Direniş - On Üçüncü Bölüm / İçten Bölünmeler

4.3K 319 19
                                    


Yumruğumu kum torbasına inanılmaz bir sertlikte geçirdiğimde ağzımdan pes bir çığlık kopuyor.

"Hadi ama Kızıl, tüm yapabildiğin bu mu?" Cory sırıtıyor ve önüme geçerek kum torbasına "devasa" bir yumruk atıyor.

"İstersen tüm yapabildiğimi üzerinde deneyebilirim, ağır oğlan."

Sırıtıyor. "Boşvermeye ne dersin?"

Gülümsüyorum. "İyi fikir."

"Siz ikiniz... Az önce flörtleşiyor muydunuz?" Kafamı çevirince kaşlarını çatıp gözlerini kocaman açan Venus'u görüyorum. Sinirden dört köşe olmuş. Ağzımı açıyorum.

"Ben..." Diyorum. İddia ettiği şey karşısında dilim tutuluyor çünkü gerçekten saçma bir şeyi sözkonusu ediyor.

"Ah, orada durup erkek arkadaşımla düzüşmeye çalıştığını inkar edemezsin, Salça Kelle."

İstemsizce, histerik bir kahkaha atıyorum. Salça Kelle mi? Bu gerçekten birkaç kahkaha gerektirecek bir söz.

"Ne gülüyorsun öyle?" diyor kaşlarını daha da çatarak.

O esnada Cory araya giriyor. "Yavaş ol tatlım, flörtleşmiyoruz, sadece Kızıl'a şaka yapıyordum."

Venus sesini yükseltiyor. "Bir de bana o sürtüğü mü koruyorsun?"

"Ne?" Kaşlarımı çatarak Cory'i aradan çıkarıyorum ve Venus'ü omuzlarından ittiriyorum.

"Hop, sakin ol!" diyor ve gelip bana sert bir tokat çarpıyor.

Yüzüme yediğim tokatın altında kalamayacağım için onu o sarı saçlarından kavrıyorum ve saçlarını çekerken kız çığlık çığlığa kalıyor. O esnada da elimi yumruk haline getirip suratının en orta yerine yumruğu basıyorum. Biri beni kollarımdan tutarak geri çekiyor. Kulağıma fısıldayan Rhys'in sesini duyabiliyorum.

"Şşh, sakin ol, sakin."

"Olamam!" diye bağırıyorum. "Saçmalıyorsun, olamam!"

"Ortam gerginleşti," diyor Krista ve Venus'ü çekerek odadan çıkıyor. O esnada sarışının ağzını okuyabiliyorum.

"Bu burada bitmedi."

* * *

Ben ve destekçilerim olarak adlandırabileceğim grup, benim odamdayız.

Galiba içten bölünmeye başladık.

Yanımdaki kişileri zihnimden geçiriyorum :

Rhys, Cecille , Paula , Tate , Josh , Theodora , Laressa.

O halde Venus'un yanında olacakları düşünüyorum :

Abbadon, Tate, Krista, Johan, Cory.

Abbadon ile arkadaş olduğumuzu sanıyordum, ama Venus'ü benim yerime tercih etmişti, böylece onun sadece kendi çıkarları için hamle yapan bir piyon olduğunu anlıyorum.

Tate zaten Venus ile her zaman yakındı, atışırlardı ama birbirlerini bir kardeş kadar sevdikleri konusunda hiç kuşkum yoktu.

Krista'nın kocaman bir Venus sevgisi olmasa da sorun benimleydi. Bana karşı olan tüm bakışları nefret doluydu, galiba Venus'ten daha çok bana karşı nefret besleyen biri varsa, o Kris olmalıydı.

Johan, onun neden gelmediğini bilmiyordum açıkçası. Kardeşi bile bizimleyken Venus'ü seçmesi, galiba sarışına karşı bir çekim hissettiğinin göstergesiydi.

Ve Cory, işte o Venus'e aşıktı ve onu terk etmemesi için onun yanındaydı. Onu anlayabiliyordum.

Kaşlarımı çatıyorum. "Özür dilerim, aramızda bölünme son olması gereken şey, benim yüzümden bu yaşanmamalı."

"Sen suçlu değilsin, nedensizce yanına gelip sana sataşan Venus suçlu," diyor Paula. Onun omzunu sıvazlıyorum.

"Teşekkürler." Siyah kız da benim dediklerimin üstüne gülümsüyor ve bembeyaz dişleri görünüyor.

O esnada odamın kapısı açılıyor ve sekizimizin bakışları da sesin kaynağına yöneliyor. Orada sesi çıkaran kişi Tate, omzunda sırt çantası var. İçeri giriyor. Onun önce bizim takıma katılmak için buraya geldiğini düşünüyorum fakat dudaklarından süzülen kelimeler, hepimizin kalbini hoplatıyor.

"Kızıl," diyor. Böylece ben de ayaklarımı sarkıtarak oturduğum yatağımdan kalkıyorum ve kapıya doğru adımlarımı yöneltiyorum.

"Efendim, Tate?"

"Şey..." diyor. "Biz gidiyoruz."

Ve arkamdaki herkesle aynı anda "Ne?!" diye gürlüyorum.

"Öyle," diyor Tate. "Başka seçeneğimiz yok. Venus gitmezsek bizi ihbar edeceğini söylüyor. Roxielere."

"Hayır," diyorum. "Öyle bir şey yapamaz. Venus böyle bir amaç uğruna ölecek bir kız değil. Buna kalıbımı basarım."

"Yine de gidiyoruz." diyor. Kahverengi saçlarında gözlerim dolaşırken ona karşı ilk defa bağırıyorum.

"Siz aklınızı mı yediniz?! Bunu yapmanız imkansız! Anlatabiliyor muyum? Dünyada geriye sadece on üç insan varken diğerlerini terk edecek bir güce sahip değilsiniz! Birlik olmak zorundayız."

"Kıza yumruğu geçirmeden önce düşünseydin ya, Kelsey?" diyor iğneleyici bir şekilde Tate.

"Pekala, hatalıyım ve sırf ortamı sakinleştirmek amacıyla gidip ondan özür dileyeceğim. Her şey onun saçma sapan imasından başlamış olmasına rağmen böyle yapacağım, evet. Şimdi gitmeyi aklından geçirme ve çantanı odana koy." Tate'i ittirerek koridora çıkıyorum. Attığım her adım kalbimi biraz daha hızlandırıyor. Bunu nasıl yapacağımı bilemiyorum. O oros-. Küfretmiyorum. Ondan nasıl özür dileyeceğimi bilemiyorum. Bu çok ağırıma gidecek ama yapmazsam da, hayatım tehlikeye girecek.

İşte orada. Kapı hafif açık. İçinden incecik bir ışık huzmesi koridora sızıyor. Konuşmalarını duyabiliyorum.

"Herkesi tehlikeye atıyoruz, yapma Venus!" diyor Abbadon.

"O halde sen gelme. Sana ihtiyacım yok." diyor Venus.

Ve içeri giriyorum. Öyle hazırlıksız giriyorum ki herkes bana bakıyor.

"Ben..." diyorum ama Venus üzerime yürürken Abbadon araya giriyor. "Bak Venus, orada yaptığım şey hataydı ve senden özür dilerim..." Kızın egosunun tatmin olmadığını görünce devam ediyorum. "Bir köpek gibi özür dilerim, sen haklıydın. Ama orada Cory ile gerçekten flörtleşmiyordum."

"Bunu düşünmem lazım," diyor Venus.

Cidden bu kadar basit bir özür dilemediğim için mi evi terkediyorlardı?

Pekala, o kadar basit bir özür olmayabilir ama sonuçta özür, özürdür.

"Tekrardan," diyorum. "Özür dilerim." Arkasından topuklarımın üzerinde dönüp odadan çıkıyorum. Arkadan gelen adımları duyabiliyorum. Omzumu kavrayan Abbadon konuşuyor.

"Bizi gitmekten kurtardın,teşekkürler."

"Onu tercih ettiğine göre, şimdi de ona ihanet etmiş oluyorsun. Hadi git şimdi Abbadon, olduğun gibi davran." diyorum. Ona karşı içimde beslediğim ateşler hala sönmedi.

"Kızıl ben-" diyor ama devam etmesine izin vermeden adımlarımı hızlandırarak odama dönüyorum.

Abbadon'a kırgınım.

Odadakileri, kendi yataklarına yollayıp, ben de yatağımla buluşuyorum.

Uzun bir gündü.

Kafamı yastığa koyduğum an uykuya dalmam, bunun yegâne kanıtı olmalı.

DirenişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin