Kültür Festivali Günü
Jungkook'un gözünden
"Jimin harika olmuşsun!" Jimin kulise girer girmez sınıftakiler ona övgü yağdırmaya başlamıştı. "Ne kadarda erkeksi görünüyorsun!" Övgülerin hepsini hak ediyordu fakat benim tarafımdan. Derin bir nefes alıp tepeden tırnağa Jimin'i incelemeye başladım. "Lütfen işimi zorlaştırma." Boram ile karşılıklı gülüşmüşlerdi. Kırmızı, kalkık siyah yakalı ve geniş beyaz kemerli bir asker kıyafeti giymişti. "Kostümler çok gerçekçi değil mi?" Jimin üzerindekileri gösterip memnun bir ifade takındı yüzüne, lafını duyar duymaz Yoongi yanında bitti. Bu kostümlerde onunda parmağı vardı. "Elbette. Ev ekonomisi kulübünden bu kaliteyi beklemiyor muydun yoksa?" Boram gülüp Yoongi ile kostümleri konuşmaya devam etmiş Jimin ise dönüp bana bakmıştı. Gözlerinin direk beni bulmasını garipsemiştim. "Jungkook..."
Öylece durup beni süzmüştü. Benimse yapabildiğim tek şey benim düşündüğüm şeyleri onunda düşünüyor olmasıydı. Jimin ile uzun süreceğine emin olduğum bakışmamızı Soo bozmuştu. "Jungkook, bugün senden beklediğimiz şeyi yapacağını umuyoruz. Özellikle de o sahnede." Tam kafamı eğeceğim sırada Jimin yanıma gelmiş ve yaptığımız provaları hatırlatarak bana güç vermişti.
"Provalarda herkese zorluk çıkardığımın farkındayım ama bugün, elimden geleni yapacağım. Herkesten tek ricam bana destek olmanız." Bu konuşmayı yapmış olmama inanamıyorum.
"İkinci sınıf, ikinci şube! Yerlerinizi alabilirsiniz!" Telaşla bir o yana bir bu yana koşturan adam iyice heyecanlanmama neden oluyordu -ki burada tek heyecan yapan kesinlikle ben değildim.-
Perde kalktı... ve Dong Woo'nun hikayesi başladı.
"Masmavi güzel bir gökyüzü... yeni bir gün başlıyor. Bugün de var gücümle çalışacağım." Dekor ağaca yaslanmış bakışlarımı ışıklara çevirmiştim. İnsanlara duyguyu tamamen iletmem gerektiği için masmavi bir gökyüzüne bakıyor gibi yapmalıydım ancak bu gidişle kör olacaktım.
Hoseok'un aşağılama sahnesini, Jimin'in oynadığı minik sahneyi ve diğer sahneleri geçmiştik. Sıra final sahnesindeydi.
"Hayatını benimle paylaş! O gülümseyen yüzünü daima yanımda görmek istiyorum! Çünkü... seni ömrümün sonuna dek seveceğim." Sözlerimi bitirir bitirmez sertçe yutkunmuştum. Şimdi yapmalıydım. O korktuğum şeyi, şimdi yapmalıydım.
'Kızlardan korkuyorsan partnerinin ben olduğumu hayal et.'
Jimin'in sözleri aklımda dört dönerken Jimin'in ismini fısıldayarak hızlıca prensese sarıldım. Tüm salondan alkış ve ıslık sesleri yayılırken Jimin'e sarıldığımı hayal ederek gülümsedim. Jimin. Aklımda sadece bu isim yankılanıyordu. Öyle muhteşem, öyle mükemmelsin ki...
Perde iner inmez Soo ve diğer sınıf arkadaşlarım hızla yanıma koşmuş ve beni tebrik etmişti. Ne kadar iyi yaptığım hakkında övgüler alıyordum ve bu inanılmsz garip hissettiriyordu. "Jungkook!" Jimin hızla ellerimden tuttuğunda gözlerimi pörtlettim. "Oyunu çok beğendiler!" Heyecanla yerinde zıplamaya başladığında gülümsemeye çalıştım fakat nedense yapamıyordum. Gözlerim yavaş yavaş doluyordu. Jimin elimi bırakmış Chan'ın gaza geldiğini iddia ederek planladığı partiye gidip gidemeyeceğimizi soruyordu. Fikrini onaylayacağım sırada ağzımdan hıçkırık sesi kaçırmıştım ve bu Jimin'in telaşla bana dönmesine neden olmuştu. Hızla yanıma gelip göz yaşlarımı silmeye başlamıştı. Ağlıyordum, üstelik istemeden. Ben dik dik yüzüne bakarken o mimik oynamayan yüzümdeki yaşları aceleyle siliyordu.
Sanırım hayatımda ilk kez sonuna kadar vazgeçmediğim için bu kadar mutlu oldum.
Artık değişebileceğime tamamen inanıyorum. Kötü olduğum konuların hepsinin üstesinden teker teker geleceğim.
Ah bu arada, ben dahi değişebiliyorum fakat bazı insanlar değişemiyor.
"Kostüm sana çok yakışmış Jungkook." Chan'ın düzenlediği partiye katılmıştık, herkes buradaydı. "Aynı hizmetçi rolü gibi." Her yerde olduğu gibi Hoseok yine bana laf söylüyordu. Bu laflar üzerine sınıftakiler olayı toparlamaya çalışıyor bir kaç toparlama cümlesi ardından araya övgüler sıkıştırıyorlardı. Bu gösteriden sonra alınan övgülerin can sıkıcı olabileceğini öğrenmiştim. Pek -hatta Jimin dışında hiç- övülmeyen biri aniden bu kadar övülür mü? Derin bir nefes alıp övgülerden kaçmak için cam kenarına doğru ilerledim. Ardından cebime tıkıştırdığım fotoğrafı çıkartıp izlemeye başladım. Çok sıkıldığım için Jimin'i aramış ve en sonunda sürekli çığlık çığlığa olan iki yılışık ile konuşurken yakalamıştım. Onu o kızlardan kurtarmak amacıyla yanına gittiğimde kız poz vermemizi söylemiş ve fotoğrafımızı çekmişti. Bunun için onu takdir edebilirim ama bu ondan hoşlandığım anlamına gelemezdi.
"Güzel çıkmışız öyle değil mi?" Jimin'in sesini duymamla fotoğrafı cebime geri koymuştum. Aynı fotoğraf ondada vardı. "Mutlu görünüyorsun Jimin." Kafasını salladı, yanakları kızarmıştı. "Mutluyum çünkü birer birer anılar yaratıyoruz birlikte. Bundan böyle seninle bir sürü anım olsun istiyorum."
"Seni seviyorum Jimin." Cümlesini bitirir bitirmez hızlıca ona itiraf etmiştim çünkü karşımdaki görüntü beni fazlasıyla zorlamıştı. Bir kaç dakika öylece bana baktığında elindeki suyu alıp yüzüne fışkırmıştım. Şaşkınlığını yüksek sesle belirttiğinde gülümsedim. "Dik dik bakmak ayıptır." Ardından arkamı dönüp çıkışa doğru ilerledim. "Yah! Jeon Jungkook ne yaptığını sanı-" Ona dönüp gülümsediğimde sözünü yarıda kesmişti.
Seni tanıdığım için çok mutluyum Jimin.
İçimdeki bu duyguların ömür boyu süreceğine hiç kuşkum yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Le Bleu L'ami \ KookMin
FanfictionSeni arayıp bulmak istiyorum... Yanında olmak istiyorum... Kalbindeki karanlık yok olup gidene kadar... Ve sonsuza dek...