İlk defa aşkı tadıyordum ve bu çok güçlü bir duyguydu. Sonunda konuşacak duruma geldiğimde "Ne olacağız biz Kaan, ne yapacağız?" diye sordum. Sesim çaresiz çıkmıştı. "Bilmiyorum Güneş, bilmiyorum Güneş'im." Ve evet, ilk defa Kaan bir şeyi bilmiyordu.
- - - -
Diyecek bir şey yoktu. Belki de hiçbir neden olmadan bırakmıştı beni. Beni korumak istemesini kabul edemiyordum. Korunmak değil mutlu olmak istiyordum. Kaan'ın kollarından ayrıldım ve hiçbir şey söylemeden okulun kapısına doğru ilerledim. Adımlarım zayıftı. Güçsüzdüm. Kapıdan hızlıca çıktım ve koşmaya başladım. Elimden geldiğince hızlı koşuyordum. Bir an önce sahile gitmem gerekiyordu. Yağmur yağmaya başlamıştı. Gittikçe şiddetini arttırıyordu. Yüzüme değip geçen yağmur damlaları gözyaşlarımla karışıyordu. Sahile geldiğimde yağmurdan sırılsıklam olmuştum. Denize doğru döndüm ve kollarımı iki yana açtım. Bağırmak, çığlık atmak istiyordum. Ama sözlerimi yuttum. Çığlıklarımı bastırdım. Duygularımı kapatmak istiyordum. Aynı anda birçok şey hissediyordum. "Acı, hüzün, kızgınlık, pişmanlık, aşk ve nefret..." Hepsi aynı anda saklandıkları yerlerden çıkmış kalbime hücum ediyorlardı. Delice ağlıyordum. Çığlıklarımı da göyaşlarımla akıtıyordum. Kaan'sızdım artık. Ama en kötüsü de beni ne hale getirdiğiydi. Sadece canımı yakmakla kalmamış, beni paramparça etmişti. Yıkmıştı. Bacaklarım artık hissizleştiğinde yere çöktüm ve öylece durdum. Ta ki biri beni kucağına alıp götürmeye çalışana kadar. Kaan olduğunu görünce beni bırakmasını söyledim ve inmek için çırpındım. Sonunda beni bıraktı ve bana bağırmaya başladı. "Ne yapıyorsun bu yağmurda sen? Hasta olacaksın. Sırılsıklam olmuşsun. Çabuk arabaya bin." Dediğinde güldüm. İçten bir gülümseme değildi bu. "Senin yüzünden olanlara bak. Herkes hakkımda saçma sapan dedikodular üretmiş, arkamdan konuşuyor. İlişkimizi bir hiç uğruna bitirdin. Ben korunmak değil mutlu olmak istiyordum. Risk almak istiyordum belki de ama tutku istiyordum. Sadece mutlu olmak istemiştim." "Güneş, yapma böyle. Arabaya bin, öyle konuşalım." Onu dinlemeden yürümeye başlamıştım ki Kaan beni tekrar kucağına aldı ve bu sefer direnmelerimi dikkate almadan beni arabaya bindirdi. Bir şey söylemeden arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı. Evimin önüne geldiğimizde bir şey söylemesine fırsat bırakmadan arabadan indim ve eve girdim.
Ertesi gün okula girdiğimde üstümdeki bakışlar daha da artmıştı. Kantine girdiğimde duyduklarım ise bende bir şok etkisi bırakmıştı. "Güneş'le ilgili konuşulanları duydun mu? Para ile çalışıyormuş."
"Güneş'i duydun mu? Altına girmediği erkek kalmamış." "Güneş'i biliyor musun? Kaan para karşılığında onunla birlikte olmuş."
Kantinde yürürken masalardan duyduğum konuşmaların sadece bazılarıydı bunlar. Dedikodular artmıştı. Suçlamalar ağırlaşmıştı. Lanet olsun bu dedikodular nasıl olabiliyordu? Nasıl böyle iğrenç bir ithamda bulunabiliyorlardı? Ama emindim hepsi o Ece'nin başının altından çıkmıştı. Acaba Kaan'ın bu işle bir ilgisi var mıydı? Bu kadarını da yapmış olamadı di mi? Yoksa olabilir miydi? Kulaklarımı kapatarak onları dinlememeye çalıştım ve hemen bahçeye çıktım. Kaan'ı gördüğümde hızlı adımlarla yanına gittim. "Yeni dedikoduları duydun mu? Tebrik ederim. Ece ile gerçekten çok iyi bir iş başarmışsınız." Diyip arkamı dönüp tekrar yürümeye başladığımda kolumda hissettiğim elle geri döndürüldüm. Kaan kolumdan çekmiş ve beni kendine yaklaştırmıştı. "Ne diyorsun sen? Ne dedikodusu?" "Şaka mı? Cidden haberin yok mu? Çünkü buradaki herkes biliyormuş gibi geliyor." Kaan beni orada bırakıp birkaç kişinin yanına gittiğinde gözlerimi devirdim ve sınıfa çıkmak için okula girdim. Kimseyi duymamaya güçlü gözükmeye çalışıyordum.
İlk dersten sonra konferans salonunda toplanmamız gerektiğini söyleyen bir çocuk geldi ve herkesi salona topladı. Ne olduğunu anlayamamıştık. Salonda oturarak birkaç dakika bekledikten sonra sahnenin ışıkları yandı ve Kaan sahneye çıktı ama yanında Ece de vardı. Kaan Ece'yi saçından tutarak sahneye çekiştiriyordu. Sahneye çıktıklarında Kaan sakince "Konuş." Demişti Ece'ye. Ece bir şey söylemeyince Kaan Ece'nin saçından biraz daha çekti ve bağırdı. "Konuş dedim sana!" Ece ağlıyordu ama konuşmaya başladı. "Be-en uydurdum. Güneş hakkında-aki tüm dedikoduları be-en uydurdum. Hiçbiri doğru de-eğil." Kaan Ece'nin saçını bıraktığında "Şimdi defol buradan." Diye bağırmıştı. Ece ağlayarak sahneden indi ve hızlı bir şekilde salonu terk etti. "Eveet, sanırım anlamışsınızdır. Bir daha Güneş'e herhangi kötü bir şey söyleyen, kötü bir imada bulunan, ona dokunmaya cesaret eden veya kötü bir bakış atan bile kendini ölmüş bilsin. Anladınız mı?" Salondan ses gelmeyince Kaan tekrar sesini yükselterek sordu. "Anladınız mıı?" Salondan "Evet." Sesleri gelmeye başladığında Kaan "Aferin." Dedi ve bana döndü. Salonun korktuğu belli oluyordu. "Güneş, lütfen buraya gelip benimle şarkı söyler misin?" Bu dediğine çok şaşırmıştım. Girmek istiyordum ama öylece kalakalmıştım. Sonunda Cansu yanımdan beni dürtünce ayağa kalktım ve düşüncelerimi zihnimde gerilere atarak sahneye doğru ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen BENİMSİN.
Teen Fiction+Benimle olmasan bile hep benim olacaksın. -Ben hep senin olacağım. Çünkü ben sensiz kendim olamam. Adım Güneş. Lise 3’e başlayacağım. Şimdiye kadar İzmir’de yaşıyorduk. Fakat bu sene babamın tayini dolayısıyla İstanbul’a taşınıyoruz. Açıkçası çok d...