Direniş - Sekizinci Bölüm / On Üç Eksi Bir

5.6K 342 17
                                    

Dün geceki rüyanın etkisinden sıyrılabildiğimde, hepimiz hazırız.

Josh eline bıçak almış, galiba pek iyi tabanca kullanamıyor.

Abba'ya bakıyorum. Beline koyduğu tabanca görünüyor, ayrıca elinde de bıçak da var. Venus ve benim elimde sadece tabanca var. Ama ikimiz de elimizdekini gayet iyi yönetebileceğimizi biliyoruz.

Elimi cebime sokuyorum. Üzerimdeki kot pantolon umarım hareketimi kısıtlamaz, diye içimden dua ederken dört tane ışınlanma tabletini çıkarıyorum ve hepimize dağıtıyorum.

"İçinizden, Kızıl'ın okuduğu yere gitmek istiyorum, diye söylenin." diyorum. "Aksi takdirde, ışınlanma tabletiniz olmadan bambaşka bir yere gidebilirsiniz."

Kafa sallıyorlar. Venus bile. Böylece elimdeki kağıttaki adresi okuyarak hapı yutuyorum.

Ve, vücudumuz küçük taneciklere dönüşmeye başlayınca ışınlanma da başlıyor.

* * *

Bu sefer karşımızda uzanan, eskilerde kullanılan bir saray ; Buckingham.

İngiltere'deyiz.

"Şaka gibi!" diye söyleniyor Venus. "Gerçekten İngiltere'ye mi geldik?!"

"Görünüşe göre," Nefes veriyorum. "Evet."

"Adreste yazıyor muydu?" diyor Josh.

"İngiltere yazmıyordu, ama bilmediğim bir cadde yazıyordu. Ki orası da bura. Şimdi zaman kaybetmeden saraya girelim, hızlı olun." diyorum ve sarayın kolonlarla dolu girişindeki merdivenlere tırmanırken. Sarayın kapısı kapalı, yüzyıllardır kullanılmıyor. Herkes yanımda bitince kapıyı çalıyorum.

Açılmıyor.

Annemin dediklerini söylüyorum.

"Ben Kelsey Heast, Ekatarina Heast'in kızıyım, yardım edin!"

Ve yine de açılmıyor.

Fakat Josh'ın çığlığıyla kafamı geriye çeviriyorum.

Bir kız bıçağını Josh'ın boynuna dayamış duruyor. Siyahi bir kız. Arkasındaysa iki kız ve bir erkek duruyor.

Bunlar o dörtlü.

"Sakin ol," diyor arkada duran , yüzü piercinglerle kaplı kumral kız. "Onlar da insan. Ayrıca-"

"O Ekatarina'nın kızı." Kahverengi/sarı kısa saçları olan kız konuşuyor. "Ve arkadaşları. Yardımcı olmalıyız."

"Burada ne işiniz var?" diyor sarışın oğlan. Vücudu inanılmaz kaslı.

"Biz..." diyorum. Damağım kuruyor. "Tüm insanlar birlik içinde yaşamalıyız. Sizi Amerika'ya götürmeliyiz,"

Siyahi kız konuşuyor. "Amerika mı?! Hayatta olm-"

"Paula!" diyor oğlan. Kendi içlerindeki bu çatışmadan dolayı, Venus'un onları ikna etmesine gerek yok.

"Gidelim," diyor uçları sarı, devamı kahverengi saçlı olan kız. Arkasından yanıma gelip elini uzatıyor. "Ben Laressa."

Elimi uzatıyorum ve onunkini sıkıyorum. "Kızıl."

Siyahı kızla da el sıkışıyoruz. "Paula," diyor. Adımı tekrar ediyorum. Veya artık adım olmuş şeyi.

Arkadan sarışın oğlan geliyor ve elimi büyük bir ciddiyetle sıkıyor. Parmakları upuzun, ve eli buz kesmiş. Yüz hatları keskin. Bir kez daha tekrar etme gereği duyuyorum, vücudu kastan geçilmiyor.

"Rhys," diyor. "Ares de diyebilirsin, Amerikanlaşmış olarak Rhys'i kullanıyorum."

"Kelsey," diyorum. "Ama bana Kızıl diyeceksin." Ona emir vermek beni korkutucu bir şekilde iyi hissettiriyor.

Başını yukarı aşağı sallayıp, ötekilerle el sıkışmaya gidince karşıma kumral kız çıkıyor.

Sağ kaşının altında iki tane, alt dudağının solunda bir tane, burnunda bir tane, dudaklarının altında iki tane, ve dilinde üç tane piercing var. Ona bakarken kasılıyorum. Ama önyargı tabularından nefret ediyorum, bu yüzden elini sıkıyorum.

"Theodora," diyor. "Theodora Max Mendhs."

"Annemin öğrencilerinden miydin?"

"Evet," diyor kafasını sallayarak.

"O halde sınıf arkadaşlarınızı göreceksiniz," diyorum gülümseyerek.

"Evan orada mı?" gözleri büyüyor.

"Ah,hayır," Alt dudağımı ısırıyorum. "Johan, Josh ve Cecille."

"Aaaaaaaağh," diyor gökyüzüne bakarak. "O orospu hala yaşıyor olamaz!"

Gülüyorum. Arkasından arkamı dönüp herkese ışınlanma tableti dağıtıyorum.

"Üç deyince tableti, 'Kızıl'ın düşündüğü yere gitmek istiyorum,' diye düşünerek ağzınıza atıyorsunuz." diyorum. "Bir,iki,üç..."

Ve hepimiz tabletleri yutuyoruz, birimiz dışında. Vücudum taneciklere dönüşürken onu görmek güç olsa da, ten renginden ayırt edebiliyorum;

Paula.

On üç eksi bir ; on iki.

DirenişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin