Direniş - Dokuzuncu Bölüm / Kardeş

4.6K 337 21
                                    


"Paula!" Theodora ayağını yere sertçe vuruyor. "Seni orospu!"

"Onu bir daha alamayız," diyorum. "Gelmemeyi o seçti."

"Siz isteseniz de onu almaya gitmem," diyor biri. Kafamı çevirince Cecille'i görüyorum.

"Yaşıyor olman bir hata," diyor Theodora gözlerini kısarak.

Cecille elini beline koyarak kaşlarını çatıyor. Mırıltıyla küfür bastığını duyabiliyorum.

"Onu geri almayalım," diyor Laressa. "Bir hiç için kendimizi bir kez daha tehlikeye atamayız."

Rhys de başıyla onaylıyor. "O halde..." diyor. "Bizi tanıştırın."

Herkesi birbiriyle tanıştırmak uzun sürse de oluyor. Cecille, asılacak yeni birilerini bulmuş gibi görünüyor ; Ares.

"Gelin," diyorum. "Daha akşam yemeği yiyeceğiz."

* * *

"Şimdiden söylüyorum, yemeklerimin içinde radyoaktif madde bulursanız kızmayın!" diyor Theodora ellerini havaya kaldırarak.

Gülümsüyorum. "Önemli değil, yapmasan da olur."

"Ben yemek yapmak istemiyorum," Cecille mutfaktan çıkıyor. Onu pek umursamıyorum, sanırım yeni yeni bütünleşen grubumuzdaki en tezat kişilik onunki.

Laressa yanıma geliyor. "Ben yemek konusunda iyiyimdir, Yunan yemeklerini yapabilirim."

"Pekala, şimdi ne yapalım?" diyorum.

"Bence sadece makarnayla geçiştirebiliriz." Bu Abbadon.

"Haklısın Abba," diyor Krista.

Herkesin onayı alınınca, ben, Abba, Krista ve Laressa makarna ve salata yapımına girişiyoruz.

Ben makarnaları dolaptan alırken Laressa suyu kaynatıyor. Abbadon marul doğruyor ve Krista da salatalıkları yıkıyor.

Yemek zamanında neredeyse hiçbirimiz sonuçtan memnun değiliz, ortama da büyük bir sessizlik hakim.

Rhys'in Cory'e attığı pis bakışları görmemek imkansız.

Galiba ortalık hafiften kızışıyor.

* * *

Gecenin bir yarısı içeriden gelen bağırışmalarla uyanıyorum.

Tavana yakın olan pencereden sızan cızırtılı ışık ile yönümü bulup koridora, oradan da salona dönüyorum.

"Bunu nasıl yaparsın?!"

" Gitmeyi kendin seçtin!"

"Peşimden gelebilirdin,"

Biri Cory'e ait olan ses bağırdıktan sonra öteki olan ses susuyor. Cory ve Rhys'in böyle sözlerini duymak beni şaşırtıyor. Tam içeri adım atacakken biri beni kolumdan kavrıyor, ve geri sürüklüyor.

Karanlıkta Venus'un yüzünü görebiliyorum. Arkasında da Theodora var.

"Sakın," diyor Venus fısıldayarak. "Sakın içeri girme."

"Şey..." diyorum. "Neyden bahsediyorlar? Onlar önceden çıkmış filanlar mı?" Cory ve Rhys'in çıkabileceğini düşünemiyorum, homofobik olduğumdan değil, ama ikisi de eşcinsel olmak için fazlasıyla yakışıklı.

"Saçmalama," diyor Venus ve elini belime koyarak kulağımın dibine eğiliyor. "Onlar... Kardeşler."

Yüksek sesime engel olamıyorum.

"NE?"

"Şşh!" Theodora işaret parmağını tablolardaki hemşireler gibi dudağına yerleştiriyor.

Ben tam kafamı kapıdan yöne çevirecekken Rhys sertçe kapıdan fırlıyor ve bana çarpıyor.

"Rhys, dur!" diye bağırıyorum. Fakat o kapıya yöneliyor.

"Ares!" Cory de haykırıyor.

Koşarak Rhys'in yolunu kesiyorum.

"Lütfen kal," Elini tutuyorum. "Çok az kişiyiz, ölmemelisin."

"Beni yıllarca sokaklarda yan kesicisiyle, tecavüzcüsüyle, mafyasıyla bırakan bu piç kurusuyla aynı evde kalamam, cehenneme gideceğim, mutlu olmalıyım sanırım." Kapıyı açıyor, fakat önünde durup kollarımı ona yöneltiyorum. Kollarımdan geçemiyor. O esnada kalçamla kapıyı örtüyorum.

"Onun adına özür dilerim, lütfen kal Rhys. Lütfen." İnanılmaz bir içtenlikle konuşuyorum. "Lütfen."

Ortalığı kocaman bir sessizlik kaplıyor.

Ve sonunda Rhys geri çekilip odasına doğru yürüyor. Kapıyı kilitliyorum. Theodora, ben ve Venus, Cory'e doğru yürüyoruz.

"Şimdi bize her şeyi anlatacaksın, Cory." diyorum. Ve iki kelimeyi bastırarak tekrardan söylüyorum. "Her şeyi."

* * *

"Makedonya'da küçük bir kasabada doğduk, annemiz kasabanın fahişelerinden biriydi, babamız da Ohrid Gölü'nde avladıklarıyla balıkçılık yapıyordu. Zor geçiniyorduk. Adım Coreos'tu, o ise Ares. Sonra bir gün, annemin müşterilerinden biri aniden evimize girip annemi ve babamı öldürdü. Nedenini hala bilmiyorum, ama sanırım annem o adamı memnun etmeyecek bir davranışta bulunmuştu. Ben saklandım, tahta barakamızda kapısı yerden açılan bir kutu şeklinde odamız vardı, ona saklanmıştım. Ares ise onlar tarafından götürülmüştü," Cory konuşurken zor nefes alıyor. Biz ise nefeslerimizi akciğerlerimizde bekletiyoruz. "Onu yedi yıl sonra Atina'da gizlice kurulan fahişe pazarlarında gördüm. Erkek kardeşimi, bir adam alıyordu, ve onu seks kölesi olarak kullanmak için. Yanımda hiçbir silah yoktu, kendimi önüne atmayı o kadar istedim ki... Ama yapamadım. Adım atamadım, dilim tutuldu... Ben... Kendimden nefret-"

"Sus," diyor Venus ellerini Cory'nin yüzüne yerleştirirken. "Sakın o cümleyi tamamlama, bu senin suçun değil."

"Benim suçum," diyor Cory, gözlerinin dolduğunu görebiliyorum. Bir yandan da kalbim , Ares'e olanlar için acılarla kavruluyor. Bir erkek çocuğunun, bir çocuğun, bir insanın seks kölesi olarak satılması insanlığa asla sığamayacak bir şey.

"Değil." diyorum ben de.

"Bize geldiğinde bunlardan bahsetmedi," diyor Theodora. "Yıllarca Roma'da yaşadığını, ve sonra da bize katıldığını söyledi. Altı ay önce aramıza katıldı. Ekatarina'nın öğrencisi değildi."

"Bu yaşına kadar seks kölesi olarak kullanıldı," diyor Cory. Sesi titriyor, kendini öldürmek istediğini farkediyorum. Venus ayağa kalkıyor.

"Kendini suçlamaktan vazgeç, ben uyuyorum." Venus'un bu laflarını duyunca ona içten içe sinirleniyorum, erkek arkadaşını böyle bir durumda bırakamaz. Ama o odadan çıkıyor ve uyumaya gidiyor. Sonrasında Theodora da kapıya yöneliyor.

"Ben de gidiyorum." diyor ve Cory'nin omzunu sıvazlayıp çıkıyor. Ortama büyük bir sessizlik hakim.

"Hatırlıyor musun, bundan sadece üç gün önce annem ölmüştü, ve ben başımı senin omzuna koyarak ağlamıştım Cory. Şimdi benim omzum da senin başına açık." diyorum ve o hiç cevap vermeden başını omzuma yaslarken yüzünü okşuyorum. Yaptığım şey belki yanlış, Venus görse beni öldürebilir, ama şu an Cory'e destek olmak zorundayım.

Ve Cory ağlamaya başlıyor.

"Ağlama Cory. Ağlarsan güçsüz olursun," diyorum. "Tıpkı benim şimdiki halim gibi."

Başını kaldırıyor ve bana bakıyor. Sonra kollarını açıp bana doluyor ve sarılıyoruz. Yüzünü saçlarımda hissedebiliyorum.

"Teşekkür ederim, Kızıl." diyor. "Çok teşekkür ederim."

"Ben teşekkür ederim." diyorum.

Ve sonrasında Cory'nin başı yeniden omzumu buluyor, sonu sabah olan bir uykuya dalıyoruz tekrardan.

DirenişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin