4

9.6K 420 61
                                    


4

Anne...

Kelimeyi fısıldayarak kan ter içerisinde uyanıyorum. Ne zaman bu yatağa yattığım, uyuduğum hakkında bir fikrim yok. Gözlerimle odayı tarıyorum, bu benim değil annemin odası. Çift kişilik yataktaki örtüye sarınıp kokusunu bir daha içime çekiyorum. Gerçekten özlüyorum.

Kapının girişinde Abbadon belirince, zorlukla olsa da ayağa kalkıyorum. Kız bana özür dilercesine bakışlar göndererek konuşuyor.

"Şey... Kızıl... Biz mutfağı bulamadık da, yiyecek bir şeyler hazırlayacaktık." diyor dudağının altını ısırarak. Suratıma içimden kopanlara rağmen bir gülümseme yerleştirip kapıya doğru adımlar atıyorum. "Gel göstereyim," Ve gülümsememi büyütüyorum.

Beraber, sığınaktaki beş koridordan birine çıkıyoruz. Etraf beton, bundan dolayı içerideki serinlik karşı konulamaz ama üşümüyorum. Koridordan çıkıyoruz ve girişteki koca salona varıyoruz. Herkesin gözü üzerimde. Bakışlarımı Cory'den kaçırıyorum, bugünkü bilmem kaçıncı ıstırap dolu uykuma dalmadan önce kendimi böylesine zayıf halde gösterdiğim için utanıyorum. İnsan olmanın en önemli yanlarından biri de bu belki de, bir başkasına güçsüz olduğunu göstermekten utanmak. Gözlerimi Cory'den uzak tutarak ilerlemeye devam ediyorum. Venus, annemle oynadığımız eskilerden kalma PlayStation 4 'le uğraşıyor. O esnada konuşuyor. "Bu modellerin tükendiğini sanıyordum, geçen altmış yılın malları bunlar."

Omuz silkiyorum. "Onunla ara sıra oynardık," Venus oturduğu armut koltukta yayılmaya devam ediyor. Tate'e bakıyorum, silahlara dokunmadan inceliyor. Krista ise yine durgun, masada oturmuş öylece düşünüyor. Yolda giderken Abbadon konuşuyor.

"Takımın aşçısı Krista'dır, onun pişirdiği tavuklar gerçekten eşsiz!" Ortamdaki sessizliği bozmaya çalıştığı çok belli. Eskiden inandığımız burçlara bakılırsa, bir İkizler kadını. Gerek çok konuşmasından, gerek neşesinden bu belli oluyor. Bense bir oğlaktım, ama hayata olan inancım azaldıkça bu inançlar da doğal olarak çoktan bizden uzaklaştı.

Başımı Krista'ya çeviriyorum. "Hey, sen de gel o halde mutfağa?" diyorum. Krista ısrar etmeden gülümseyip yanıma geliyor. Üçümüz beraber yukarıdaki Sığınak Kulesi'nin merdivenlerinden açılan kapıya giriyoruz. Kaldığımız sığınağın üzerinde bir de sekiz katlı silindir şeklinde bir kule var. Bunu da geçmişte sığınak olarak kullanmışlar. Mutfağa giriyoruz.

İki tane buzdolabı var, birinde konserveler, ötekisinde ise malzemeler bulunuyor. Hemen onlara gösteriyorum. "Sağdaki konserveler için, soldakiyse malzeme ve içecekler," Krista malzeme dolabını açıyor. "Güzel, fasulye var. Bu akşam acılı fasulye yaparız," diyor. Gülümsüyorum. "Mükemmel."

İşe koyuluyoruz. Ben doğrama tahtasında biberleri doğrarken, Abbadon domates soyuyor ve Krista fasulyeleri pişiriyor. "Diğerleri hiç yemek pişirmez mi?" diyorum seri bir şekilde biberi keserken.

"Venus'ın pişirmediği kesin," diyor Abbadon. "O mutfaktan nefret eder. Hatta tek başına da değil, Cory'le birlikte mutfağın yanından geçmezler. Tate iyidir ama."

"Tate iyidir," diye onayladı onu Krista. "Cory'le Venus'ı ise böyle kabullendik."

Hiç beklenmeyen soruyu soruyorum. "Venus ve Cory birlikte mi?"

"Bize hızlı alışıyorsun, Kızıl." Krista fasulyelerden gözlerini bir anlığına ayırıp yüzünü bana çeviriyor, sıcakkanlı ifadesiyle göz kırpıyor bana. Kendimi koca bir acı çuvalı gibi hissetsem de, en azından artık tek başıma olmadığımı biliyorum. En umutsuz ve en umutlu günümün aynı ana tekabül etmesi, kafamı karıştırmıyor değil.

"Bugün Tate ile konuşurken çok yakındınız, sen de Tate ile mi çıkıyorsun Krista?" Biberleri doğramayı bitirip doğranmış olanları bir kabın içerisine boşaltıyorum. Nedense grupta herkes biriyle çıkıyordur diye düşünüyorum, malum, insan soyu üresin ve bir gün Roxaları yensin falan diye. Nitekim bu dünyaya çocuk getirmek ne kadar mantıklı, o da tartışılır.

"Tate mi? Hayır. Onun unutamadığı bir kız arkadaşı var. Galiba katliamın ilk basamağında ölenlerdenmiş. Sürekli adını söylüyor; Luenna." Krista gözünü fasulyeden ayırmadan konuşuyor.

Ölüm fikriyle kanım donuyor, kalbimin çatlağını hissediyorum. "Onun adına üzüldüm,umarım cennette buluşurlar yeniden."

"Öteki taraf mı," Arkamdan gelen ses kafamı çevirmeme neden oluyor. Venus içeri girmiş. Mutfaktan o kadar da uzak yaşamıyor demek. "Öyle bir yer olduğuna inandığını söyleme bana."

"Ben Hristiyanım," diyorum ve boynumdaki gümüş haç kolyesini gösteriyorum.

"Cidden, hala Hristiyan olan var mı? Tanrı'ya o kadar yakardınız, dua ettiniz, peki ne oldu? Altı milyar insan toprağa gömüldü," Omuz silkiyor. "Cidden saçmalıyorsunuz."

Geriliyorum. "Bu da benim inancım, neden saygı göstermeyi denemiyorsun?." Elimi haç kolyesine yerleştiriyorum.

"Tanrı daha kendi oğlunu çarmıhtan korumaktan aciz, sizi nasıl koruyacak? Körü körüne ilerlemeyin. " Arkasından adımlarını buzdolabına yöneltiyor. "Kola var mı?"

"Kutu kola olması gerek," diyorum. Venus kolasını alıp çıkıp gidiyor. Az önce uğradığım haksızlığa binaen yüzüm de saçımla aynı rengi alıyor; kıpkırmızı.

"Venus'ı tanıdıkça anlayacaksın," Abbadon kafasını bana çevirerek, güven bana, der gibi bakıyor. "Ciddiye almana gerek yok."

Akşam yemeğinde üçümüz yaptığımız fasulyeyi kaselere doldurup salondaki masaya götürüyoruz. Venus hala Playstation başında Tekken 6 oynuyor. Onu çağırıyoruz. Homurdanarak yanımıza teşrif edince hep beraber fasulyeyi yemeye başlıyoruz.

Tate konuşuyor. "Bunu beğendim kızlar, tebrikler."

"Fasulyelerden nefret ederim." Venus'un huysuzluğu üstünde.Ama sonra durumu kurtarmaya çalışıyor. "Yine de başarılı."

"Bence de olmuş," Cory sırıtıyor. Venus ile yan yanalar, ikisinin masanın altından el ele tutuştuğunu görebiliyorum. Krista ve Abbadon teşekkür edince sıra bana geliyor haliyle, ben de teşekkürümü edip aradan çekiliyorum.

Yemekten sonra Venus ve Cory sarmaş dolaş armut koltuğa oturuyor. Abbadon ve Krista ise derin bir sohbete dalmış. Tate'e bakıyorum.

"Biraz dövüşelim mi?" diyorum. Gözleri büyüyor.

"Seninle mi?"

Sırıtıyorum. "Pataklanmak istemezsin, kum torbasıyla."

Kahkaha atıyor. Dişleri gerçekten çok güzel. "Ben sana mı yenileceğim? Komiksi, Kızıl."

Elimi belime koyuyorum. "Emin ol bunu dövüşten sonra söyleyemeyeceksin, Tate."

"Görürüz." diyor. İkimiz, annemle kum torbası koyduğumuz odaya doğru yol alıyoruz.

DirenişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin