Bu laftan sonra iki adam da şaşırmıştı ama kolumu bırakmamışlardı. Ta ki kolumu tutan adam yüzüne bir yumruk yiyinceye kadar. "Ne demiştim lan ben size?" Adamlar hızlıca kaçarken ben de kollarımı beni kurtaran kişiye doladım. Onu çok özlemiştim.
Doruk gelmişti.
Beni kurtaran kişi Doruk'tu. Ona sarılı bir şekilde duruyordum. Bırakmıyordum. "Seni çok özledim, aptal." Dediğimde o da saçımı okşuyordu. "Ben de seni güzellik." Dediğinde gülümsedim. Beraber banka oturduğumuzda ona soracak bir ton sorum vardı. "Nerelerdeydin? Neden hiç arayıp sormadın?" sorularıma devam edeceğim sırada Doruk elini ağzıma koydu ve beni susturdu. "Shh, her şeyi anlatacağım prenses, biraz sakin ol." Dedi ve güldü. Ben gülümsedim ve onu dinlemeye başladım. "Semih'i hallettim. İşi bitti. Yani yanlış anlama öldürmedim." Gülerek devam etti. "Yurtdışına geri döndü yani döndürdük. Bir daha geri dönemeyecek. Merak etme. Tabiki bizim tek düşmanımız o değil. Birkaç şeyi halletmem gerekiyordu. Onları hallettim. Senin hiç yanına gelmeme sebebim ise.. Kaan'la aynı. Seni güvende tutmak istiyoruz. Bizden ne kadar uzaksan, senin için o kadar iyi. Ama duydum ki bana ihtiyacın varmış, ben de geldim." Kollarımı tekrar boynuna doladım. "Her şey çok kötü gidiyor." Diye fısıldadım. Ağlamaya başlamıştım. "Kaan'la olanları biliyorsundur. Beni umursamıyor. Beni hiç sevmediğini söyledi, biliyor muydun? Sence ben nasıl bu kadar aptal olabildim? Sence ben nasıl bir gerizekalıyım ki bu yaptıklarına, dediklerine rağmen hala onu sevebiliyorum? İkiniz de aynı anda beni yalnız bıraktınız ve ikiniz hayatımdaki en önemli parçalardandınız. Siz gidince eksik kaldım." Ağlamam şiddetlenerek hıçkırıklara dönüştü. İçimdeki her şeyi atıyordum şu an. Ağlamak rahatlatıyordu. Doruk'u özlemiştim. Doruk'la dertleşmeyi özlemiştim. Onun desteği ve yanımda olması benim için çok önemliydi. "Bak, bu konuda yorum yapamam ama onun sana değer verdiğini biliyorsun. O da seni korumak istiyor. Belki de Kaan haklı, ayrılmanız en iyisi. Yani senin için. Ama onun seni sevmediği fikrine kapılma. Seni seviyor, ilk defa bir kıza değer veriyor. Ve bunu unutamaz. İstese de unutamaz. Dedikleri canını yakıyor, biliyorum ama uzak kalsanız bile siz birbirinize aitsiniz. Bunu biliyorum. Ondan nefret etmeye çalışma. Kendinden de nefret etme." Söylediği şeyler ne kadar doğruydu bilmiyorum ama iyi gelmişti. Uzak kalmalıydık belki de.
Doruk'la biraz daha dertleştikten sonra eve gitme vaktimin geldiğini hatırladım. Doruk yarın okula geleceğini söylediği için az da olsa rahattım. Beni eve bıraktı. Eve girdiğimde odama gittim ve kendimi yatağa attım. "Ne olacaktı? Bu hep böyle mi devam edecekti? Daha doğrusu ben ne yapacaktım?" Bugünkü yorgunluğumun ardından uykuya dalmam sadece birkaç dakikamı almıştı.
Ertesi gün okula vardığımda Doruk da okuldaydı. Yanından ayrılmayacaktım. Bana iyi geliyordu. Öğlene kadar hep beraber vakit geçirmiştik. Cansu da arada aramıza katılıyordu. Öğlen yemek yedikten sonra Müzik hocası çağırdığı için Doruk'un yanından ayrıldım ve müzik sınıfına gittim. Gittiğimde Kaan da ordaydı. Geçip bir yere oturduğumda hoca konuşmaya başladı. "Evet çocuklar, bildiğiniz üzere katılmanız gereken bir yarışma var. Ve çok az bir süre kaldı. Bu nedenle şimdi hemen çalışmalara başlıyoruz." Ah! Ben bunu çoktan unutmuştum. Ayrıca ben bu yarışmadan çekilmeye karar vermiştim. Bunu söyleyerek itiraz edeceğim sırada hoca bunu anlamış olacak ki ağzımı açtığım gibi "İtiraz istemiyorum. Şimdi "Say something" parçasıyla başlıyoruz. Piyanoyu da Kaan çalacak." Bu şarkıyı çok seviyorduk. Sözleri çok anlamlıydı. Kaan'la şarkı söylemeyi özlemiştim ama hissettirdiklerinden de korkuyordum. Sahneye çıktığımızda mikrofonları hazırladıktan sonra şarkı çalmaya başladı. Hocanın dediği gibi piyanoyu Kaan çalıyordu. Hem çalıp hem söyleyecekti. Söz kısmı geldiğinde ilk o başladı.
Say something, I'm giving up on you
I'll be the one, if you want me to
Anywhere I would've followed you
Say something, I'm giving up on you
Sesi gerçekten çok güzeldi. Ben de ona katıldığımda beraber söylemeye başladık.
And I am feeling so small
It was over my head
I know nothing at all
Kaan'a baktığımda onun da bana baktığını gördüm. Gözlerini hiç ayırmadan bana bakıyordu. Göz temasını koruyarak devam ettim.
And I will stumble and fall
I'm still learning to love
Just starting to crawl
Gözlerimizle konuşuyorduk sanki. Şarkı da bize eşlik ediyordu. Anlatmak istediğim her şey bu şarkıda bir bütündü.
Say something, I'm giving up on you
I'm sorry that I couldn't get to you
Anywhere I would've followed you
Say something, I'm giving up on you
Ondan vazgeçmek istemiyorum. Ama başka bir seçeneğim yoktu. Eğer bir şey söylemezse, bana değer verdiğini belli edicek bir şey yapmazsa ondan vazgeçmek zorunda kalacaktım. Ona ulaşamadım. Onun karanlığına ulaştım belki ama onun içindeki küçük çocuğa ulaşmama inatla izin vermiyordu. Duvarlarını bazen indirebiliyordum ama hiçbir zaman karşımda tamamen savunmasız kalmamıştı.
And I will swallow my pride
You're the one that I love
And I'm saying goodbye
Say something, I'm giving up on you
And I'm sorry that I couldn't get to you
And anywhere I would've followed you (Oh-oh-oh-oh)
Say something, I'm giving up on you
Say something, I'm giving up on you
Say something...
Şarkı bittiğinde hoca alkışlamaya başladı ama biz Kaan'la hala göz temasındaydık. Gözleri çok anlamlı bakıyordu. Benim de ona anlatmak istediğim şeyler vardı. Gözlerimle anlatmaya çalışıyordum. Artık bir şey söylemesini, yapmasını istiyordum. Sonunda kafamı çevirip hocaya baktım ve gitmek için izin aldıktan sonra sınıftan çıktım. Biraz hava almak için bahçeye çıktım ve boş olan çardaklardan birine geçip oturdum. Kaan'ın yanıma geldiğini gördüğümde şaşırsam da belli etmeyip bir şey söylemedim. Kaan kolumdan tutup çektiğinde "Ne oluyor ya?" diye bağırdım. Ama Kaan beni takmayarak sürüklemeye devam etti. Arka bahçeye çıktığımızda etrafta kimse olup olmadığına baktı. Sadece biz vardık. Ve beni kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı. Sanki bırakırsa kaçacakmışım gibi. Çok sıkı sarılmıştı. Gururum her ne kadar "Uzaklaş hemen ordan." Dese de yine kalbime yenik düştüm ve ben de kollarımı ona sardım. Ağlamaya başladığımda kulağıma "Shh, burdayım." Diye fısıldadığında ona daha da sokuldum. Bu yaptığım çok gurursuzcaydı. Ama ona ihtiyacım vardı. İlk defa aşkı tadıyordum ve bu çok güçlü bir duyguydu. Sonunda konuşacak duruma geldiğimde "Ne olacağız biz Kaan, ne yapacağız?" diye sordum. Sesim çaresiz çıkmıştı. "Bilmiyorum Güneş, bilmiyorum Güneş'im." Ve evet, ilk defa Kaan bir şeyi bilmiyordu.
Selaam, kendimi aştım ve bu hafta 3 bölüm yayınladım. Lütfen siz de vote ve yorum sayısını arttırın. Ve, eveet, Doruk geri geldi. Onu özlemiş miydiniz? Kaan ve Güneş arasında ne olacak? Düşüncelerinizi ve ne olmasını istediğinizi belirtin, yazın lütfen. Belki isteklerinizden biri gerçekleşir :D Bir dahaki bölümün ne zaman geleceği size bağlı. Ama en azından 3 yorum istiyorum bu bölüm için. Çünkü düşünceleriniz benim için önemli. Herkese iyi hafta sonları :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen BENİMSİN.
Teen Fiction+Benimle olmasan bile hep benim olacaksın. -Ben hep senin olacağım. Çünkü ben sensiz kendim olamam. Adım Güneş. Lise 3’e başlayacağım. Şimdiye kadar İzmir’de yaşıyorduk. Fakat bu sene babamın tayini dolayısıyla İstanbul’a taşınıyoruz. Açıkçası çok d...