Direniş - Altıncı Bölüm / Günlük

6.4K 387 54
                                    

Multimedia : Tate

" Sevgili kızım Kelsey...

Günümüz, artık ölümcül bir düzenle şekillenmiş durumda. Öyle ki, uygulanan sistem, sahibi olduğumuz bu dünyada bizim öldürülmemizi şart koşuyorken, kendimizi öne çıkarıp 'Ölmeyi kabul ediyorum!' diyecek kadar güçsüz bir kız olmadığını bildiğim için sana bu defteri tutuyorum. Çünkü biliyorum, ben de çok yakında öleceğim.

İlk olarak kendini savun, her ne olursa olsun kendini savun. Bu süreden sonra fedakâr olman paha etmez. Bu süreden sonra herkes kendini koruyarak ırkını da koruyacak.

Yaşayan tek insanlar biz değildik kızım, bende adresleri olanları buraya yazacağım sana. Çünkü yokluğumda mücadele edemezsen, onlara sığınmanı isteyeceğim senden.

İki grubu biliyorum, birinde dört, ötekisinde ise üç kişi var. Bir sonraki sayfada adreslerine yer verdim, savunmasız hissediyorsan onları bul. Seni seviyorum ve yanında olamadığım için özür diliyorum kızım.

Özür diliyorum... "

Gözyaşlarım...Bunu okuduktan sonra onlara hükmetmem imkansız. Ama başka insanların da olduğunu öğrenmek... Bu gözyaşlarımı şimdi meşgul edecek nitelikte.

Defteri yastığın altına yerleştirip hızla salona koşuyorum ve aklıma gelen en doğrucu ismi haykırıyorum.

"Tate!"

Salonda masadan hızla kalkıp bana geliyor. "Ne oldu Kızıl?" Ben cevap veremeden beni omuzlarımdan sarsıyor.

"Başka..." diyorum. "Başka insanlar da yaşıyor!"

Gözleri büyüyor. "Kim söyledi bunu sana?"

"Annemin günlüğünde adresleri var. Lütfen onları da alalım Tate, n'olur!" diyorum telaşla. "Toplamda yedi kişi var, iki gruplarmış. On üç kişi olacağız. Bu... Bu gerçekten çok iyi olur. Sana yalvarıyorum Tate!"

Hızla Venus yerinden doğruluyor ve ondan hiç beklemediğim bir söz söyleyerek yanıma geliyor. "Kızıl'a sonuna kadar destek çıkıyorum, insan gerek bize."

Arkamdan Abbadon,Krista, Cory... Hepsi geliyor.

"Yok demem çok saçma olur, hadi onları bulalım." diyor Tate. "Adresi bize ver."

"Bekleyin," diyorum ve odama gidiyorum. Çalışma masasının üstünden bir not defteriyle kalem alıp, günlükten adresi aktardıktan sonra günlüğü yeniden gizleyip salona dönüyorum. Defteri Tate'e uzatıyorum. "İşte burada.İlk olarak üç kişilik gruba gidelim, onlarla gelmek daha basit olur."

Herkes kafa salladıktan sonra ışınlanma haplarından binlerce olan ardiyeden ne olur ne olmaz diye yirmi tane hap alıyorum ve geri dönüp hapları dağıtıyorum. "Herkes içinden, Tate'in okuduğu yere gidelim diye düşünsün, Tate sen de ikinci adresi içinden oku." diyorum ve hepimiz hapı içip, ışınlanıyoruz.

* * *

Çelik kapının önü su birikintisiyle dolu. İlk adımı atan ben oluyorum. Kapının tokmağına vurduktan sonra defterde annemin not düştüğü sözleri tekrarlıyorum.

"Ben Ekatarina Heast'in kızıyım, ben Kelsey Heast'im, lütfen bana yardım edin!"

"Adı Kelsey miydi?" Cory'nin fısıldamasını duyuyorum ama odaklanmam gereken daha önemli bir şey var ; kapı açılıyor.

Karşımda dikilen kıza bakıyorum, uçları kıvırcık sarı saçları var, bana ve arkamdakilere kaşlarını çatarak bakıyor. Sesi adeta fısıldar gibi.

"İçeri geçin,"

Hepimiz zaman kaybetmeden içeri geçiyoruz ve kız kapıyı kapatıp defalarca kilitliyor. Venus yürümeye kalkışıyor fakat kız onu durdurup konuşuyor. "İlk ben."

Kızı takip ediyoruz, bu klasik apartman dairesinin mutfağına girdiğimizde iki tane oğlanla karşılaşıyoruz.

"Ekatarina'nın kızı," diyor kız ve bana dönüyor. "Kelsey Heast."

"Kızıl'ı kullanıyorum." diyorum gereksiz de olsa.

Oğlanların ikisi birbirine çok benziyor. Aynı yüz hatları, aynı zeytin rengi saçlar ve buğday ten. Gözleri kömür karası. Sadece birinin boyu daha uzun. "Ben Cecille," diyor kız. "Annenin eğittiği çömezlerden biriydim."

Annem çömez mi eğitmiş?

Elbet bunun da günlükte bir açıklaması vardır, diye iç geçirip Cecille'e dönüyorum.

"Bunlar Josh ve Johan. Kardeşler, uzun boylu ve yaşça büyük olan Johan. Onlar da annenin çömez sınıfındandı."

"Başka kimler vardı o sınıfta?" diyorum hiç zaman kaybetmeden.

"Sekiz kişi daha, ama dördü öldü. Ötekilerle de pek görüşmüyoruz." diyor. "Siz ne için geldiniz?"

"Dünyadaki son kuvvet olarak bir arada olmamız gerekmez mi sizcede?" diyor arkamdan Abbadon. Onu ilk defa bu kadar ciddi görüyorum. "Bize katılın,"

"Biz üçümüz iyiyiz, birlik olmak amacıyla hayatımızı tehlikeye atmayız." diyor Cecille.

"Şurada Roxielerin bizi basması an meselesiyken ahmakça konuşma, " diyor Tate.

"Bana ahmak diyemezsin." diyor Cecille. Sonra önümde biri beliriyor. Sarı saçlarından tanıyorum onu; Venus.

Ve Venus, Cecille'in boğazını sıkıyor.

"O diyemez, ama ben diyebilirim. Bana bak Celine-"

"Adım Cecille."

"Her ne boksa, bize katılmaktan başka çareniz yok, yoksa hayatım pahasına olsa bile Roxieleri buraya çağırır ve Maella Roxielere (Erkek Roxieler) seni diri diri siktiririm fahişe!"

Ve kız korkuyla başını yukarı sallıyor.

Venus'e kendimi yeniden yakın hissetmemek mümkün değil.

Üçü içeri gidip bavullarımı toplarken Venus kaçmasınlar diye başlarında dikiliyor, zaten Cecille,Josh ve Johan da öyle bir girişimde bulunmayınca hazır olduklarında hepimiz ışınlanma tabletlerinden alıyoruz, ve yeniden eve dönüyoruz.

Eve.

Orası bir günde bizim evimiz mi oldu gerçekten? Bu hayret edilesi. Çünkü bir gündür tanıdığım insanları yıllardır tanıdığım insanlardan daha çok seviyorum.

Belki de, onlar benim asıl kardeşlerimdir.

Biraz daha olumsuz düşünürsek, insan kıtlığından dolayı onlara bu kadar bağlıyımdır.

Gerçek ikinci olsa bile -ki değil- , galiba ben her zaman birinci seçeneği kabul edeceğim.

Çünkü Venus bile artık benim kardeşim.

DirenişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin