Uyandığımda yine yatağımdaydım. Başım çok ağrıyordu. Kalkmak için doğrulduğumda odamdaki koltukta uyuyan Kaan'ı fark etmemle yerimden sıçradım. Beni buraya o mu getirmişti? Dün gece olanlar ve duyduklarım yavaş yavaş aklıma gelmeye başladı. Normalde hatırlamamalıydım ama nedense hatırlıyordum. Ve hatırlamamayı tercih ederdim. Doruk, Kaan'a abi demişti. Gerçekten kardeşler miydi yani? Benden saklamışlar mıydı? Ve Kaan ne demişti, "Biz kötüyüz." Demişti. Ne demek istedi ki? Off zaten başımın öldürecek gibi ağrımasının yanında bir de bunlar kafamın allak bullak olmasını sağlamıştı. Yavaş yavaş kendime gelmeye başladığımda Kaan da kalkmıştı. Hemen gitmeye kalkıştı fakat kendimden beklemeyeceğim bir çeviklikle kolunu tuttum ve bana dönmesini sağladım. "Konuşmamız lazım." Dedim. O ise "Konuşacak bir şey yok." Dedi fakat öğrenmem gerekiyordu bu nedenle biraz daha ısrar ettim. "Kaan, lütfen." Dedim. Sesim kısık çıkmıştı. Kaan daha fazla dayanamayıp yatağın köşesine oturdu. Ben de yanına oturdum. "Dün bir şeyler duydum." Dedim. O anda kafasını bana çevirdi. Duymamı, duysam bile hatırlamamı beklemiyordu herhalde. "Siz Doruk'la ka-a-rdeş misiniz?" diye sordum. Kekelememe engel olamamıştım. Kaan ilk önce konuşup konuşmamak arasında kararsız kaldı fakat sonunda "Evet" dedi. Ben ise yaşadığım şaşkınlıkla "Ne??!" diye bağırdım. "Nasıl ya?" Niye söylemediniz?" dedim. Gerçekten kızmıştım. Hele Doruk'un en yakın arkadaşım dediğim kişinin Kaan'ı her şeyi anlattığım kişinin bu kadar önemli bir gerçeği benden gizlemesi çok koymuştu. "Bak Güneş, ben 19 yaşındayım. Doruk ise 18. Ben iki sene Doruk da 1 sene okula devam etmediği için lise 3'teyiz. Doruk'la annelerimiz aynı fakat babalarımız farklı. Ben daha 6 aylık falanken annemle babam ayrılmış. Ve annemin Doruk'Un babasından bir çocuğu olmuş. Yani Doruk doğmuş. Sonra ben 3 yaşında falanken annem babamdan ayrıldığına pişman olmuş ama Doruk'u da bırakmak istememiş. Babam da anneme çok aşıkmış. Affetmiş. Ve Doruk'u oğlu gibi kabullenmiş." Diye bir çırpıda anlattı her şeyi. Gerçekten şaşkındım. "Peki, bunu benden niye sakladınız?" diye sordum. Cevap vermedi. Biraz düşündükten sonra "Çünkü... Her şey bu kadar değil. Daha devamı var. Ve bu devamı gerçekten iyi şeyler değil. Öğrenmek istiyor musun gerçekten?" dedi. Ne olursa olsun bilmeliydim. O yüzden evet anlamında kafa salladım. Anlatmaya başladı. "Doruk'un babası da anneme aşıkmış ve annemin onu bırakıp babama geri dönmesi çok zoruna gitmiş. Bu yüzden... Ben daha 8 Doruk ise 6 yaşındayken..." Anlatmakta zorlandığı belliydi. Elimi yanağına koydum ve ona destek olmaya çalıştım. Boğazını temizledikten sonra devam etti. "Doruk'un babası annemi vurdu. Hem de Doruk'la benim gözlerimiz önünde. O Küçük iki çocuk için annelerin ölümünü izlemek gerçekten çok kötüydü. Çok zordu bu durumu kabullenmek. O günden sonra Doruk'la beraber babamla yaşadık. Doruk'la birbirimize destek olduk. Ve bir yemin ettik. Doruk'un babasından intikam alıcaktık. Doruk babasını öldürmek istiyordu. Biliyorum, bu sana garip gelecek. İnsan babasını öldürmek ister mi? Diye ama içimizde büyütmüştük biz nefretimizi. Çocukluğumuzdan beri ve ben 17 Doruk da 15 yaşındayken Doruk'un babasını bulduk. Ve.. onu öldürdüm. Hem de aynı şekilde yaptım bunu. Onu vurdum. Çocuklarının önünde yapacak kadar vicdansız olamadım ama onu vurdum. Ben bir katilim, Güneş." Dediğinde kalbim çok hızlı atıyordu. Kaan bir katildi. Kaan bir katildi. Bu düşünce beynimi doldurmuştu. Ve mantığım ondan korkmamı ve kaçmamı söylüyordu. Ama kalbim bambaşkaydı. Hem ondan kaçamazdım ki. Her ne kadar uzak dursam bile o hep benimleydi. İçimdeydi. Kalbimdeki yeri çok sağlamdı. Beynim "Uzak dur." Diye haykırırken kalbime yenik düştüm ve başını kucağıma koydum. Saçını okşamaya başladım. Yaşadıkları kötüydü. Yaptığı şey de kötüydü. Ama.. Onu bırakamadım. Ona doğru yaklaştım ve dudaklarımı dudaklarına bastırıp onu öptüm. Uzun süre öpüştükten sonra kafamı kaldırdım. Ona ihtiyacım vardı. Kaan sanki düşüncelerimi duymuş gibi "Sana ihtiyacım var." Diye fısıldadı. Ve elini saçıma getirip beni tekrar kendine çekti ve öptü. Tekrar başımı kaldırdığımda Kaan kucağımdan kalktı ve elimi tuttu. "Benimle uyur musun?"dedi. Yine kalbime yenik düşerek yatağa yattım. Hava daha karanlıktı. Kaan da yanıma yattı ve elini belime koydu. Kafasını da saçlarıma gömdü. Bu çok iyi gelmişti. Ama kafamı kullanamıyordum. Sanki kalbim beynimi ele geçirmişti. Onu seviyordum. Hem de çok. Yüzünü görmek için kendimi ona doğru çevirdim. Artık aramızda çok az mesafe vardı. Elimi yanağına koyup okşadım. Gözlerimiz birbirine kenetlenmişti. O sırada kalbimin beni tamamen ele geçirmesini sağlayan cümle dudaklarından döküldü. "Seni seviyorum, Güneş. Sen benim güneşimsin. Işığımsın." Dediğinde ben de "Seni seviyorum, Kaan." Dedim. Bunu duyunca yüzünden hafif bir gülümseme geçti ve beni tekrar diğer tarafa çevirip ellerini belime sardı ve kafasını yeniden saçlarıma gömdü. "Hadi artık uyuyalım." Dedi. Sesi saçlarıma gömdüğü kafası yüzünden boğuk çıkmıştı. Onu dinleyerek uyumaya çalıştım. Kaan'ın elleri belimde tenimi yakarken bu çok zor oluyordu. Bir süre uyuyamadım fakat sonra uykuya daldım.
Aslında bu bölümü yarın yayınlayacaktım ama dayanamadım. Bir dahaki bölüm büyük ihtimal yarin gelir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen BENİMSİN.
Teen Fiction+Benimle olmasan bile hep benim olacaksın. -Ben hep senin olacağım. Çünkü ben sensiz kendim olamam. Adım Güneş. Lise 3’e başlayacağım. Şimdiye kadar İzmir’de yaşıyorduk. Fakat bu sene babamın tayini dolayısıyla İstanbul’a taşınıyoruz. Açıkçası çok d...