BÖLÜM -21-

2.6K 105 2
                                    

Artık yepyeni bir Güneş'tim. Kaan'la konuşmamızdan beri 1 hafta geçmişti. İlk günler sürekli ağlayıp bunalıma girmiştim. Ama artık Kaan'a beni üzdüğünü görme fırsatını vermeyeceğim. Değiştim. Kaan beni değiştirdi ve artık daha güçlü olacağım. Beni yenemediğini, hala çok güçlü olduğumu ve belki inanmasam da onsuz da yaşayabileceğimi ona göstereceğim. Onu başka bir kızla gördüğümde hala canım çok fazla acısa da acımı içimde yaşayacağım. Dışarıdan mutlu gözükeceğim. Ne kadar elimden gelirse onu o kadar bana söylediği sözler için pişman etmeye çalışacağım.

Sabah uyandığımda 1 haftadır ilk defa aynanın karşısına geçtim ve tabiki berbat haldeydim. Duş aldıktan sonra giyinip yine aynanın karşısına geçtim. Makyajla yüzümü düzeltmeye çalıştım. Gözaltım morarmıştı. Kapatıcıyla kapattım. Yarım saat sonunda çok uğraşmam gerekse de başarmıştım. Saçlarımı kurutup düzleştirdikten sonra son kez aynaya baktım ve kendime verdiğim sözü tekrar kendime hatırlattım. Evden çıkıp servise bindiğimde kulaklıklarımı taktım ve Demi Lovato'nun çok sevdiğim bir şarkısı olan "Skyscraper" şarkısını dinlemeye başladım. Sözleri sanki beni anlatıyordu.

You can take everything I have

You can break everything I am

Like I'm made of glass

Like I'm made of paper

Go on and try to tear me down

I will be rising from the ground

Like a skyscraper, like a skyscraper

Servisten indiğimde okulun kapısının önünce durup derin bir nefes aldım ve güçlü olduğumu göstererek içeri girdim. Bahçede gözlerimi gezdirdiğimde gözlerim Cansu'da takıldı ve yanına doğru ilerledim. Bu halime şaşırmış olacak ki "Vaay, bu Güneş mi? Kızım, çok güzel görünüyorsun. Toparlamışsın kendini." Dediğinde belki de bir haftadır ilk defa gülümsedim ve "Artık güçlü olacağım. Kaan'a onu umursamadığımı göstereceğim." dediğimde Cansu da "Çok sevindim canım. Sınıfa girdiğinde de aynı düşüncede ol, Kaan'ın ve göreceğin şeyin fikrini değiştirmesine izin verme, tamam mı?" Ne dediğini tam anlayamasam da kafamı tamam anlamında salladım ve beraber içeri girdik. Koridorda yürürken insanların bana bakışları hiç hoşuma gitmemişti. Çok küçümseyici bakışlar atıyorlardı. Ne olduğunu anlayamasam da bu beni çok rahatsız etmişti. Bu yüzden hızlı adımlara sınıfa doğru ilerledim ve içeri girdim. İçeri girdiğimde gördüğüm manzara karşısında ağzımın şaşkınlıkla açılmasına engel olamadım. Kaan bizim yani benimle beraber oturduğu sırada oturuyordu. Ama kucağında Ece vardı?!? Benim sıramda, beni tehdit eden manyakla Kaan... Burasının okul olduğundan haberleri var mıydı acaba? Şu anda her ne kadar eve gidip çikolatalarımla depresyona girmek istesem de kendime verdiğim sözü hatırlatarak dik durmaya çalıştım. Gözüme gelen yaşları güçlükle geri gönderdim. Ama gözlerimi onlardan alamıyordum. Canım yanıyordu ama Kaan'ın amacına ulaşmasına yani benim canımın yandığını görmesini istemiyordum. Zorlukla başımı çevirdim ve evde ayna karşısında kaç kere çalıştığım ifadesizlik maskesini takındım. Ne kadar başarılı oluyordum bilmiyordum ama Kaan'a istediğini vermemekte kararlıydım. Sırama oturmak istesem de şu anda pek mümkün görünmüyordu. Gözlerimi onlardan kaçırıyordum. Oturacak yer bakmak için gözlerimi tekrar o tarafa çevirdiğimde Kaan'la göz göze geldik ama beni takmadan Ece'ye döndü ve onu öptü. Ne??! Gözümün önünde onu öpecek kadar şerefsiz miydi? Peki ben böyle bir adama güvenecek kadar kör ve aptal mıydım? Sanırım ikisinin de cevabı "Evet". Yüzümdeki ifadesizlik maskesini korumaya çalışarak çantamı yine arka sırada ama diğer uçta olan sıraya koydum ve oturdum. Yanımda oturan kız "Merhaba" diyerek tanışmaya çalışsa da şu anda konuşacak durumda olmadığımdan hemen "Merhaba" diye geçiştirip kafamı sıraya koydum. Zil çaldığında Ece gitmişti. Ama sorun şu ki, Kaan da Ece ile beraber gitmişti. Ve ikinci sorun ise, ikisinin el ele tutuşarak gitmeleriydi. Kendimi ağlamamak için gerçekten zor tutuyordum. Güçlü olmam gerekiyordu. En azından güçlü görünmem gerekiyordu. Tenefüste Cansu yanıma geldi ve beni zorla kantine götürdü. Köşede bir masaya oturduğumuzda benimle sohbet etmeye çalıştı ama ben konuşmak istemediğimi açıkça belli eden bir şekilde sadece kafamı sallıyor, dediklerini dinlemiyordum. Ama sonunda dayanamayıp "Kaan ve Ece arasında ne var?" diye sordum. Cevabından korkuyordum ama bilmem gerekiyordu. İlk önce söyleyip söylememek arasında kalsa da söylemeye karar verdi. " Gördüğün gibi, bugün baya yakınlardı. Yani Kaan senden önce kimseyle çıkmamıştı. Şu anda bir dedikodu var ama sadece dedikodu.." söylerken zorlandığı belliydi. "Devam et, lütfen." Dediğimde derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. "Ya bak bu sadece bir dedikodu, kendini üzme. Ama duyduğum kadarıyla okuldakiler Kaan'ın seni kullandığını, Ece'yi kıskandırmak için senle çıktığını aslında Ece'ye aşık olduğunu söylüyor." Dediği şeyler canımı yakmaya yeterken bir de bunların doğru olabileceği ihtimali beni yıkıyordu. Gözümden bir damla yaş gelmesine engel olamadım ama güçlü olmam gerektiğini hemen kendime hatırlatıp gözyaşımı elimle sildim ve derin bir nefes aldım. Sakin olmaya çalışıyordum ama çok zordu. Cansu bu halimi gördüğünde beni sakinleştirmeye çalışarak "Ya bu duyduğum en saçma şey. Aklı başında kimse inanmaz zaten Güneş, lütfen üzme kendini. Bu Ece ve arkadaşlarının yaydığı bir dedikodudur sadece." Dediklerine inanmaya çalışsam da Kaan'la Ece'nin sabahki hali gözümün önüne geldikçe inanmam güçleşiyordu. Kendimi kullanılmış hissediyordum. Kaan'ın geçen hafta söylediği "Hiç sevmedim." Cümlesi bunun kanıtıydı. Üzülmem bir işe yaramayacaktı aksine onların istediği beni kırmak, yıkmaktı. Buna izin vermemek için elimden geleni yapacaktım. Hemen kendimi toparladım ve yüzüme yapay bir gülümseme yerleştirerek ayağa kalktım ve Cansu'ya "Sonra görüşürüz." Diyerek el salladım ve gülümsememi bırakmadan sınıfa doğru ilerlemeye başladım.

Merhabaa, hafta içi olduğu için biraz geçiş bölümü gibi oldu. Bir dahaki bölüm çok olaylı geçecek. Sizi seviyoruum. Lütfen vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Kaan ve Ece hakkında ne düşünüyorsunuz? :)

Sen BENİMSİN.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin