Le Bleu L'ami - Bölüm 26/2

300 25 19
                                    

Jimin'in gözünden

Jungkook'un bahçesinin duvarına yaslanmış, okula beraber gidebilmemiz için kendisini bekliyordum. Fazlasıyla erken gelmiştim bu yüzden sabrım taşıyordu. Kafamı eğip kollarımı göğsümde birleştirdim. Sonunda bahçe kapısının sesini işittiğimde eğdiğim başımı kaldırıp öylece donup kalan Jungkook'un yüzüne baktım.

"Kusuruma bakma," yaslandığım yerden ayrılıp Jungkook'a yaklaştım. "Seni karşılamaya gelmemi isteyip istemediğimden emin olmasam da geldim. Epeydir görüşmüyorduk Jungkook, taburcu olmana çok sevindim." Jungkook şaşkınca bana yaklaşmıştı. "Saçın..." lafı üzerine elimi saçlarıma atmış ve ne olduğunu sormuştum. "Saçların uzamış Jimin." Dediğiyle elimi enseme atmış ve gülümsemiştim. Bu hareketi Jungkook varken çok yapıyordum. "Fark etmemiştim, uzamış cidden, kestirmem gerekecek." Kafasını olumsuz anlamda sallamıştı. "Sana uzun saç da yakışıyor bence." Dedikleriyle kıkırdamış ve önümü dönerek yürümeye devam etmiştim. "Gerçekten mi, öyleyse biraz daha uzatayım! Neyse ya, bak sana ne anlatacağım." Jungkook büyük adımlar atarak yanıma vardığında devam ettim. "Geçen gün sınav olduk ve ben sıfır aldım. Baya bildiğimiz sıfır, inanabiliyor musun!"

(...)

Jungkook'un gözünden

Okula girerken Jimin'i düşünüyordum, yanımda olsa dahi.

Jimin cidden iyi bir insan. Benimle, her zamanki gibi, bir şey olmamışçasına sohbet ediyordu.

Okul en başında nasılsa şuanda da öyleydi: dedikodular havada uçuşuyordu. İnsanlar benim gitmemi bekleyemeyecek kadar edepsizdi. Benim gelişimden, okula asılan ilanlarda kimin parmağı olduğundan bahsediyordu herkes.

Hemşire...

Başımı eğip sıkıntıyla iç çekişimin üzerinden saniyeler geçmeden Jimin elimi sıkıca tutmuştu. Gözlerim gözlerine kenetlendiğinde kocaman gülümsedi. Gülümserken gözlerimi kör edecek kadar parıldıyordu. "Sınıfa gidelim haydi." Nazik bir tonda konuştuğunda gerilmiştim.

Hayır.

Böyle devam ederse aynı eskisi gibi olacak, yine tamamen Jimin'e bel bağlamış olacağım.

Hızlıca elimi çekip adımlarımı durdurdum. "Jimin." Jimin şaşkınca önce eline daha sonra dönüp bana bakmıştı. "Artık sürekli yanımda olmana gerek yok. Kararımı verdim, seni rahatsız etmek istemiyorum. Sürekli yanında olursam aynı eskisi gibi yük olurum sana. Öyle bir şey istemiyorum." Jimin bir kaç saniye öylece yüzüme bakmıştı. Nasıl bir tepki vereceğini merak ediyordum.

"Jungkook, bana ne dediğini hatırlıyor musun? Sen hastanedeyken yanına geldiğimde yani..."


"Nasıl bir beklenti içine girmeliyim bilmiyorum ama en azından biraz daha devam etmeye çalışacağım."

Elimi Jimin'in minik avucundan çekip gözlerime batan kahküllerimi düzelttim. "Senin gibi biri olabilmek için Jimin. Böylece, kendimi de olduğum gibi sevebilirim belki."

"Ben de senin o dediğin kişi oluşunu izlemek için hemen yanında olmak istiyorum." Sertçe yutkunmuş ve hızlanan nefesimi kontrol etmeye çalışmıştım. "Seninle olmak benim kendi bencilce isteğim. Haydi gidelim." Jimin daha iyi düşünebildiğimi sezmiş olacak ki yine o rahatlatan gülüşünü yüzüne yerleştirmiş ve yavaşça ilerlemeye başlamıştı.

Ben de... kimseye karşı bu kadar güçlü duygular beslememiştim.

Ama bundan böyle kendi ayaklarımın üzerinde durmalıyım.

Elim kalbimin üzerine gitmiş ve bakışlarım ellerimden Jimin'e çıkmıştı. Sürekli Jimin tarafından korunmuştum. Bundan sonra böyle olmasını istemiyordum, artık ben Jimin'i koruyacak ve ona destek olacaktım.

(...)

"Kültür festivali başlıyor! Sınıf olarak bir tiyatro oyunu düzenleyeceğiz. Oyuncu seçimlerine gelince..." Sınıf başkanı Soo kürsünün altına eğilmiş ve ardından katlanmış kağıt dolu bir kutu çıkarmıştı. "Kura yöntemiyle belirlemek istiyorum." Sınıftaki kimse başrol oyuncusu olmak istemiyordu, buna ben de dahildim elbette. Bu yüzden herkes oldukça gergindi. Ne kadar itiraz etseler dahi başkanın başka çaresi yoktu. Jimin eli çenesinde bana bakıyordu.

"Ne söylemek istiyorsan söylemelisin." Lafımın üzerine gülümsemişti. "İkimizin de fazla repliği olmayan roller istediğini biliyorum ama her şey şansımıza bağlı." Kafamı sallayıp yanımızda dikilen Soo'ya baktım. "Jimin bir kağıt çek, Jungkook sen de öyle." Jimin bir kağıt aldıktan sonra peşinden ben de bir kağıt çektim. Kağıdı çekene kadar herhangi bir endişem yoktu fakat şimdi boncuk boncuk terliyordum. "Ah! Bana 'Asker B' çıktı!" Hoseok hızla Jimin'in yanına gelip kağıdına bakmıştı. "Sana prens rolü çıkmalıydı Jimin, figüran olmana inanamıyorum." Jimin kıkırdayıp bana dönmüştü. "Sana ne çıktı Jungkook?" Elimdeki kağıda bakıp yavaşça kağıdı açtım.

Olamaz, başrol oyuncusu seçilmiştim.

Ellerim titremeye başladığında Jimin aynı soruyu bir kez daha yöneltmiş fakat cevap alamadığında Hoseok ile birlikte eğilip kağıdıma bakmışlardı. "J-jungkook, sana başrol mü çıktı!" Jimin haykırdığında herkes yaptığı işi yarıda bırakıp bize dönmüştü. Erkekler nefretle son olayları tekrar ele almış ve benimle nasıl çalışacaklarını tartışmaya başlamış bir kaç kız ise ince sesler çıkararak kıkırdamıştı. Aptallar. "Jungkook reddetmeyecek misin? Çok şey yaşadığını biliyoruz, hani istiyorsan-"

"Oynarım." Cümlesini bitirmesine izin vermeden cevabımı yapıştırmıştım, oynamak istemiyordum lâkin bu sözlerden sonra oynamalıydım. "Başrolü oynarım." Tekrardan onaylayınca kendimi daha iyi hissetmiştim. İşte istediğim o kişiyi olabilmem için aradığım fırsat, buydu...

"Ne?!" Jimin şaşkınlıkla bana bakarken arkasında duran kızın prenses olduğunu söyleyişine takılmıştım. Prens-prens olamaz mıydı? Sınıf başkanı Soo tekrar kürsüye çıkıp bir itirazın olmamasından dolayı kısa bir teşekkür konuşması yapmıştı. "Sınıf toplantısı sona ermiştir!"



Le Bleu L'ami \ KookMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin