Direniş - Yedinci Bölüm / Rüya

5.2K 343 39
                                    


Oturduğum koltuktan doğruluyorum. "Çok zaman kaybetmeden dörtlüyü de bulmalıyız,"

Tate berjerden konuşuyor. "Kızıl haklı."

Diğerlerine bakıyorum.

Tate dışında kimse beni dinlemiyor.

Cecille ve Krista, kağıtta moda tasarımı yapmak ile meşgul, Cory ve Venus PlayStation'a çökmüş durumda, Abbadon bıçak fırlatıyor ve Josh-Johan kardeşlerse kitap okuyorlar.

"Beni dinleyen var mı?" diyorum elimi belime koyarak ama bir kez daha kimse tepki vermiyor. "Huhu?"

Biraz sonra yalvar yakar onları bana döndürüyorum.

"Aramızdan üç kişi," diyorum kollarımı göğsümün altında kavuşturarak. "Aramızdan üç kişi ve ben geriye kalan dörtlüyü bulmaya gidelim. Yarın öğlen. Kimler benimle?"

Venus elini kaldırıyor. "İkna kabiliyetim ve savaşçı güzelliğim düşünülürse, orada olmalıyım."

Abbadon mırıltı gibi konuşuyor. "Ben de gelebilir miyim?"

"Tabii," Omuz silkiyorum.

"Ve ben."

Kafamı çevirince sesin kaynağıyla karşılaşıyorum. Josh çok yakınımda duruyor, onun kömür rengi gözleriyle temas kurunca kendimi tuhaf hissediyorum. Böylece gözlerimi kaçırıyorum.

"Pekala," Ellerimi ovuşturuyorum. "Dört kişi hazırız." Sonra kafamı çeviriyorum. "Abbadon, gel akşam yemeğini hazırlayalım."

"Yine makarna yemek istemiyorum!" diyor Venus sızlayarak.

"Aslında aklımda daha farklı bir fikir var, Abbadon benimle gel." diyorum. "Tek iyi yapabildiğim yemeği yapacağız."

İkimiz beraber mutfağa yöneliyoruz. Birkaç dakika sonra bize sıkılan Josh da katılıyor ve hep beraber körili tavuk yapmaya girişiyoruz.

"Bizde tavuğu en iyi Kris yapar, ama eminim ki seninki de güzel olacaktır," diyor Abbadon krema paketini açarken.

Gülümsüyorum. O esnada ona köriyi uzatıyorum. "Bizimki de güzel olacaktır." Düzeltmemi yaptıktan sonra Josh'a sesleniyorum.

"Josh, dolaptan tavuk paketini çıkarır mısın rica etsem?" diyorum Abbadon'un elinden kabı alıp köri ve kremayı çırparken.

"Hay hay," Josh malzeme dolabının buzluğundan hafif buzlanmış tavuğu çıkarıyor. "Hepsini mi pişireceksin?" diyor diline engel olamayarak.

Omuz silkiyorum. "Dokuz kişiyiz, ancak bu yeter."

"Haklısın," Tavuğun buzlarını yok etmek için ılık suya tutuyor. "İyi yemek yapar mısın?" diyorum muhabbet kurmak amacıyla.

"Eh, ağabeyimden daha iyi yaptığım kesin."

"Johan..." diyorum. "O kaç yaşında?"

"Yirmi iki," diyor. "Aramızda dört yaş var."

"Benden büyüksün," diyorum. Arkasından Abba'ya dönüyorum. "Abbadon, sen kaç yaşındasın?"

"Bilmem," diyor mantarları doğrama tahtasında doğrarken. "Bana ait tek bildiğim şey ismimdi, onu da kullanmıyorum."

Ortamın gerildiğini anlayınca susuyorum ve yemeği hazırlamaya devam ediyorum.

* * *

"Bu cidden mü-kem-mel!" Abbadon ellerini çırpıyor. "Bana, Kızıl'a ve Josh'a teşekkür edin!"

Fakat kimse etmiyor.

"Beğendim," diyor Cecille. Bu kızdan cidden hiç elektrik alamıyorum. İçimden ona Senin beğenmen önemli değil, desem de bunu dile getirirsem, birliğimiz bozulur.

Venus ciddi olarak tavuğa gömülmüş durumda, sürekli "Mmm," ya da "Ah," diyor. Beğendiğini umuyorum.

Tate yine nezaketle teşekkür ediyor. Cory'e bakıyorum.Gülümseyerek konuşuyor. "Tebrikler Domates Kafa ve yandaşları, güzel olmuş."

Buna tek gülen Cecille.

Cecille'in Cory'e asıldığını düşünmeden edemiyorum. Sırf Cecille, Venus ile Cory'nin ilişkisini anlayıp bozulsun diye can alıcı soruyu soruyorum.

"Ee Cory, Venus ile nasıl gidiyor?"

"Ne?" diye balıklama atlıyor Cecille. Ona bakıp gülümsüyorum.

"Venus ve Cory, çıkıyorlar."

Ve Cecille'in o anki surat ifadesine kahkahalar atmak istiyorum, engel olduğumda yine de kıkırdıyorum.

Domates Yüz lakabı, ona yakışıyor.

"Eh," diyor Cory. "Birbirimizi sevip kolladığımız sürece kötü gidemez ki."

Gülümsüyorum. "Sevgi her şeyin karşısında durur."

* * *

"Hey," diyor bir ses. Gözlerim karanlıkta kapının pervazına yöneliyor. Biri dikiliyor.

Cory.

Yanıma yürüyor, ben de üzerime örtüyü çekiyorum.

"Bugün o soruyu Cecille bana asıldığı için sordun değil mi?" Gülümsüyor.

"Ben-" İtiraz etmeye çalışsam da işaret parmağını dudaklarımın üstüne yerleştiriyor.

"Şş, biliyorum. Ve bence gayet iyi yaptın," Gülümsemesi çok güzel. "Teşekkür ederim, Kızıl."

Bana ilk defa lakabımla sesleniyor.

Gülümsüyorum. "Rica ederim, Cory."

Ve Cory odadan çıkınca yüzümde belli belirsiz bir sırıtış oluşuyor.

* * *

Ben...Dansediyorum. Bacaklarım ritmik bir şekilde ilerlerken tango yaptığımı farkediyorum. Üzerimde kısacık kırmızı bir elbise var, saçlarımın rengini ortaya çıkarıyor. Düz saçlarım topuz yapılmış, birinin gövdesine sarılıyorum. Kafamı kaldırıp kim olduğuna bakınca Cory'i görüyorum.

Cory belimi kavrayarak beni kendine çekiyor. Auralarımız birleşirken tek vücut oluyoruz, o kadar yakınız ki. Parmaklarımı boynuna doluyorum, sonrasında beni belimden havaya kaldırıyor ve bacaklarımı beline dolatıyor. Ayaklarımda kalçasını hissedebiliyorum, beni geri eğiyor ve köprücük kemiklerimden yukarı öpücükler konduruyor. O kadar ateşliyiz ki, adeta yanıyoruz. Bize dokunmak imkansız.

Ve sonra dudaklarımı öpüyor, öpüşü beni farklı hissetiriyor, güzel kılıyor,iyileştiriyor. Uzun süre dudaklarımız bir arada kalınca ondan ayrılmam zor oluyor.

Ama gözlerim açılınca zorluk kayboluyor.

Az önce gördüğüm rüya... Bu... Kesinlikle yasak ve yanlıştı. Cory ile böyle hayaller kurmam... İmkansız değil miydi? Üstelik Cory ve Venus çıkıyordu, bense Cory'i hepi topu iki gündür tanıyordum.

Düşünceleri aklımdan dağıtarak normal rüyalar için kafamı yeniden yastığa koyuyorum.

DirenişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin