"
Jarvis'in sesi büyük odada yankılandığında yerimden sıçradım.
"Bir şeye ihtiyacınız var mı?"
Başımı iki yana sallarken hızla karşımda duran büyük koltuğa oturdum.
"Hayır, hayır sadece etrafı inceliyordum."
Gülümsedim, hala beni görebiliyor muydu tam olarak emin değildim.
