Yazar'ın ağzından
Jungkook, yine, dolabına bırakılan bir kaç notu alıp yırttı. Bu durumdan sıkılmaya başlamıştı. Notları bırakan ruh hastası sürekli aynı tehtidleri önüne sunuyordu.
'Bir gün geçmişini herkese anlatacağım.'
Bu sefer farklı olarak notları yazan ruh hastasının yanına geleceğini bildirdiği bir yazıda vardı aralarında; fakat bu nokta pek fazla korkutmamıştı Jeon'u.
Kim, dedi başını kapattığı dolaba yaslayıp. Lütfen Jimin, bir an önce burada ol.
Öbür yandan Jimin, koridorda yavaşça yürürken Jiyong'un dediklerini aklından atmak için çabalıyordu; fakat sonuç hep başarısızdı. Dediklerini düşünmeden edemiyordu. Jiyong'un neden herkesi kışkırtmaya çalıştığını, neden inatla Jungkook'un geçmişini herkese anlatmak için can atıyordu anlayamıyordu. Arkada başka bir sebep mi vardı?
Oflayıp alnını tuttu.
Her bir sorusu yanıtsız kalıyordu ve bu cidden canını sıkıyordu; ama en çok canını sıkan şey Jiyong'un gözleriydi.
Sanki o gözü insanın kalbine bakıp içini görebiliyordu. "Jungkook ve ben... arkadaş mıyız?" Adımlarını durdurup sessizce fısıldadı. İçinde ki bu tatsız his neydi merak ediyordu. Bir noktada boğulacak gibi hissediyordu. Nasıl geçecekti bu hisler?
"Jimin!" Taehyung okul kapısının dışından seslenip Jimin'in harekete geçmesini sağladı. Jimin düşünceleri beyninden uzaklaştırıp dostlarının yanına, bahçeye çıktı. "Orada ne yapıyordun? Zamanın varsa muhabbet edelim, otur." Taehyung yanını patpatladığında Jimin kafasını sallayarak oturdu. Hoseok Hoon'u işaret etti. "Kız arkadaşı hakkında konuşuyorduk. Dans konusunda çok yetenekliymiş!" Hoon utandığını belli edecek hareketler sergilediğinde Jimin daldırdığı gözlerini Hoon'a çevirdi.
Arkadaş tam olarak ne demek acaba?
<•>
Jungkook düşünceli bir hâlde koridorda yürüyordu, aynı Jimin gibi. Jimin'in çabuk dönmesini fazlasıyla arzuluyordu; fakat Jimin bir gitmiş daha da gelmek nedir bilmemişti.
Jungkook bakışlarını kaldırır kaldırmaz görüş alanına Jiyong girdi. Duvara yaslanıp gözlerini kapattı ve sırıttı. Jungkook yumruklarını sıkıp hızlıca önünden geçip gitti; fakat Jiyong'u tanıyorsa, ondan bu şekilde kurtulamazdı.
"Arkadaşınla sırlarını paylaşmaman ve sürekli ona bel bağlaman hiç iyi bir şey değil Jungkook-ah." Jungkook durup devamını dinledi. "Ne saklıyorsun? Onun neyi bilmesini istemiyorsun?" Jiyong sırıtışını yüzünden silip yaslandığı duvardan bedenini çekti. Jungkook omuzunun üzerinden Jiyong'a kısa bir bakış atıp tekrardan önüne döndü. "Jiyong. Eskiden de senin bu iğrenç huylarından nefret ederdim." Jiyong Jungkook'a daha çok yaklaştığında Jungkook arkasını döndü. "Eğer amacın şakacı bir tavırla aramızı bozmak ise buna kesinlikle müsaade etmem." Jungkook arkasını tekrardan dönüp hızlı adımlarla ilerlemeye başladı.
"Artık senin oyun arkadaşın olmaktan bıkmış olamaz mı sence?" Jiyong, Jungkook'un arkasından ilerlerken konuşmaya devam etti. "Yapar mı bilmem ama senin aşırı sahiplenmeci hareketlerinden sıkılıp başka bir erkeğe yönelirse şaşırmam." Jiyong lafını bitirir bitirmez Jungkook'un peşini bırakmış ve kollarını göğsünde birleştirip dişlerinin arasından Jimin'in öyle bir şey yapmayacağını tıslayan Jungkook'u izledi. "Aptal. Birine sevgisini nasıl göstermesi gerektiğini bile bilmiyor."
Jungkook okuldan çıkmak için acele ediyordu. Jiyong onun aklını dağıtmıştı ve daha fazla bu duruma maruz kalmak istemiyordu. "Ahaha! Dalga geçiyorsun değil mi?" Bir kaç kahkaha sesiyle durdu Jungkook. Kapının ardından arka bahçeye göz attığında Jimin'i görmesiyle tekrardan aklına Jiyong'un sözlerini getirdi. Tek düşündüğü şey Jimin'in onu unutmuş olmasıydı.
Belki de böyle giderse Jimin cidden onu unuturdu?
"Kız arkadaşının olması çok güzel bir şey, tebrik ederim!" Hoon'un ilişkisi hakkında konuşmak hepsinin hoşuna gidiyordu. Jimin arkadaşlarının yanında fazlasıyla eğleniyordu; fakat Jungkook nedense bu durum yüzünden huzursuz hissediyordu. "Benimle tanıştır bir ara." Hoseok Hoon'a el kol hareketleri yaparak konuştu. Hoseok konuşurken ellerini kullanmadan duramazdı.
Biraz fazla kullanırdı hatta.
"Ben aşk konusunda o kadar şanslı değilim. Acı deneyimlerim var sadece." Jimin gergince gülümsedi. Düşünmek bile kendisine ter döktürüyorken dile getirmek midesinin ekşimesine neden oluyordu. Hoon hızlıca ellerini salladı. "Ah.. bu.. Yugyeom adam gibi adam değildi! Ben seni harika biriyle tanıştırırım." Jimin gülüp başını sağa yatırdı.
Birileriyle bu kadar rahat sohbet edeli epey oluyor. Güzel bir his.
Çocuklar konuşurken düşünceleri nedeniyle çoğunu kaçırmıştı. Jungkook Jimin'in dalıp gittiğini görünce sinirlenmişti. Aklına nedense sadece Jimin'in, kendisini yeni biriyle tanıştıracak olan çocuğun, tanıştıracağı kişiyi hayal ettiği geliyordu. Yumruklarını sıkıp görüş alanlarına girdi.
"Jimin. Ne yapıyorsun burada?" Jimin işittiği tanıdık sesle gözlerini pörtletti. "Sana çabuk dönmeni söylemiştim ama buraya gelmiş oyalanıyorsun." Jungkook soğukça söylerken kırıldığını belli etmek için uğraşıyordu. Jimin şaşkınlık içerisinde Jungkook'un ismini söylerken arkasına dönüp Jungkook'a baktı. "Bunca zaman seni orada bekliyorum yalnız başıma. Çok kötüsün." Jungkook lafını bitirir bitirmez arkasını dönüp orayı terk etti. Terk etmesi yanlıştı; fakat Jimin'in arkadaşlarının yanında devam etmek istememişti.
Jimin Jungkook'un arkasından seslenerek onu takip etmeye başlamış ve dil dökmek için çabalamıştı.
"Özür dilerim Jungkook. Bir an orada muhabbete daldım. İşlerimi bitirdikten sonra yanına gelmeyi düşünüyordum aslında. Ayrıca ee.. ben biraz.." Jimin cümleyi tamamlayamayacağını ve Jungkook'un durmaya niyeti olmadığını anladığı saniye başını geriye atıp oflamıştı.
Sabretmek için elinden geleni yapıyordu.
"Jungkook! Bekle biraz! Bu kadar kızmanı gerektiren bir şey değil bu." Cümlesi biter bitmez Jungkook arkasını dönüp sertçe Jimin'in omuzunu tutmuş ve derin nefesleri arasında konuşmuştu. "Beni seviyorsun değil mi Jimin?"
"Ne?! E-evet.." Jimin şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışıyordu. "Benden nefret etmiyorsun değil mi?" Jimin kaşlarını çatıp yüzüne iyice yaklaşan Jungkook'a baktı. "Y-yoo.."
"O zaman gidip de başka erkekler arkadaş olma." Jungkook Jimin'in omuzlarını sertçe bırakıp bağırmıştı. Jimin dediklerini idrak ettiğinde yüzünü ekşitti.
Neden sabretmek zorundaydı ki?
"NE?! Dur biraz. Benden nasıl böyle bir şey isteyebilirsin?" Jimin titreyen vücudunu zapt edebilmek için sakin olmaya çalışıyordu fakat Jungkook konuşmaya devam ettiği her saniye işini zorlaştırıyordu. "Jimin! Sen yanımda olduğun sürece başka kimseye ihtiyacım yok; ama sen benimle aynı duyguları paylaşmıyorsun! Jimin ben-"
"Hiç makul davranmıyorsun!" Jimin artık sabretmeyi bir kenara atmış, içindekileri dökmeye başlamıştı. Jungkook cidden sinirlerini hoplatmıştı. "Sadece kendime ayıracak vakte ihtiyacım vardı biraz! Bütün zamanımı sana harcayamam Jungkook! Böyle şeyler demenden iyice sıkılmaya başladım artık!"
Jimin yanlış yaptığının, yanlış şeyler dediğinin farkındaydı. Durması gerekiyordu.
"Sürekli ciddi ve gergin bir ortam var. Bıktım senden artık Jungkook!" Jimin sözünü bitirir bitirmez arkasına bakmadan koşmaya başlamıştı.
Jungkook, Jimin'in dudaklarından dökülen cümleleri sırtına bindirip yere çökmüştü.
Bıktım senden artık Jungkook.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Le Bleu L'ami \ KookMin
FanficSeni arayıp bulmak istiyorum... Yanında olmak istiyorum... Kalbindeki karanlık yok olup gidene kadar... Ve sonsuza dek...