"Bu ne biçim soru be?" Elimde ki kalemi soru çözmekten çok alnımı kaşımak için kullanıyordum. Bakışlarım etrafta gezerken herkesin uğraştığını görmüştüm.
BEN UĞRAŞAMIYORDUM BİLE!
"Çözemiyorum!" Tam kafamı sıraya koyacağım sırada Jeon kağıdımı kendisine doğru hafifçe çekmişti. Soruyu nasıl çözdüğünü görmek için kağıdın üzerine doğru eğildim. "Böyle çözmen gerek." Konuşmasıyla kağıtta ki bakışlarımı ona çevirmiştim. Hafif kısmış gözlerini sorudan çekip gözlerime değdirdiğinde gülümsedim. "Aptal mısın dememek için kendimi zor tutuyorum." dediğiyle gülümsemem solduğunda bakışlarım tekrar kağıdı bulmuştu. Derin bir nefes alıp soruyu nasıl çözdüğünü izledim.
Keşke anlatsaydın.
"Al." Kağıdımı ittirip kendi kağıdına geri döndü. "Dahi falan mısın?" Ona baktığımda kafasını kaldırmamış sorularla uğraşmaya devam etmişti.
Keşke baksaydın.
Diğer soruları çözmek için uzun süre ter dökmem gerekecekti ve emin olduğum bir şey vardı. Az önce ki yardımı, bana ilk ve son yardımıydı. En azından matematik etkinliklerinde.
<•>
"Bu ne biçim okul be?" Revirde olması gereken hemşireyi hiçbir yerde bulamamış ve en sonunda ders zilinin çalmasını umursamadan tekrardan adımlarımı revire yöneltmiştim. Kendi kendimi tedavi edecektim. Hızla revire girip malzemelerin dolup taştığı, açmaya korktuğum dolabın dibinde bekledim. Evet bekledim.
Sağı mı yoksa solu mu açsam?
Bir kaç seçimden sonra tamamen sağa karar vermiştim. Dolabı açıp ilaçlara baktığımda elime hangisini sürmem gerektiğini bilmediğim için en güzel görüneni almıştım. Gerçekten harika bir şekilde düşmüştüm. Merdivenleri inmeyi biliyordum; fakat merdivenden iterek şaka yapıldığını bilmiyordum. Derin bir nefes alıp ilacı açtım. "Ay bu hap." Kapağı kapatıp ilacı dolaba koydum ve başka bir ilaç bakmaya başladım.
Sanırım daha sık yaralanmalıyım.
"Eline ne oldu?" Beklemediğim bir yerde Jeon'un sesini duymamla hemen arkamı döndüm. Her gün beni takip etmiyorsa ben bir şey bilmiyorum. "Hangi elim?" Beni takip ettiğini düşündüğüm için gelen heyecanla sorduğum sorunun salaklığını geçte olsa anlamıştım. İçeri girip kapıyı kapattığında elime baktım. "Ha bu elim. Merdivenden düşmedim kulüpte incittim." Dediğimle üzerime doğru yürüdüğünde geriye adımladım. "Hep böyle miydin... Jimin? İlk defa bu yönünü gördüm." Dediğine anlam veremezken omuzumdan tutup hafifçe kenara itmişti. Ardından dolabı açıp içine göz atmıştı. "Hep nasıldım?" Eğilip altta ki ilacı almış ve bana dönmüştü. "Hep böyle aptal mıydın diyorum." O an da bir tek benim duyabileceğim bir kırılma sesi gelmişti.
Kalbim...
"Geç otur." Karşılıklı oturabileceğimiz sandalyeler yerine sedyeye doğru adımlamıştım. Justin Timberlake'in bir klibinde olduğu gibi olsun istiyordum. Kız tezgaht- "Sedyeye değil. Sandalyeye." O an da bir tek benim duyabileceğim bir su sesi gelmişti.
Hayallerim...
Şu anda Taehyung'un yerine Jeon'un burada olması fazlasıyla mutlu ediyordu. Bu hisler, doğru değildi. Sanırım Jeon Taehyung'un yerine geçiyordu. Korkuyla titrediğimde sabahtan beri attığı garip bakışlardan bir tane daha yollamıştı Jeon. Ardından elini alnıma yaslamış ve derince solumuştu. "Ateşin de var. Belliydi bir şeyler olduğu." Az önce alnıma değen eli şuan elime değiyordu ve şimdi çekmezse vücut ısım doksan dereceyi bulacaktı. "Ne ateşi?" Sorumla durup gözlerini kapatmış ve derin bir nefes vermişti. "Cehennem ateşi tamam mı Jimin? Şimdi susmazsan diğer elini de kesinlikle merdiven değil ben inciteceğim."
Elinde ki ilacı pamuğa döküp yarama bastırdığında bağırmıştım. "Acıyor acıyor! Mola!" Dediklerimi umursamadan ilacı sürmeye devam ediyordu. "Azıcık hakim ol kendine." Kolumu çekip üflemek için dört dönüyordum. Hatta pamuk yüzünden derimi kaldıracak şekilde kaşımak da istiyordum; fakat orada yara olduğunu hatırlayınca midemin bulantısına engel olamamıştım. "Uf! Uf! Uf! Acıyor ama ya. Daha nazik olamaz mısın?" Dediklerimden sonra kaşlarını çatmış ve elime bir kaç şey daha sürmüştü. "Bir dakika... sen yaralanmalarda ne yapılacağını biliyor musun?" Sorumla kafasını olumlu anlamda sallamıştı. Aklıma sadece bir şey geliyordu.
O kafes dövüşlerine katılan gizemli bir erkek!
"Babam doktor," Sanki beynimin içinde dönen cümleyi okumuş gibi hemen cevabı yapıştırmıştı. "Ama... gerçek babam değil."
Jeon'un dünyasına girebilmem için daha ne kadar beklemem gerekecek acaba?
Eline şerit şeklinde bir kumaş aldığında bekledi ve ellimi inceledi. Sanırım kötü görünüyordu. "Ellerim bir erkeğe yakışmayacak kadar küçük. Kötüler bu yüzden utanıyorum ellerimden." Gerildiğim için sağlam olan elimi enseme atmış ve sahte bir şekilde kıkırdamıştım. "Çok güzeller bence," elinde ki kumaşı elime dolarken konuştu. "Küçük ve... güzel ellerin var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Le Bleu L'ami \ KookMin
FanfictionSeni arayıp bulmak istiyorum... Yanında olmak istiyorum... Kalbindeki karanlık yok olup gidene kadar... Ve sonsuza dek...