Le Bleu L'ami - Bölüm 18

371 27 10
                                    

Şu sıralar bütün okul Jiyong'dan konuşuyordu.

Ve sanırım onu tanımayan bir tek ben vardım.

"Uzaklaştırılması kaldırılmış. İnanamıyorum cidden." Hoseok, Taehyung, Hoon ve ben fazladan bir saat antrenman yapmıştık. Biraz dinlendikten sonra sınıfa çıkacaktık ve şu dakikalar sohbet etmek için idealdi. "Yuh! Ciddi misin? Kaldırılmış mı? Doğrusu korktum." Hoon kollarını bacaklarına sardı. Bu durumdan rahatsız olduğu çok açıktı. "Pencere kırdığı için uzaklaştırma almıştı değil mi?"

"Pencere mi!" Şaşkın bakışlarımı Taehyung'a diktiğimde birbirlerine baktılar. "Cidden onu tanımıyor musun Jimin? Okulda herkes onu tanır." Hoon kafasını sallayıp Hoseok'un dediklerini onayladığında elimi enseme attım. "Ben sadece kulüp ve sınıf arkadaşlarımı aklımda tutabiliyorum." Taehyung garip bir ifadeyle ismimi fısıldadığı sırada Hoseok alnına vurmuştu.

"Okula pek uğrayan biri değil. Ondan uzak durmamız iyi olur. En azından şimdilik?" Hoon ciddi bir tonda konuştuğunda çimenlere yattım ve gökyüzünü izlemeye başladım. Jiyong hakkında konuşmak sıkmıştı, ondan az da olsa ürküyordum.

Jungkook böyle birini nereden tanıyor olabilir?

Yani, önemsiz bir şeyse sorun çıkmaz.

Herhalde...

~~~~

Jungkook'u dolabına yaslanmış düşünürken görmüş ve yanına koşmuştum. "Günaydın Jungkook." Hızlıca bana döndüğünde kafa salladı. "Sorun ne? Öylece kalakalmıştın." Cevap vermeyip dolaba geri yaslandığında derin bir nefes alıp çantamı sıktım.

Durgun gözüküyordu.

"Baksana, bugünkü ödevleri yaptın mı?" Yaslandığı dolabından ayrılıp sırtımdan tutarak yön vermişti. Sınıfa doğru gidiyorduk. "Kilitlenip kaldım, finallerde ne yapacağım bilmiyorum." Cevap vermesiyle gülümsemiştim. "Jimin." Sınıfa girmeden önce önüme geçmişti. Kaşlarımı kaldırıp suratına baktım. "Benden nefret etme." Yutkunup düz ifademle yüzüne bakmaya devam ettim.

"Lütfen benden nefret etme, tamam mı? Söz vermiştin bana." Boş boş yüzüne bakmaya devam ederken hızla sınıfa girip sıraya yerleşmişti. Omuz silkip peşinden ben de oturdum.

Neden ondan nefret edeyim ki?

Kafamı olumsuz anlamda sallayıp bunu düşünmeme kararı aldım. Sabahtan beri cevabı belli olmayan bir soruyu düşünüyordum zaten, yorucu.

"Jeon Jungkook burada mısın?" Gelen kişilerin, neredeyse göbeklerine kadar açık olan gömlek düğmeleri ve dağınık saçlarıyla çete olduklarını anlamak pek zor değildi. Sağa sola aptal gibi sallanıyor ve dilini damağında gezdiriyordu. "Hey, sana diyorum." Kimsenin bu aptallara müdahele etmemesi sinirimi bozmuştu. Ayağa kalkıp sınıf kapısına doğru yürüdüm. "Ehm, şey... Jungkook sizin gibilerle konuşmaktan hoşlanmaz. Yani onunla konuşamazsınız."

Bunlar da epey değişik tipler.

"Ha? Sen kimsin ki karar veriyorsun? Seni ilgilendirmez. Git ve Jeon Jungkook'u çağır buraya." Yüzünü şekilden şekile sokarak konuşurken belgesel izliyormuş gibi yüzümü buruşturdum.

Bunların derdi ne acaba?

Tam ağzımı açacağım sırada Jeon'un sesini duymamla duraksadım. "Seninle konuşacak bir şeyim yok. Defol git." Tam arkamda duruyor, bedeninin bedenime temas etmesine olanak veriyordu. Derin bir nefes alıp şaşkınlıkla Jeon'a bakan belgesel çocuğa baktım.

Evet, ismi bundan sonra bu.

"Dur biraz Jungkook." Arkamı dönüp yüzüne baktım. "Az önce biraz abartmadın mı sencede? Ara sıra insanlara şans vermen lâzım." Pekâlâ, karşımızda duran çocuk o kadarda mükemmel biri değil gibiydi; fakat yaptığı cidden saygısızlıktı. Çocuk henüz derdini bile anlatmamıştı.

"Biraz nazik olman-" sözümü bitirmeden yüzüme doğru eğildi. "Neden nazik olacakmışım? Sen nazik davrandın ve kandırıldın." Gerçekleri bu şekilde yüzüme vurması ondan bir kaç adım uzaklaşmama neden olmuştu.

"Sinirledim bozuldu. Ben gidiyorum." Sinirle arkamı dönüp çocukları ittim ve koridorda hızla yürümeye başladım. Merdivenlerden ineceğim sırada bir el kolumu kavramış ve beni geriye doğru çekmişti.

"Özür dilerim Jimin. Kızma, kimseye ihtiyacım yok benim. Yanımda sen olsan yeter." Kolumu iyice sıkarken başını eğdi. "Anlıyorsun beni, değil mi Jimin?"


Le Bleu L'ami \ KookMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin