BÖLÜM -26-

3.2K 134 9
                                    

Bölüm Şarkısı: Cem Adrian - Sana sarılınca (Çok güzel şarkı. Mutlaka dinleyerek okumanızı tavsiye ederim. Multimedia'da vaar.)

Cansu gittikten sonra tam yatağıma geri dönecektim ki telefonumun çalmasıyla durdum. Kaan'ın aradığını görünce her zamanki gibi heyecanıma engel olamadım. Telefonu açtığımda onun o büyüleyici sesini duydum. "Güneş, 5 dk ya aşağıdayım. Hazırlan." Dedi ve bir şey söylememe izin vermeden telefonu kapattı. Onun bu öküzlüklerine alıştığım için bir şey söylemedim. Öküzdü. Ama benim tatlı öküzümdü. Çok az zamanım olduğunu hatırladım ve düşüncelerimden ayrılıp hemen hazırlandım. Aşağı indiğimde Kaan gelmişti. Yanına gittim. "Ne oldu?" diye sorduğum sırada Kaan eğildi ve yanağımdan öptü. Bu hareketi beni şaşırtmıştı. Çünkü bu çok masum bir öpücüktü. Ve bir o kadar da romantik. Onun böyle romantikliklerle işi olmazdı. Şaşırsam da belli etmedim ve onun soruma cevap vermesini bekledim. "Sadece seni özlemiş olamaz mıyım?" dediğinde Kaan'ın kafasına saksı düşmüş olabileceğini düşündüm. O derece garip davranıyordu. "Ne oldu sana?" diye sorduğumda gülümsedi ve arabaya bindi. Onun gülümsemesi...

Ben de arabaya bindiğimde araba hareket etti. Kısa süre sonra sahile ulaşmıştık. Kaan bir şey söylemeden arabadan indi. Ben de indim ve yanına gittim. Kaan arabanın üstüne oturmuştu. Eliyle gelmemi işaret ettiğinde onun yanına ilerledim ve yanına oturdum. Beni kollarının arasına aldı ve sıkıca sardı. Kafamı göğsüne yaslamıştı. Gerçekten ne olduğunu sormak için kalkacağım sırada Kaan anladı ve buna engel oldu. "Anlatacağım." Dediğinde gerçekten merak etmeye başlamıştım. "Bugün annemin ölüm yıldönümü. Onun yanına gittim. Onu çok özledim, Güneş. Zamanla alışıyorsun ama içinde bir yerde bir şeyler hep eksik kalıyor. Benim öyleydi. Ta ki sen gelen kadar. Tabi şu anda var ama senin sayende artık eskisi kadar acıtmıyor. Bana iyi geliyorsun, baş belası. Ve dediğim gibi seni özledim." Annesinin ölüm yıldönümüydü. Ve ben yanında olamamıştım. En son dün görüşmüştük ve bugün Cansu ile ilgilenmiştim. Kaan böyle şeyleri umursamıyormuş gibi dursa da umursuyordu. Anlayabiliyordum. Kollarımı boynuna doladım ve ona sımsıkı sarıldım. Saçımı öptü ve ondan ilk defa duyduğum cılız sesiyle "Beni asla bırakma, tamam mı baş belası?" diye fısıldadı. Ama beni asıl bitiren cümlesi "Sana ihtiyacım var, sevgilim." Olmuştu. Onun ağzından ilk defa "sevgilim" kelimesini duymuştum ve bu o kadar güzel gelmişti ki. Onun o beni kendine hayran bırakan sesiyle bana öyle seslenmesi. Çok güzeldi. Çok özeldi. Her zaman söylenen bir şey olsa bu kadar özel olamazdı. Ne kadar az söylenirse o kadar anlamlı gelirdi kulağa. Ben de ona doğru fısıldadım. "Seni bırakmayacağım Kaan, yanındayım. Seni seviyorum." Dedim ve sarılmaya devam ettik. Bana geri seni seviyorum demeyeceğine emin olacağım kadar bir zaman geçtikten sonra Kaan beni yine şaşırtarak "Seni seviyorum, baş belası." Demişti. Bu anın anlamı çok büyüktü benim için...

- - -

Cansu'nun ağzından

-İki gün sonra-

Güneş'in planını devreye sokmanın vakti geldi. Bu akşam sonunda Savaş'ın ne hissettiğini anlayabilecektim. Güneş bir arkadaşını ayarlamıştı. Adı Emre'ydi. Ama onu kullanacak değildik. Güneş ona amacımızı anlatmıştı. Ama her şeyi bilmiyordu tabi ki. Biraz eğleneceğini söyleyip kabul etmişti. Biraz garip gelse de mecburen kabul etmiştim. Bu gece Savaş'ın hep gittiği bara gidecektik. Güneş de Kaan'la gelecekti. Savaş'ın orada olacağını da Güneş Kaan sayesinde öğrenmişti. Ama Kaan'ın planımızdan haberi yoktu. Savaş ile olanları bilip bilmediğini bile bilmiyordum. Açıkçası umrumda da değildi. Hazırlanma vaktim geldiğinde, siyah mini elbisemi üzerime geçirdim. Tek kolunda dantel detayları vardı. Güzel durmuştu. Saçlarımı su dalgası yapıp açık bıraktım. Mavi gözlerimi belirginleştirmek için siyah kalem çektikten sonra parlatıcımı da sürdüm ve aynanın karşısına geçtim. Normalde başkalarının beğenmesine rağmen kendimi pek beğenmiyordum. Ama bugün aynada gördüğüm görüntü güzeldi. Küçük siyah çantamı ve telefonumu da aldıktan sonra evden dışarı çıktım ve bir taksiye atladım. Taksiciye adresi verdikten sonra camdan dışarıyı izlemeye başladım. Savaş'ı düşünüyordum. Sonunda geldiğimizde taksicinin parasını ödeyip dışarı çıktım. Kapının önünde Emre'yle buluşacaktık. Onu gördüğümde yanına ilerledim. Emre de yakışıklı çocuktu. Kumral saçları ve yeşil gözleri vardı. Ama maalesef benim gözüm Savaş'tan başkasını görmüyordu. Yanına gittiğimde beni gözleriyle süzdükten sonra "Çok güzel görünüyorsun." Dediğinde gülümsedim ve "Teşekkürler." Dedim. İçeri girdiğimizde bar taburelerine oturduk. Kısaca sohbet ettik ve bu sırada Güneş ve Kaan geldi. Köşede büyük bir masaya geçtiler. İlk başta ayrı oturacağımızı konuşmuştuk. 15-20 dakika sonra Savaş hala gelmemişti. Tam gelmeyeceğine, planımızın suya düşeceğine emin olduğum sırada kapıdan içeri Savaş girdi. Ama yalnız değildi. Yanında geçen gün gördüğüm, gülümsediği kız verdi. Savaş arkadaşlarını gördü ve onların yanına doğru ilerlediler. Kaan'ı gördüğünde Savaş Kaan'ın yanına gitti ve selamlaştılar. Savaş'ın Kaan'ı yanına çağırdığını gördüm ama Kaan gitmedi. Zaten kalabalık ortamları sevmediği belli oluyordu. Sonunda Savaş yanındaki kızın ve arkadaşlarının yanına geri döndüğünde Savaş beni gördü ve gözleriyle süzdü. Gözleri gözlerime değdiğinde bir süre bakıştık ama daha sonra kafamı çevirdim ve Emre'ye döndüm. Son ses müzik vardı. 1 saat kadar Emre'yle konuştuk, arada kalkıp eğlenceli şarkılarda dans ettik ama Savaş sadece birkaç kez bakmaktan başka hiçbir şey yapmamıştı. Hatta yanındaki kızla yiyişmişti. Umudumu kaybetmek üzereydim. Ağlayacak gibiydim. Müzik birden slowa dönünce Emre ayağa kalktı ve beni dansa kaldırdı. Elimden tutarak dans pistine sürükledi. Elleri belime değdiğinde ürperdim ama bir şey yapmadım. Ben de kollarımı boynuna doladım ve dans etmeye başladık. Savaş'ın gözleri bizi buldu. Birkaç saniye baktıktan sonra kafasını çevirdi ve hiçbir şey olmamış gibi yanındaki kızla konuşmaya devam etti. Beni sevmediğine emin olmak üzereydim. Güneş'le göz göze geldiğimizde kafamı olumsuz anlamda salladım. Güneş yanımıza geldi ve yanına gelmemizi söyledi. Şarkı bittiğinde Emre'yle Güneş ve Kaan'ın masasına geçtik. Güneş Kaan'ın kulağına bir şeyler söyledi. Kaan oflayarak masadan kalktı ve Savaş'ın yanına gidip onu ve yanındaki kızı çağırdı. Sonuna geldiklerinde artık 6 kişiydik. Biraz sohbet ettik ama ben sohbete pek katılmadım. Sürekli Savaş ve o kıza bakıyordum. Yanındaki kızın adının Yeliz olduğunu öğrenmiştim. Yeliz veya benim deyimimle sarışın yelloz şişe çevirme oynamayı teklif ettiğinde herkes kabul etti. Ben bir şey demedim ama zaten benim sözümün pek de önemi yoktu. Savaş gidip arkadaşlarından birkaç kişiyi daha çağırdı ve onlar da masaya geldiler Sonunda 10 kişi olarak oyuna başlamıştık. Birkaç tur oynadığımızda bana hiç gelmemişti. Şişe tekrar çevrildiğinde Emre ve Savaş'ın bir arkadaşının arasında durmuştu. "Doğruluk mu? Cesaret mi?" diye sorduğunda Emre direk "Cesaret." Dedi. Çocuk biraz düşündükten sonra Emre ve bana baktı ve Emre'ye dönüp yanındaki fıstığı öp." Dedi. Ağzım şaşkınlıktan açık kaldığında belli etmemek için hemen ağzımı kapattım. Emre gülümseyip bana doğru yaklaştığında şaşkınlıktan hareket edemiyordum. Dudaklarımız arasında az bir mesafe kaldığında Savaş'ın "Yeter bu kadar." Diye mırıldandığını duydum ve hemen arkasından da Emre'nin gözüne bir yumruk inmişti.

LÜTFEN VOTE LAMAYI VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN. FİKİRLERİNİZ BENİM İÇİN ÖNEMLİ. SİZİ SEVİYORUMM. BİR DAHAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZEREE <3 :)

Sen BENİMSİN.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin