28

10.8K 670 13
                                    

Nihayet her müslümanın hasretle beklediği on bir ayın sultanı Ramazan ayı gelip kapıya dayanmıştı. Arife günü büyük bir heyecanla daha Tayyip başucunda duran kırmızı çalar saat çalmadan açıyorum gözlerimi, uyanır uyanmaz da beni izleyen gözlerle buluşuyor gözlerim. Ben kendimi erken uyanmış sanarken benden daha heyecanlı birilerinin olması hoşuma gidiyor haliyle. Onun olduğu tarafa dönüp usulca elimi yanağında gezdiriyorum.

" Hayırlı sabahlar beni mi izliyordun bakiyim sen?"

" Hayırlı sabahlar hatun." Eğilip yanağıma ufak bir buse konduruyor.

" Evet, öyle güzelsin ki bakmaya doyamıyorum uykularım kaçıyor. "

" Sevgili kocam beni bu aralar çok şımartıyor sonrasına karışmam bak."

" Sen asla şımarık bir insan olamazsın Feyzan hanım."

" Haydi laf yetiştirme de kalk camiye geç kalacaksın şimdi imam efendi. "

O sırada çalar saatin ötmeye başlaması beni onaylar nitelikte oluyor. Alarmı susturup yataktan kalkan Tayyibin ardından bende kalkıyorum. Sırayla abdestimizi aldıktan sonra o giyip evden çıkarken bende onu uğurlayarak oturma odamızdaki kitaplıkta bulunan Kuranı Kerime yöneliyorum.

Tayyibin sesi tüm mahalleyi içine çekerken, gözlerimi kapatıp bu anın tadını çıkarıyorum. Elimdeki Kuranı yerine bıraktıktan sonra sabah namazımı eda ediyorum. Namazım bitip de dua ettiğim sırada midemin bir anda alt üst olduğunu hissederek banyoya koşuyorum. Daha midemde birşey olmamasına müthiş bir ızdırap duyuyorum. Nihayet biraz olsun rahatladığımda yüzümü soğuk suyla birkaç kez yıkayıp çıkıyorum banyodan.

Odama geçip uzanmak istiyorum fakat o sırada çalan kapı beni koridora taşıyor. Karnımı tutarak açıyorum. Beni o halde görünce bir anda afallayan kocamla göz göze geliyoruz.

" Feyzan bir şey mi oldu iyi misin sen yüzün bembeyaz olmuş. "

Panikleyen kocamı kolundan tutup içeri çekiyorum. Elimle göğsüne hafifçe dokunuyorum.

" Merak etme, mide bulantısı sadece."

Ben daha çok çevremdeki insanların panik olması garibime gidiyordu, çok mu kötü gözüküyordum acaba dışarıdan bakınca? Çok zayıf bir yapım vardı evet ama bu birkaç haftada biraz kilo alıştım. Ama sanırım tüm bunlar zayıf olduğum gerçeğini değiştirmiyordu. Tayyibin yardımıyla yatak odasına geçip uzanıyorum. O da hemen yanıma oturuyor.

" İyi misin canım?"

" Şimdi biraz daha iyiyim, meraklanma. Hadi gel sen de uzan biraz kendimi toplayayım hazırlarım kahvaltıyı. "

" Sen uzan haydi, bu sabah kahvaltı benden olsun. "

" Olur mu öyle?"

" Neden olmasın Feyzan hanım, hayat müşterek değil mi? "

" Öyle de..."

Cümlemi bitiremeden kalkıp alnıma minik bir buse konduran Tayyip hevesle mutfağa yöneliyor. Onun mutfakta biraz dağınık olduğunu ve şimdi bana daha çok iş çıkacağını düşünürken, bu düşüncemi onaylar nitelikte sesler geliyor mutfaktan.

Takk... Tuk... Çaat...

Hevesini kırmak istemiyorum sevgili eşimin ve bu arada biraz dinlenmiş olmak için gözlerimi yumuyorum. Çattt... Gitti bardaklarımdan biri, hadi uyu Feyzan sen boşver bardağı. Az önceki mide kramplarının verdiği yorgunluk ile çok geçmeden uykuya dalıyorum.

Ne kadar uyudum bilmiyorum Tayyibin nefesini alnımda hissettiğinde huzur içinde gözlerimi açıyorum.

" Kahvaltı hazır canım."

Doğrulup kanepeden kalkmama yardım ettikten sonra beraberce mutfaga geçiyoruz. İçler acısı halde olan mutfağım... Nasıl bu kadar dağınık olabiliyor bu adam? Neyse diyorum içimden hevesi kaçmasın yavrucağın.

" Eline sağlık hayatım, çok güzel gözüküyor masa, mutfağın aksine."

Muzipçe gülümsüyorum yerime otururken.

" Sana biraz fazla iş çıkardım galiba ama sen uyurken Haticeyi çağırdım yanliz kalma ben yokken diye. "

" Ne iyi düşünmüşsün uzun zamandır bir araya gelip de konuşmadık hiç Hatice ile. "

" Ne konuşacaksınız ki?"

" Hiç canım, havadan sudan bilirsin çocukluktan beri sohbet etmeyi severiz."

" Bilmez miyim o çeneniz hiç durmaz. "

" Aşk olsun imam efendi, senin suyun iyice ısındı hadi artık gitmiyor musun dükkanına. "

Duvardaki saate bakan Tayyip saatin epey ilerlediğini görerek yerinden kalkıyor.

" Haklısın canım ben gideyim bugün Fatih geç gelecek üstelik. "

Kapıya vardığımızda sarılıp alnımdan öpen eşimin yanağına minik bir buse konduruyorum.

" Sende erken gel olur mu? Alışveriş yapmamız lazım. "

" Olur. "

Tayyip kapıdan çıkıp da yola koyulduğunda ben de mutfağa geri dönüyorum. Bir yerden başlamak lazım artık değil mi?
Önce masanın üzerini sonrada tezgahın üzerini toplayıp, bulaşıkları yıkıyorum. Her yerin tamamen toplu olduğuna inandığımda nihayet mutfak önlüğümü kapının arkasındaki yere asıyorum. Saate baktığımda Haticenin hala gelmemiş olması beni şaşırtıyor, işi çıktı herhalde diyerek yatak odama girip orayı da topluyorum. Salona geçeceğim sırada nihayet kapı çalıyor.

Kapıyı açmamla yüzü kireç gibi beyaz halde Hatice ile karşılaşıyorum. Ben daha ne olduğunu anlamadan o telaşla eve girip kapıyı kapatıyor.

" Hatice ne oldu, bu halin ne?"

" Geç içeri anlatayım merak etme kötü birşey değil."

Ben önde hatice arkanda salona geçip kanepelere oturuyoruz. Onu bu kadar telaşlandıran şeyin ne olduğunu deli gibi merak ederek sabırla bekliyorum anlatmasını. Biraz soluklandıktan sonra halıya bakmayı kesip yüzünde hafif bir tebessüm ile yüzüme bakıyor.

" Aslında daha erken gelecektim ama Mujde teyze geldi yanında da bir ahbabı vardı, ismi Leylaymış."

" Eee, neden gelmişler? "

" Şey abla, Leyla hanımın oğlu varmış da."

Şimdi taşlar yerine oturmuştu işte, bizim biricik gül goncamıza görücü gelmişti. Bu heyecan bu telaş ondandı. Tayyip ile koza handa konuştuğumuz gün geldi aklıma nasıl daha mutlu olmuştum. Şimdi Haticenin bu hali beni hem o günlere götürmüş hemde heyecanlandırmıştı yeniden.
Sevinçle karşı kanepede oturan görümceme sarılıyorum.

" Hayırlısı olsun inşallah Haticem."

" İnşallah abla."

İMAM (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin