Bölüm 3: I. Harun Operasyonu 'Tiramisu'

12.1K 604 112
                                    

Görsel / Oğuz Tekinsoy

Keyifli okumalar...

"Teşekkürler Salih amca, ısmarladığın Adana kebap mükemmeldi! Haftaya da iskender ısmarlarsan süper olur!"

Harun'un, komiser Salih Bey ile olan yakınlığı bundan önceki karakol maceralarına dayanıyordu.

"Biz sizi daha fazla rahatsız etmeyelim Salih Bey."

Kapıdan çıkacağım sıra da Harun'a gözlerimle önüme geçmesini işaret etmiştim.

Önümde Harun, yanımda Oğuz ilerlemeye başladığımızda, bulunduğumuz durumdan dolayı yüzüme büyük bir gülümseme yerleşmişti. Yaramaz oğullarını karakoldan toplamaya alışmış bir aile gibi görünüyorduk.

Holigan dağ ayısının bugün yeni bir özelliğini gözlemlemiştim. İstediğinde fazlasıyla yardımsever olabiliyordu. Bugün bize yardımcı olmamış olsaydı da Harun'u kurtarabilirdim ama Oğuz bu süreci hızlandırmıştı.

Dışarı çıktığımızda bakışlarımı Oğuz'a çevirmiştim.

"Teşekkür ederim."

Yüzüne haylaz bir tebessüm yerleştiğinde, istemsizce kaşımın teki havalanmıştı. Bu holigan dağ ayısının sağı solu belli olmazdı.

"Önemli olmadığını içeride de söylemiştim."

Göz temasımızı kestiğinde yüzünü Harun'dan tarafa çevirmişti.

"Size tatlı ısmarlayabilir miyim?"

Tatlı mı? Beraber mi?

"Hayır, hiç gerek-"

"Çok güzel olur, harika olur."

Gerçekten mi Harun Özbey?

Cidden anlayamıyordum. Bu çocuk görmemiş de değildi. İstese tatlı fabrikası satın alabilecek kadar parası vardı. Gerçi Feyyaz amcam uzun süredir Harun'un banka hesabını gözetim altında tutuyordu. Yani bu söylediğim bir süreliğine geçerli değildi.

"Kuruçeşme taraflarında bildiğim güzel bir mekan var."

Teklifi yapan o olduğuna göre, gideceğimiz yeri belirlenmesinde de bir sakınca görmüyordum.

Buraya Oğuz'un arabasıyla geldiğimiz için yine onun arabasına binmiştik.

Harun'un hızlı bir manevrayla ön koltuğa oturmasının ardından, mecburi olarak arka koltuğa yerleşmiştim. Oğuz çaktırmamaya çalışsa da bıyık altından güldüğünü görmüştüm.

Şimdi onlar gülsündü. Sonrasında gülen ben olacaktım. Son gülen iyi gülerdi. Öyleydi değil mi?

"Ahiret sessizliği var üzerinizde!"

Harun'un ani çıkışıyla birlikte bakışlarımı camdan çekip, dikiz aynasına çevirmiştim. O sıra da gözlerim Oğuz'un gözleriyle buluşmuştu.

Arabayı dolduran melodi oldukça tanıdıktı.

Fikrimin ince gülü,
Kalbimin şen bülbülü.

Kaç saniye olmuştu? Kaza yapmak istemiyorsa gözlerimiz arasında kurulmuş olan bağı koparmalıydı. Ayrıca ne diye gözlerimin içine bu kadar uzun süre bakıyordu? Tamam, ben de bakıyordum ama ben bakabilirdim! O bakmamalıydı.

O gün ki gördüm seni,
Yaktın ah yaktın beni.

Kendimi hafifçe silkelediğimde arabanın hareket etmediğini, kırmızı ışık nedeniyle durduğumuzu fark etmiştim. Oysaki hayatında dikkatsizliğe yer vermeyen insanlar listesinde üst sıralarda yer alabilecek kadar dikkatli bir insandım. Şimdi bu aniden gelen dikkatsizliğimin mantıklı bir açıklaması olduğunu sanmıyordum.

Sarı DevaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin