BÖLÜM -17-

3.3K 126 3
                                    

MULTIMEDIA: IGGY AZELEA - FANCY

Kim olduğunu anlamadığım iri yapılı adam tam karşımızda duruyordu ve Kaan'a "Beni özledin mi?" diye sormuştu. Düşüncelerim o adamın Semih olduğu yönünde olsa da olmaması için dua ediyordum. Fakat Kaan'ın ürkütücü bir ses tonuyla söylediği "Semih!" sözcüğü düşüncelerimin doğru olduğunu kanıtlamıştı. Korkmuştum. Ama Kaan'ın elimi tutmasıyla korkum biraz da olsa azalmıştı. Kaan gözlerini Semih'e kilitlemişti. Gözlerini ondan ayırmadan bana "Güneş, arabaya git." Dediğinde Semih "Güneş'cim aslında ben de seninle tanışmayı bekliyordum. Ama şimdi gitsen de olur. Nasıl olsa çok yakında bir daha görüşeceğiz." Demişti. Korkudan kalp atışlarım hızlanmıştı. Kaan'ı Semih'le bırakmak istemesem de Kaan'ın gözlerini bana çevirip sesini yükselterek "Git." Demesiyle arabaya doğru yöneldim. Hemen arabaya bindim ve kapıyı kilitledim. Onları göremiyordum. Bu yüzden içim içimi yiyordu. Ama geri gidemezdim. Kaan arabada kalmamı söylemişti ve açıkçası Semih'in "Yakında tekrar görüşeceğiz." Demesi kafamı karıştırmıştı. Kaan'ın çetesiyle konuştuklarını hatırladığımda içimi tekrardan bir korku sardı. Kaan'ın değer verdiği birine zarar vermek istiyordu. Tabi bir de amcası olmasına rağmen Doruk'un değer verdiği birine de zarar vermeyi amaçlıyordu. Ve bu durumda ben süper(!) hedef oluyordum. Çünkü Doruk da Kaan da bana değer veriyordu ve bana bir şey yaparsa ikisi de üzülebilirdi. Kaan'ın umursamayacağını düşündüğüm de ise Berk'in dedikleri aklıma geliyordu. Off off. Kaan da hala gelmemişti. Merak etmeye başlamıştım. Tam Kaan'ı dinlemeyerek arabadan ineceğim sırada Kaan'ın arabaya doğru gelmesiyle araba koltuğundaki yerime tekrar sindim. Kaan arabaya bindiğinde hiçbir şey söylemeden arabayı çalıştırdı. Ne olduğunu veya ne konuştuklarını ne kadar merak etsem de şu an sormak için hiç uygun bir zaman değildi. İkimiz de konuşmuyorduk. Arabadaki sessizlik Kaan'ın telefonunu eline alması ve birini aramasıyla kesildi. "Doruk, bizimkileri topla. Dağ evinde." Dediğinde Doruk'u aradığını anlamıştım. Ama dağ evi mi? Niye oraya gidiyorduk ve orası da neresiydi? Okula gitmiyor muyduk? Tamam, bu son söylediğim çok saçmaydı. En iyisi susmak.

Yarım saat süren yolculuktan sonra dağ evine varmıştık. Burada ne yapacağımızı bilmiyordum ama sormaya da cesaret edememiştim. Evin önündeki arabalardan diğerlerinin de geldiği anlaşılıyordu. Eve girdiğimizde herkes salonda oturmuş konuşuyorlardı. Biz de iki kişilik bir koltuk bulduk ve oturduk. Kaan Semih'i gördüğümüzü söylediğinde hepsi şaşırmıştı. Ülkeye geri döndüğünü hepimiz biliyorduk ama bize daha doğrusu Kaan'a görünecek kadar cesareti olması bizi de onları da şaşırtmıştı. Kaan benim de duyduğum kısmı anlattı. Sonra benim içerideki bir odaya gitmemi söylese de gitmedim ve onları dinlemeye devam ettim. Kaan da ne kadar inatçı olduğumu bildiğinden olacak ki konuşmaya devam etti "Güneş hedef halinde. Onu korumamız lazım. Dediklerim hala geçerli ama tedbirleri arttırmalıyız. Aslında burası onun için en güvenlisi ama burada uslu uslu kalacağını hiç düşünmüyorum." Dediğinde gülümsedim. Beni tanıyordu. Onun yanında olmak istiyordum ayrıca evdekilere hesap veremezdim. "Bu yüzden evinin önüne iki koruma koyacağız. Siz ayarlarsınız ve evden çıkmak istediğinde mutlaka bana haber vereceksin Güneş." Son cümlesini bana bakarak söylemişti. Daha önce de söylediğim gibi yanında bizden birileri olmadan dışarı çıkmayacaksın. Anlaşıldı mı?" dediğinde kafamı evet anlamında salladım. "Bu sırada da Semih'i arayacağız. Tüm adamlarımıza haber verin. Şehrin her tarafına baksınlar." Dediğinde Berk ayaklandı ve telefonunu da alıp içeri geçti. Muhtemelen korumaları ve adamları ayarlayacaktı. Kaan "Aytaç, Güneş'i evine bırak." Dediğinde ben de söze karıştım ve "Bu saatte okulda olmam lazım. Eve gidemem. Okula gidiyim." Dedim. Tek başıma gitmeme izin vermeyeceğini biliyordum ama yine de şansımı deneyim demiştim. Kaan bir süre düşündükten sonra "Aytaç da seninle geliyor. Bütün gün okulda yanından ayrılmayacak. Ben müdürü hallederim. "dediğine Aytaç ayağa kalktı ve bana da kalkmam için elini uzattığında elinden destek alıp kalktım ama Kaan'ın delici bakışlarıyla elimi hemen geri çektim. Aytaç kapıya doğru yöneldiğinde benim de gelmemi bekliyordu ama ilk önce Kaan'a dönüp "Siz ne yapacaksınız?" diye sordum. Bu sefer Doruk sözü aldı ve "Sen bizi merak etme prenses." Dedi. "Prenses"i duyunca Kaan'ın kaşları çatılsa da Doruk'a güvendiği belliydi bu nedenle bir şey demedi. Bu sefer Kaan sözü aldı ve "Akşam yanında olacağım. Ararım." Dediğinde kafamı tamam anlamında salladım ve Aytaç'la beraber evden çıkıp arabasına bindik.

Okula vardığımızda 3.derse giriyorduk. İlk 2 dersi kaçırmıştım. 3.derse girmek için sınıfa doğru ilerlediğimde Aytaç da benimle geliyordu. Sınıfa girdiğimiz de Aytaç Kaan'ın yerine yani yanıma oturdu. Hoca bir şey dememişti. Kaan müdürle konuşmuş böylece hocaları da halletmiş olmalıydı.

Öğlen yemeği zamanına geldiğimizde Aytaç hiç yanımdan ayrılmamıştı. Gerçekten Kaan'ın dediğini tamamıyla uyguluyordu. Yemekhaneye gittiğimizde bir şey yemek pek içimden gelmese de -Çünkü Kaan'ları merak ediyordum.- Aytaç'ın zoruyla bir şeyler yemiştim. Bir şey yemezsem Kaan'ın ona kızacağını söylemişti bu nedenle yemek zorunda kalmıştım. Yemekten sonra sınıfa çıkmıştık. Arada sohbet ediyorduk. Beni sıkmıyordu ama dikkatim Kaan'da ve tabi Doruk ve Berk'te bile olduğu için dediklerine pek kendimi veremiyorduk. Arada gülümseyip kafamı anladığıma dair sallıyordum. Ama hiçbirini dinlemiyordum. Aytaç da bunu anlıyordu ama beni sıkmamak için bozuntuya vermiyordu.

Sonunda okul bittiğinde Aytaç beni eve bırakacağını söylemişti. Arabasına bindiğimizde telefonu çaldı. "Kaan arıyor." Dediğinde kalbim birden hızlanmaya başladı. Aytaç açıp "Efendim." Dedikten kısa bir süre sonra "Tamam, hemen geliyorum." Diyip telefonu kapatmıştı. "Ne oldu? Diye sorduğumda "Seni eve bırakıp Kaan'ın yanına gideceğim. O iyi, merak etme. Semih'in izini bulmuşlar sanırım." Dediğinde hem Kaan iyi olduğu için rahatlamıştım hem de şimdi Semih'in yanına gidecekleri için korkmuştum. Onlarla gelmek istesem de buna asla izin vermeyeceklerini bildiğim için sustum ve bir şey diyemedim. Evimin önüne geldiğimizde Aytaç'a teşekkür ettim ve içeri girdim. Girerken evin önünde bekleyen iri yarı 2 korumayı görmüştüm. Evde kimse yoktu. Annemler çalışıyordu. Mert de bir arkadaşında falan olmalıydı. Odama geçip üstüme gri bir rahat şort ve üstüne de mavi salaş bluzumu giydim. Salona geçip televizyonu açtım ve izlemeye başladım. Yaklaşık 1 saat sonra falan duyduğum tıkırtı sesiyle yerimde doğruldum ve televizyonu kapadım. Sonra bu olanlar yüzünden fazla paranoyakça davrandığımı düşünüp tekrar koltuğa yayıldım. Tam televizyonu açacaktım ki bir ses daha duydum. Hemen mutfağa gidip sopa gibi bir şey aradım. Ama anca oklavayı bulmuştum. Bu sırada bir ses daha geldi ve telefonumu elime alıp hemen Kaan'ı aradım. "Kaan" dediğimde karşımda gördüğüm 2 adamla boğazım düğümlendi. Bunlar korumalar değildi. Boğazımdaki düğümü zar zor çözüp tekrar "Kaan" dediğimde karşımdaki iki adamın arkasında Semih'i gördüm ve hemen boğazımı zorlayarak "Ka-an, Semih bu-ra-a-da." Diyebildim. Kafama bir şeyle vurulup bayılmadan önce son hatırladığım şey Kaan'ın telefondaki "Güneeş!" diye bağıran sesinin kulaklarımda yankılanmasıydı.

Eveet, tam yerinde kestim di mi :D Okunma sayımız artıyor. Bu yüzden mutluyum ve bu bölümü çok istekli bir şekilde yazdım. Ayrıca vote larınızdan dolayı teşekkür ederim :) Beni destekleyip yorum yapan @delenatorforever adlı okuyucuma çok teşekkür ediyorum ve bu bölümü ona ithaf ediyorum. Eğer okunma sayımız 1000'i geçer, vote ve yorum sayımız artmaya devam ederse bir sonraki bölümü İLK DEFA Kaan'ın ağzından yazabilirim. Neyse, sizi seviyorum :D Daha önce de söylediğim gibi okunma, vote ve yorum sayımız ne kadar çok ve hızlı artarsa bir dahaki bölüm o kadar hızlı ve uzun gelir. Okuyucularıma sevgilerimlee :))

Sen BENİMSİN.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin