Şoku atlatır atlatmaz Taehyung ve Hoseok'un da yardımıyla Jungkook'u revire götürmüştük. Böyle bir yardımda bulunmuş olmalarını Jungkook'u sevdikleri nedenine bağlamamamı söylemişler ve revirden çıkmışlardı.
"Uyuyor, rahatla biraz." Hemşire omuzumu okşadıktan sonra geriye çekildi. "İnsanlar bazen çok acımasız olabiliyorlar değil mi? Okulun her yerine öyle bir şey astıklarına inanamıyorum." Hemşirenin sözleri üzerine başımı eğdim. Jeon'un öyle bir şey yapacağını sanmıyordum, inanmıyordum. Yazanların doğru olduğuna inanmak istemiyordum; ama gerçekten acı çekiyor gibi görünüyordu. Sanki, geçmişte yaşadığı korkunç bir olayı hatırlıyor gibiydi. Hemşire elini saçlarıma atıp yavaşça okşadı. "Sende gidip dinlen biraz, katılmam gereken bir toplantı var." Hiçbir tepki vermediğimde elini çekip revirden çıktı. Derin bir nefes verdim.
Taehyung Jungkook'u getirdiğimizde çantasını karıştırmıştı. İşte o an, garip davranışlarının sebebini anlamıştım. Bakışlarımı masanın üzerinde duran kağıtlara çevirdim.
'Bir gün geçmişini herkese anlatacağım'
"Jungkook..." sessizce mırıldanıp ona döndüm. "Bunca zaman birisinin tacizine mi maruz kalıyordun?" Diz kapaklarımı sıkıp tekrar başımı eğdim. "O yüzden mi tuhaf davranıyordun? Neden... neden bana söylemedin?"
"Ondan nefret etmeni istemediği için." Omuzlarına inen ellerle sıçradım. "Geçmişinin ortaya çıkmasından korkuyordu çünkü." Jiyong ellerini omuzumdan çekip görüş açıma girdi. "Değil mi? Ondan nefret etmenden korkuyor." Sandalyeyi geriye iterek doğruldum ve Jiyong'dan uzaklaştım. Fazla yakınımda olması canımı sıkıyordu.
"Jungkook... geçmişini bilen birinin tacizlerine uğruyor şu anda." Arkam dönük bir şekilde perdeyi çektim. "Jiyong!" Kalbim küt küt atıyordu ve sakinleşmek adına perdeyi sıkıyordum. "Geçmişini mi? Nasıl? Onun geçmişini sen nereden biliyorsun?" Jiyong kollarını göğsünde kavuşturdu. "Hm, bana inanmamak için bir nedenin var mı?" Dişlerimi sıkıp burnumdan soludum.
Bu çocuk kendini havalı falan mı zannediyordu?
"Benden nefret etme bu kadar, yazık olur. Gerçi ben Jungkook'dan hep nefret etmişimdir." Cebinden katlanılmış bir kağıt çıkarıp açtı. "Hatta ona karşı nefretten başka bir şey hissetmedim." Kaşlarımı kaldırıp şaşkınlığımı ortaya serdim. Bir kaç dakika cevap beklemiş olsa gerek: bir cevap alamadığı için bana bakıp sırıttı. "Bu ilan tam bir komedi." Elinde ki kağıdı göstermek amaçlı salladı. "Jungkook gibi bir salak birini bulabilirdi sanki." Kağıdı yırtıp çöpe attı. "Neyse, aptal bir kulüp menejeri gibi insanların özel hayatlarına burnumu sokacak değilim."
Gözlerim aklımda beliren fikirle olabildiğince açıldı. Bunu yapan Jiyong mu? Yoksa...
"Neyse, bana inanmak zorunda değilsin. Görüşürüz Jimin." El sallayıp ağır adımlarla kapıya yaklaştığında ona doğru bir kaç adım attım. "Geçmişinde ne oldu! Bir şeyler biliyorsun Jiyong!" Jiyong düz bir ifadeyle kafasını çevirdi. "O gün olanları hatırlamak bile midemi bulandırıyor."
Flashback [Jiyong'un gözünden]
_İlkokul zamanlarıSırt çantamı kenara bırakıp çömeldim. Elimde ki minik kürekle toprağı kazıp matematik defterimi kazdığım çukura yerleştirdim. "Benim için öldün matematik!" Kıkırdayıp üzerini kumla kapattım. Matematikten nefret ediyordum ve canım onu gömmek istemişti. Çantamı açıp içinde ki su şişemi çıkarttım. Onu sulayacaktım! Bunu neden yapmak istiyordum en ufak bir fikrim yoktu. Şişenin sıkı kapatılmış kapağını zar zor açtım. Güçlüydüm, sıkı bir kapağ-
"İmdat! Kimse yok mu?!" Gelen çığlıkla hemen doğrulmuştum, şaşkınlığım elimde ki su şişesini yere düşürememe neden olmuş ve paçalarımı ıslatmıştı. "Yardım edin!" Hızlıca çantamı alıp sesin geldiği cama doğru koştum. "Kimse yok mu?!" Ne yapacağımı şaşırmış bir vaziyette tepinirken bakışlarım çantam ve cam arasında gitti. Bağırışlar devam ederken derin bir nefes alıp çantayı hızla cama fırlattım. Cam büyük bir gürültüyle kırılırken içeride ki küçük çocuk yaşlı gözlerini bana çevirdi. Karşısında derin derin soluyan genç bir adam duruyordu. Tam içeri gireceğim sırada odaya merakla bir kaç hemşire ve doktor doluştu. "Az önce büyük bir gürültü duyduk. Doktor, neler oluyor burada?!" Hemşireler geriye çekilip şaşkınca birbirlerine bakışlar atarken bir doktor planladığım hareketi yaparak bakışlarını gözlerimden ayırmayan çocuğun yanına çömeldi. "Bu..." Neler yaptığını düşünmek bile istemediğim adam aciz sesi ve kuru dudaklarıyla kelimeleri bir araya getirmek için uğraşmıştı. "Sandığınız gibi... bir şey de-değil." Hızlıca çantamı alıp kendime bastırdım, son kez küçük çocuğa bakıp koşarak uzaklaştım.
Flashback sonu
"O adam insan bile denemeyecek pisliğin tekiydi. Üstelik nişanlısı olan biriydi. Güvendiği tek kişi tarafından ihanete uğrayan Jungkook ağır bir şok yaşadı. Ondan sonrada bütün insanlarla bağını kesti." Titreyen vücudumu durdurmak için kendimi sıkıyordum. Anlattıkları yüzünden afallamıştım. "Ya-... yalan söylüyorsun değil mi?" Dediğimle tek kaşını kaldırıp bana baktı. "Şu ana kadar Jungkook hiç öyle bir şeyden bahsetmedi." Ter içinde kalmıştım ve kalbim resmen kulaklarımda atıyordu. Ne düşünmem, ne demem gerekiyordu en ufak bir fikrim bile yoktu. Jiyong gözlerini devirip düz ifadesiyle bana bakmaya devam etti.
"Senin gibi birinin anlayacağı şekilde söylemek gerekirse: etrafında sana mükemmelmiş gibi görünen insanlar olunca elbette onlara geçmişinden bahsetmek istemezsin." Kaşlarımı çatıp söylediklerini dinlemeye devam ettim. "İnsanlara duygularını açmak, insanlara onları önemsediğini göstermek... Jungkook bunları nasıl yapacağını bilmiyor. Her halükârda sen ondan önce yıkılacaksın."
"Ben-" panikle bir şeyler söylemeye kalkıştığım sıra sözümü kesip konuşmaya devam etti. "Sana daha önce de söyledim. Yarım yamalak bir ilişkiye devam edeceğine bitir gitsin artık." Gözlerimi kapatıp bu dediklerini duymazlıktan geldim. "Jungkook resmen cehennem hayatı yaşıyor. Buna rağmen sen kalkmış ona destek olabileceğine sanıyorsun ha?" Dişlerinin arasından fısıldadığında amacının ne olduğunu sorgulamaya başladım. Bir şeyler demek için ne kadar uğraşsamda olmamıştı. Sadece sessizliğe ve düşünmeye ihtiyacım vardı.
Jiyong bana yaklaşmaya başladığı sırada arkadan bir gürültü kopmuştu. "Neydi o ses?" Hızlıca arkamı dönüp Jeon'un sedyesinin perdesini çektim. "Jungkook?!" Sedyeye bakıp başımı ovaladım. "Hayır... Nereye gittin?" Perdeyi tekrar sinirle kapatıp Jiyong'a döndüm.
"Jiyong şimdi... şimdi sana Jungkook'a her şeyimle destek olacağımı ispat edeceğim! Bunun "sanmakla" falan alakası yok!" Üzerine doğru yürüdüğümde kaşlarını kaldırdı. "Bundan böyle kendi hayatımı ortaya koymaya karar verdim! Jungkook'a hayat boyu destek olacak kişi olmak istiyorum!" Hızlıca açık olan ve muhtemelen Jungkook'un çıktığı camdan çıkıp koşmaya başladım.
Jungkook'a hayat boyu destek olacak kişi olacağım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Le Bleu L'ami \ KookMin
FanfictionSeni arayıp bulmak istiyorum... Yanında olmak istiyorum... Kalbindeki karanlık yok olup gidene kadar... Ve sonsuza dek...