Son günlerde Jungkook çok çabuk sinirlenir oldu. Ayrıca durup dururken şımarıklık yapmaya başladı. Durumu cidden garipsiyordum, Jungkook'un her zamanki hâli değil bu.
"Jimin, nereye gidiyorsun?" Jungkook'un sesini işitir işitmez arkamı döndüm ve gergince gülümsedim. "Ee şey, öğretmen beni çağırmış." Elimi sallayıp arkamı döndüm. "Gitmem gerekiyor."
"Ben de geliyorum." Arkamdan huysuzca geldiği sırada durup tekrar ona döndüm. "Ne? Gerek yok. Önemli bir şey olmadığına eminim. Muhtemelen ayak işlerini yapacağım yine." Kafasını olumlu anlamda salladı. "İyi öyleyse. Çabuk dön." Yumruklarımı sıkıp derin bir nefes aldım.
"Bir şey mi oldu? Bir süredir garip davranıyorsun." Omuz silkip arkasına döndü. "Boş ver." Gidişini izlerken sinirle dudaklarımı ısırdım. Fazla dengesiz davranışlar sergiliyordu ve pek hoşuma gittiği söylenemezdi.
Kucağında kutular ile hemşireyi gördüğümde gülümsedim. "Geldin demek Jimin. Şu kutuları depoya kadar götürür müsün?" Elinde ki kutulara bakıp yanaklarımı şişirdim. "Ben çelimsiz, güçsüz ve narin vücuda sahip bir çocuğum!"
Hemşire gülüp kaşlarını kaldırdı. "Tabi tabi, geçen gün reviri kullanmana izin verdim değil mi?" Dedikleriyle yüzüm düşerken kucağında ki kutuları aldım. "Jeon Jungkook ile barışmışsınız? Harika değil mi?" Gülümseyip kafamı olumlu anlamda salladım. "Evet, öyle."
Hemşire saçlarımı okşayıp gittiğinde hızlıca merdivenlere yönelip depoya indim. Zayıf bir ışıklandırması vardı, hoşuma gitmişti. Kutuyu büyük kutuların yanına koydum.
Jungkook beni sınıfta bekliyor, acele etsem iyi olur.
Arkamı dönüp gideceğim sırada bir kaç tıkırtı sesi gelmişti. Korkuyla duraksayıp ayaklarıma bakmıştım. Fare yoktur değil mi burada?
Tekrardan arkamı döndüğüm sırada kolumdan çekilmesiyle yere düşmüştüm. Diz kapaklarımın acısını umursamadan kolumu tutan ele ardından düşmeme sebep olan kişiye bakmıştım.
"J-jiyong?" Kolumu bırakması için uğraştığım sırada beni kendisine doğru daha çok çekmişti.
Eğer az daha çekerse bildiğin BEN üzerine çıkmış gibi olacaktım.
"Burada kim var diye merak etmiştim ki yine sen çıktın karşıma." Gülümseyip kolumu bıraktı. "Jungkook'un en sevdiği evcil hayvanı." Kolumu bırakmasıyla hızlıca geriye doğru çekilip ayağa kalktım. Aklıma geçen gün kulüptekiler ile konuştuklarımız gelip duruyordu ve fazlasıyla korkmama sebep oluyordu.
Kollarını gerip esnedi.
"İyi uyumuşum! Depo rahat bir yer değil gerçi." Yavaşça ayağa kalkıp sırıttı. "B-burada ne yapıyorsun!" Kekelememek için uğraşıyordum. "Hm? Şekerleme yapıyorum." Omuz silkti. "Yorulduğum için sınıftan çıkıp buraya geldim."
Onun sınıfında olanlara cidden üzülüyorum!
Kalbim fazla hızlı atarken kolona yaslandı. "O çocuk, senden çok hoşlanıyor gerçekten de, değil mi?" Jiyong'dan başka her yeri süzen bakışlarımı ona çevirdim. "O çocuk derken... Jungkook'u mu kastediyorsun?" Sorumla gülümsedi. "İşi pişiriyorsunuz anladığım kadarıyla." Çenesini kaşıyıp gülüşünü büyüttü. Dediği şeyi yeni yeni idrak ederken bağırdım. "Ne?! Biz sadece arkadaşız!"
"Ama geçen gün o ara sokakta sarılan iki kişi gördüğüme eminim." Melodik bir şekilde söylediğinde yutkundum. Orada Jungkook'a o mânâda sarılmamıştım! "O sadece-" kıkırdadı. "Alınma hemen, takılıyorum sadece." Durup ona baktım bir süre. Kendisini tekrar kutuların arasına atıp bana gülümsedi.
"O erkek konusunda dikkatli ol bence." Gülümsemesini yüzünden sildi ve başını geriye attı. "O insanları sevmeyi bilmiyor. Tamamen sapkın bir kalbi var. Bir vidasını azıcık gevşetsen, bir anda paramparça olup dağılabilir." Dedikleriyle kaşlarımı çattım. "Jiyong... şey... ne demek istediğini bilmiyorum ama-" kısa ve kısık bir kahkaha attı. "Hmm? Bence gayet iyi biliyorsun Park Jimin. Yüzüne baktığımda 'Jungkook'tan bıktım artık.' gibi bir ifade görüyorum. Haksız mıyım? Madem iyice usanmaya başladın, niye hâlâ arkadaşsın ki onunla? Belki de önce Jungkook'un bitirmesini bekliyorsundur ha?" Dedikleri sinirimle oynarken ona yaklaştım ve istemsizce bağırmaya başladım.
"Ne alakası var?! Ondan bıktığım falan yok! Ben Jungkook'u her haliyle seviyorum!" Arkamı hızlıca dönüp merdivenlere yöneldim. "Hey! Neden sapkın dediğimi merak ediyor musun?" Duraksadım; fakat arkamı dönmedim. "Jungkook'un geçmişiyle igili her şeyi biliyorum."
"Hayır, yeter! Gerip durma beni." Hızlıca merdivenleri çıktım.
Onu korumaya karar verdim ben.
Özünde herkesten daha hassas olan onu, yalnız bırakmamaya karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Le Bleu L'ami \ KookMin
FanfictionSeni arayıp bulmak istiyorum... Yanında olmak istiyorum... Kalbindeki karanlık yok olup gidene kadar... Ve sonsuza dek...