Le Bleu L'ami - Bölüm 16

380 31 2
                                    

Jungkook'un Ağzından

"Jungkook!" Kapım sertçe tıklandığında gözlerimi açtım. "Jungkook, içeride misin?" Yorganı iyice üzerime çektim ve gözlerimi tekrar kapattım. "Benim. Son bir kaç gündür okula gitmiyorsun. Seni üzen bir şey mi oldu?" Rahatsızlıkla kıvrandım. "Geçen seferki gibi babanı utandırma lütfen." Hızlıca yorganı fırlatıp kapıya koştum ve büyük bir gürültüyle açtım.

"Kapa çeneni!" Sesim fazla sert çıkmıştı; ki istediğim de buydu. "Sen benim babam değilsin! Sakın bir daha benimle bu şekilde konuşma!" Sinirimi alamayıp evden koşarak çıktım. Ayakkabı dâhi giymemiştim ve yağmur fazlasıyla şiddetliydi. Herkesin yaptığı gibi etraftakiler benim hakkımda konuşmaya başlamıştı. Islak olmasını umursamadan ağacın etrafında ki mermere oturdum.

Herkesin ait olduğu bir yer olduğunu düşünürdüm eskiden.

"Merhaba, yalnızsın galiba." Başımda dikilen iki erkeğe baktım. "Sırılsıklam olmuşsun iyi misin? Burada durmaya devam edersen hasta olursun bak." Hiçbir şey demeden bakışlarımı yola diktim.

"Hey duydun mu beni?" Kıpırdamadım. "Hey... Kime diyorum ya?" Başımda uzun bir süre kalmışlar ve durmadan konuşmuşlardı. İçlerinden biri kolumu tutup çekti. "Seni sıcak bir yere götürelim." Elimi hızlıca çekip bağırdım. "Pislik! Dokunma bana." Tepkimle birbirlerine bakıp hafifçe sırıttılar. "Ne oldu şimdi yahu?" Yüzümü ekşittim."Hepiniz pisliksiniz. İnsanları umursamazca kandırıyorsunuz. Sevdiğim her şeyi birileri çalıyor hep. Pislik. Bütün herkes böyle!"

"Ha? Bir dakika... Ne diyorsun lan sen velet?!" Üzerime doğru geldiği sırada omuzumda hissettiğim elle arkamı döndüm. "Pardon çok beklettim mi? Geç kaldığım için özür dilerim!" Jimin elinde şemsiyesi kolumdan çekiyordu. "Haydi gidelim buradan." Peşinden yavaşça ilerlemeye başladım. Arkamızda bıraktığımız çocuklar kudurup bağırırken kolumu daha sert çekti. "Koşsana Jungkook!" Dediğini yaparak koşmaya başladım. Beni yönlendirmesine izin veriyordum.

Sürekli köşe dönerek ilerlerken hızlıca bir ara sokağa girdik ve çöplerin ardına saklandık. Bizi buralara kadar takip etmişti çocuklar, bir kaç dakika sonra güvende olduğumuzu düşünerek saklandığımız yerden çıkmıştık. "Ucuz atlattık." Jimin üzerini silkelerken konuştu. Neden hâlâ benimleydi, sorgulamaya çalışıyordum. "İnsanlar gerçekten çok adi, değil mi? Haklıymışsın. Şey..." Bir süre duraksadı, ardından bağırarak doksan derece eğildi. "Özür dilerim!" Kaşlarımı çattım. Doğrulmadan konuşmaya devam etti. "Çok aptalım ve pislik gibi davrandım! Ne yapacağımı bilemedim. Düşünüyorum da, o çocuğun bana çıkma teklifi etmesi tuhaftı zaten." Sonunda doğrulduğunda gülümsemesinde ki burukluğu fark ettim. "Sevindirik oldum ve içini göremedim. O şerefsiz Yugyeom'u senin hakkında ileri geri konuşurken yakaladım. Sense sadece üzülmemem için bana çaktırmadan işi halletmeye çalışmıssın. Farkına varamadım sana çok kötü davrandım." Daha fazla dayanamayıp Jimin'i kendime çekip sıkıca sarıldım.

"Jimin. Sen benimle sevişmek isteyen o yaratıklar gibi değilsin. Sürekli dedikodu yapanlar gibi de değilsin." Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. "Bana gerçekten içten bir şekilde iyi davranan tek kişi sendin Jimin. Çok mutlu olmuştum. Bencilce duygularıma hakim olamadım." Gözümden bir damlanın düşmesine engel olamamıştım. "Ben... ne zaman başkalarını düşünsen içten içe yıkıldığımı hissettim." Jimin kısa kollarını belime sardığında burukça gülümsemiş ve mümkünmüş gibi daha sıkı sarılmıştım.

"Beni bırakma. Lütfen, nefret etme benden Jimin."

[F.B] Jimin'in Gözünden

Heyecandan elimde ki şemsiyeyi sıkırken zile bastım. Bir kaç dakikanın ardından kalın bir ses işittiğimde Jungkook'un babası olduğunu düşünerek cevap verdim. "Ee.. Jungkook evde mi acaba?" Kalbim fazla hızlı atıyor ve saniye başı yutkunmam gerekiyor gibi hissediyordum. "Jungkook ile görüşmeye geldiysen evde değil." Tam gideceğim sırada tekrar lafa girdiğinde zile doğru tekrar döndüm. "Sen Jungkook'un arkadaşısın değil mi? Buna inanmakta zorlanıyorum gerçi." Adam habire düğmeye basıyor olsa gerek, cümlesi biter bitmez tıkırtı sesi geliyordu. Kaşlarımı çattığımda adam derin bir nefes verip devam etti.

"Onun hiçbir zaman... ait olduğu bir yeri yoktu."

[F.B SONU] Jimin'in Gözünden

Kimsenin olmadığı bu ara sokakta, yağmur sesi eşliğinde, Jungkook'un hıçkırıkları yankılanıyordu.

Gideceği hiçbir yeri yoktu ve ben onu Yugyeom ile yalnız bırakmıştım.

İnsanların ona kötü davranmasına izin vermiştim.

Her şeye tek başına göğüs germeye terk etmiştim.

Özünde güçsüz ve narin birisiydi. Gerçek manada yalnız bir erkekti. Onu korumak zorundaydım. Konuşacağı kimsesi, gideceği bir yeri yoktu.

Jungkook'u korumak zorundayım...



Le Bleu L'ami \ KookMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin