BÖLÜM -2-

9.2K 257 14
                                    

MULTIMEDIA: KAAN

Ben bu düşüncelerimle içimde boğuşurken Kaan düşüncelerini sesli bir şekilde dile getirmeyi tercih etmişti. "Yok artık!"dedi ve hocanın verdiği kağıdı yere attı. Hoca ise bu sefer sinirlenmişti. "Kaan eğer bu sene dersimden geçmek istiyorsan verdiğim ödevlerin tamamı yapılacak. Anladın mı? Ailene ve parana güvenme bu kadar." Dedi. Hoca, Kaan'a lafı koymuştu yani. Kaan bu lafın üstüne bir şey söyler diye beklerken sadece oflayarak kağıdı yerden alıp oturması garip gelmişti. Ama olay çıkmadığına da memnundum. Acaba Kaan'la ne zaman konuşabilecektim? Nerden geldiğini bile bilmediğim bir cesaretle Kaan'a döndüm ve "Ee, ne yapacağız?" diye sordum. O ise beni tersleyerek "Benimle konuşma hakkını sana kim verdi?"diye sordu. Öküzlüğünü yine göstermişti. Gözlerimi devirerek önüme döndüm. Kaan'la tartışırsam sonunda zararlı çıkacağımı az çok tahmin edebiliyordum. Bu nedenle susmayı tercih ettim. Sonuçta bir şeyler ypmamız gerekiyordu ve hocanın sözleri üzerine Kaan'ın da bunun farkına varmış olması gerekiyordu. Aklı başına gelirse benimle konuşurdu zaten. Yani konuşurdu, değil mi? Konu Kaan olunca hiçbir şeyden kesin olarak emin olamıyordum. Kafamı öyle bir karıştırıyordu ki? Beni ne kadar terslese de aslında yanında olmak hoşuma da gidiyordu. Of ne diyorum ben ya? Böyle tiplerden uzak durmalıyım ve başarabilirsem duracağım da.

Sabah uyandığımda okula geç kaldığımı fark etmemle giyinip evden çıkmam bir oldu. Yine yağmur yağıyordu ve servisi kaçırmıştım. Otobüse de yetişemeyeceğimi anladım. Taksi aradım fakat maalesef onu da bulamamıştım. Hızlıca yürümeye başladım. Belki bir taksi bulur umuduyla da etrafıma bakıyordum. O sırada yanımda bir araba durdu. Kim olduğuna bakmak için kafamı çevirdiğim sırada arabanın içindekinin Kaan olduğunu gördüm. Belki beni arabasına alır umuduyla ona bakmaya başladığımda umudum gittikçe küçülüyordu. Birkaç dakika daha bakışmamız ardından boşu boşuna uğraştığımı fark edip umudumu kaybettim. Tam yürümeye devam edeceğim sırada kolumdaki el ile irkildim. Kaan'ın eli olduğunu anladığımda bir kez daha irkildim. "Bin şu arabaya" diyordu. İçimden "Çok öküzsün Kaan, ben kendim giderim. Sana mı kaldım?" demek gelse de tabiki bunu dememiştim. Çünkü hem gerçekten bu yağmurda bi arabaya ihtiyacım vardı hem de Kaan'ın sinirlerini bozmak istemiyordum. Bu nedenle arabaya bindim. Okula varana kadar hiç konuşmamıştık. Okulun önünde durduk ve park ettik. Arabadan ineceğim sırada yine kolumda bir el hissettim. Kaan "Bir daha böyle bir yağmurda yürümek gibi bir salaklık yapma." Dedi. Çok kibardı yani değil mi? Azıcık kibar olsa ölür müydü? Tabiki hayır ama çocuğun doğasında öküzlük vardı. Kolunu çektiğinde "Teşekkür ederim." Diyip hızlıca arabadan indim. Maalesef okuldakilerin bakışları üstümde toplanmıştı. Birçok kişinin bakışı ben ile arkam arasına gidiyordu. Arkama dönüp baktığımda Kaan'ın da arabadan iniyor olduğunu gördüm. Utanarak okulun içine girdim. Yanlış anlamış olamazlardı yani, değil mi? Umarım. İçeri girdiğimde Ece bana doğru geliyordu. Kolumu yakaladığı gibi beni sınıfa soktu. "Ne yaptın sen? Nasıl yapabildin?" dedi. İlk başta anlayamadım. Fakat sonra Kaan'dan bahsettiğini fark ettim. "Ne? Ne diyorsun sen? Hiçbir şey yapmadım." Dedim. Ece ise beni fazlasıyla şaşırtan bir cümle kurmuştu. "KAAN BENİM. ONDAN UZAK DUR. Yoksa yaşadığına pişman olursun."dedi. Beni itekledi ve sınıftan çıktı. Dünkü melek gibi kız gitmişti yerine şeytana benzeyen bir kız gelişti. İnanamadım. Daha 1 gündür tanışıyor olmamıza rağmen yakın arkadaşlar olacağımızı düşünmüştüm. Ama sanırım hemen güvenerek hata etmiştim. Bundan sonra Ece'den uzak duracağım. Ayrıca "Kaan onun ya da değil. Umrumda bile değil" demek isterdim. Ama nedense "Acaba çıkıyorlar mı? Veya Kaan Ece'yi seviyor mu?" diye merak etmeden duramıyorum. Ece zaten Kaan'I seviyor. Orası belli. Ama Ece'yi umursamıyorum bana böyle davrandıktan sonra. Maalesef Kaan birazcık umrumda. Ama ona aşık falan değilim tabiki. Sadece gözlerinin maviliğinde kayboluyor ve gözlerini keşfetmek istiyorum, o kadar. Yani tabiki aşık falan değilim. Bu düşüncelerle boğuşurken Ece'nin söyledikleri ve kolumu sıkıp beni itmesi aklıma gelince gözüden düşen bir damla yaşa engel olamadım. Şu anda birine ihtiyacım vardı. Doruk'u bulmak için sınıfına doğru ilerledim. O sırada Kaan ile karşılaştım. Bir süre karşı karşıya durduk ve bakıştık. Yüzü ifadesiz bakıyordu. Ya gerçekten duygusuzdu veya duygularını çok iyi saklıyordu. Ağladığımı görmesine rağmen hiçbir şey söylemeden yoluna devam etti. Ben de Doruk'u buldum ve olanları anlattım. İlk derse girmedik. Sürekli konuşup dertleştik ve bu tahmin ettiğimden bile iyi gelmişti. Doruk gerçekten çok iyi birine benziyordu. Beni güldürmek için elinden geleni yapıyordu. Ve ben de yaptığı esprilere değil daha çok bu şekilde çabalamasına gülüyordum. İkinci ders zili çalınca derse girmemiz gerektiğini hatırlayıp sınıflarımıza girdik. Kaan sırada tek başına oturuyordu. Düşünceli bir hali vardı. Kafasını sıraya gömmüştü. Yanına oturduğumda kafasını bir süre kaldırdı fakat sonra tekrar sıraya koydu. Edebiyat hocası geldiğinde dün verdiği ödevle ilgili neler yaptığımızı sordu. Sınıfın geneli en azından bir şeylere başlamıştı. Tabi Kaan'la benim dışımda. Sıra bize gediğinde hiçbir şey söyleyemedik. O da kızdı tabi ve bir an önce bir şeyler yapmamız gerektiğini söyledi. Ders bitiminde Kaan sıradan kalkarken bana "Çıkışta kapıda beni bekle." dedi. Ve benim cevabımı bile beklemeden çıkıp gitti.

Diğer derslere girmemişti. Ben de tüm teneffüslerimi Doruk'La geçirmiştim ve bu iyi gelmişti. Çıkışta kapıda beklemeye başladım. En az yarım saattir bekliyordum. Tam umudumu kaybedip gidecektim ki arabası ile Kaan geldi. Pencereyi açtı ve umursamaz bir tavırla "Bin arabaya" dedi. Bu iki oluyordu. İnsan bu kadar mı öküz olabilir? Diye düşünerek arabaya bindim. Sonunda konuşmaya cesaret edip "Nereye gidiyoruz?" diye sordum. O ise "Size" dedi. Ben ise "NE?" diye bağırdım. Biraz fazla bağırmış olacağım ki açıklama yapma gereği duydu. "Of tabi ki size gitmiyoruz. Bize gidiyoruz." Dedi. Sanki çok normal bir şey söylemiş gibi. Ben ise tekrar "NE?" diye bağırdım. "Ben gelmek istemiyorum. "dedim. O ise "Sana seçme şansı sunduğumu hatırlamıyorum." Dedi. Ben de artık kendime engel olamayarak "Neden bu kadar öküzsün?" dedim. Sonradan dediğim şeyin ve şu anda onlara gitmekte olduğumuzun farkına varıp pişman oldum ama iş işten geçmişti. Kaan ilk önce alayla karışık bir kahkaha attı ve "Ben, ben mi öküzüm?" dedi ve bir kahkaha daha attıktan sonra "Çok konuşuyorsun." Dedi.

Sen BENİMSİN.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin