BÖLÜM -19-

2.7K 114 5
                                    

Gözlerimi açtığımda başucumda annem ve babam vardı. Konuşmalarına göre sadece kaçırıldığımı biliyorlardı. Kimin veya ne için kaçırdıklarını bilmiyorlardı. Kimin kaçırdığını görmediğimi söylemiştim. Üstüme gelmek istemedikleri için çok fazla sorgulamamışlardı. Her tarafım ağrıyordu ama en büyük acı kalbimdeydi. Kaan'ın dediklerini hatırladığımda kalbime bıçak saplanır gibi oluyordu.

-1 hafta sonra-

1 hafta olmuştu. Okula gitmemiştim. Evde dinleniyordum. Dolayısıyla Kaan'ı da görmemiştim. Ama beni daha da berbat hala sokan şey, Doruk'un da yanıma gelmemesiydi. Normalde böyle ayrılıklardan sonra en iyi gelen şey en iyi arkadaşının senin yanında olduğunu bilmektir ama ben o kadar bile şanslı değildim. Doruk da benden uzak duruyordu. Tamamen yalnız hissediyordum. Bu 1 hafta boyunca Cansu yanımdaydı. -Geçen bölümlerde tanışıp Doruk ve Kaan'la da beraber bara gittikleri yalnız kız- İyi anlaşıyorduk. En yakın arkadaşım değildi ama yakın olmuştuk. İlk başta anlatmak istemesem de sonradan dayanamayıp her şeyi anlatmıştım. İşin garip tarafı bu bir hafta boyunca hiç ağlamamıştım. Kendimi duygusuz biri gibi hissediyorum. Acı çekiyorum ama ağlayamıyorum bile. Duygularım alınmış gibi. Hiç ağlamadığım gibi hiç de gülemiyorum. Dedim ya, duygusuz gibiyim. Cansu'yla vakit geçirmek iyi geliyor. En azından yanımda olması bana destek olması bile iyi geliyor.

Bedenimde pek ağrı kalmamıştı. Tabi uzun süre ayakta kalınca ağrılar yine kendini belli ediyordu ama doktor zor bir hareket yapmazsam ve çok uzun ayakta kalmazsam yarın okula gidebileceğimi söyledi. Kaan'ı görmeye hazır mıyım emin değilim ama gitmek zorundayım. Bir tarafım onu görmeyi ne kadar çok istese de diğer tarafım ona bu kadar yakınken bir o kadar uzak olmayı daha zor buluyor. Aslında vazgeçmek istemiyorum. Kolayca vazgeçmeyi sevmem. Savaşmalıyım ama konu Kaan olunca onu ikna etmek gerçekten zor. Ama yine de yarın onunla konuşmayı deniyeceğim. Evet, belki de haklı. Ona yakın olmak bana zarar veriyor. Ama ona uzak olmak bana daha çok zarar veriyor. En azından onun yanında kendimi hiç olmadığım kadar güvende ve huzurlu hissediyorum. Vazgeçmeyeceğim. Bana dediği şeyi hatırlatacağım. "Eğer hayatıma girersen, çıkman çok zor olur." Demişti. Haklıydı. Ama bunu onun da hatırlaması gerekiyordu. "Sen benimsin, bunu kafana sok." demişti. Kalbime kazımıştım bunu, onu. Böylece çekip gidemezdi. Ne olursa olsun, yarın onunla konuşmalıydım.

Uyandığımda yataktan kalktım ve üzerimi değiştirdim. Kahvaltımı da ettikten sonra bugun Kaan'la konuşacağımı hatırladım. Korku ve heyecan bedenimi kaplamıştı. Babam beni okula bırakacağını söylediğinde itiraz etmedim. Zaten yürüyemezdim. Servis de çok cazip gelmemişti. Okula vardığımızda babama sarılıp hızlıca arabadan indim ve okula doğru ilerledim. Cansu beni gördüğünde yanıma geldi ve sarıldı ben de kollarımı ona doladım. "Günaydın." Dediğinde ben de ona "Günaydın." Dedim ve ayıp olup olmayacağını düşünmeden "Kaan nerede?" dedim. "Arka bahçeye çıkarken gördüm. Yanına gitmek istediğine emin misin?" "Evet." Dedim ve arka bahçeye doğru ilerledim. Onu gördüğümde yanına gittim ve kendimden bekleyemeyeceğim bir cesaretle karşısına dikildim. "Seninle olacağımı söylemiştin. Bir mal gibi nitelenmekten nefret etsem de "Seninim." Demiştim. Benden uzak durmanı istemiyorum. Çok canım yanıyor." Sonlarına doğru sesim incelmiş ve kısılmıştı, çaresiz çıkmıştı. Bir şeyler söyleyecek gibi oldu ama sonra vazgeçti. Beni arkasında bırakıp gitmeye başladı. Öylece kalakaldım. Cevap vermeye bile tenezzül etmemişti.

Kaan'dan

Söylediklerini umursamamaya çalışsam da ağır gelmişti. Ama bir şey söylememeye karar vermiştim. Benden umudunu kesmeliydi. Uzak durup kendi hayatında bensiz mutlu olmalıydı. Kimseye ihtiyacı olmadan yaşamalıydı. Bana da. Önünden öylece geçip gitmiştim. Duyamayacağına emin olduğumda ise ancak "Benim de baş belası, benim de." Diye mırıldanabilmiştim.

Güneş'ten

Okul bittiğinde bitkin bir şekilde eve gelmiştim. Akşam Cansu'yla bara gidecektik. O tür ortamlardan hiç hoşlanmıyordum ama Cansu'ya bara gitmek için ben ısrar etmiştim. İçimde bir umut vardı çünkü. Onu görebileceğime dair. Güvenli bir ortam olmadığını biliyordum ama umrumda değildi. Biraz oturup müzik dinledikten sonra hazırlandım ve taksiye binerek yola çıktım.

Geldiğimde Cansu daha gelmemişti. İçeri girdiğimde gözlerimle her yeri taradım ama Kaan yoktu. Yine de belki gelir diye bir umudum vardı. Bar tarafındaki taburelerden birine oturdum. İçki içip düşüncelerimden kurtulmak istiyordum ama bu bana göre değildi bu nedenle limonata istedim. Her ne kadar bu ortama uygun olmasa da. Ben de uygun değildim zaten. Limonatam geldiğinde etrafıma bir kez daha bakındım ama Kaan hala yoktu. Limonatayı elime alıp yudumlamaya başladım. Yanıma birinin oturduğunu fark ettiğimde Kaan'ın olduğunu düşündüm ve o tarafa döndüm ve yine hayal kırıklığı yaşadım. Kaan buraya gelse bile zaten yanıma oturmazdı. Karşımda gördüğüm bir çift yeşil göz vardı. Sarışın bir çocuktu. Yakışıklıydı. 18 yaşında falandı. "Selam." Dediğimde tanımadığım biriyle niye konuştuğumu anlayamadan "Selam." Dedim. Zaten ne olabilirdi ki? Hayatım çok boktan gidiyordu.

Bu barın siyahlığına yakışmayan saf kız, olacakları tahmin edememişti. Masum bir "Selam"ın ona nelere mal olacağını bilmiyordu. Karşısında bir çift yeşil gözün derinliklerindeki karanlığı görememişti. Fark etmemişti ama asıl karanlık şimdi başlıyordu.

Merhabalarr, bu bölüm biraz gecikti ama anca yazmaya vakit buldum. Neyse söyleyecek pek bir şeyim yok. Vote ve yorumlara devam :D

Sen BENİMSİN.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin