2 hafta. Tam iki hafta olmuştu. Tam iki haftadır onu görmüyordum. Okula gelmiyordu. Her gün telefonda konuşuyorduk ama bu onu özlememe engel olmuyordu. Önemli işleri olduğunu söylüyordu. Her ne kadar bu işlerin neler olduğunu anlatmasını istesem de hiçbir şey anlatmıyordu. Ben de üstüne gitmekten kaçınıyordum. Aslında çok inatçı ve meraklı biriydim. Bu nedenle daha fazla dayanabileceğimi sanmıyordum. Belki bugun okula gelir umuduyla yatağımdan kalktım ve hemen hazırlanıp bir şeyler atıştırdım. Otobüsü kaçırdığım için okula kadar yürümek zorunda kaldım. Okula vardığımda ayaklarım biraz ağrıyordu ama hava güzel olduğu için iyi gelmişti. Sınıfa çıktığımda Kaan'I göremediğim için yaşadığım hayal kırıklığıyla, belki Doruk buralardadır diye sınıflarına girdim. Ama Doruk da yoktu. Meraktan çıldırmak üzereydim. Telefonumu elime aldığım gibi Doruk'u aradım. Açar açmaz "Şu anda müsait değilim, sonra konuşalım." Demişti. Bir şeyler oluyordu ama ben ne olduğunu bilmiyordum. Telefonu kapatmasına izin vermeyerek "Doruk" diye bağırdım. Böyle ciyaklamamdan hoşlanmıyordu ama dayanamamıştım. "Kaan yanında mı?" diye sordum. O da ilk önce ofladıktan sonra "Evet" dedi. "Neredesiniz? Yanınıza gelicem. Yeter artık." Dediğimde yine ofladıktan sonra "Anladım Güneş. Senden kurtulamayacağız. Öğlen okuldan seni alırım." Dedi ve telefonu kapattı. Dersleri ekmem gerekecekti ama şu anda gerçekten umrumda değildi.
Öğlene kadar zor sabretmiştim. Sonunda zil çaldığında hemen eşyalarımı çantama yerleştirdim ve arka bahçeye indim. Bir hocaya yakalanmadan arka kapıdan çıkmayı başardığımda Doruk'un arabasını gördüm ve ona doğru ilerledim. Arabaya bindiğimde "Selam" dedi. Ne yani Doruk gerçekten de sadece selam mı diyorsun. "Bir haftadır nerdeydiniz?" diye sordum. "Bazı işlerimiz vardı." Dediğinde "Biliyorum, Doruk. Siz ve önemli işleriniz. İkinizde beni umursamıyorsunuz. İki haftadır ikiniz de yoksunuz ve sizi gerçekten merak ettim. Niye beni şu iki hafta boyunca görmezden gelmenize neden olacak kadar önemli işinizi bana da söylemiyorsun?" dedim. Sesim bir yükselip bir alçalıyordu. Gerçekten sinirliydim. "Oops, birileri çok sinirlenmiş bakıyorum. Tamam prenses, Kaan'ın yanına gidelim. Her şeyi öğrenirsin." Dediğinde az da olsa rahatlamıştım.
Vardığımızda arabadan indim ve geldiğimiz yere bakınmaya başladım. Burası bir bardı?!? "Ciddi misin Doruk? Bir barda napıyorsunuz bir haftadır?" dediğimde güldü ve "Burası sadece bir bar değil. Alt katı bizim gizli mekanımız. Ve şimdi tüm gizliliği bozdun." Dediğinde hala gülüyordu. İçeri girdikten sonra merdivenlerden aşağı indik ve karanlık, uzun koridorlardan ilerlemeye başladık. Biraz ürkütücüydü ama sonunda Kaan'ı göreceğim için aldırmadım. Sonunda bir kapıdan içeri girdik ve bir odaya geldik. Kaan ve onların çetesinden olduğunu tahmin ettiğim birkaç kişi vardı. Kaan bir koltukta yayılmış oturuyordu. Ben gelene kadar bir şey konuşuyorlardı ama ben gelince susmuşlardı. Kaan yanına oturmamı söyleyince yanına gittim ve oturdum. Kulağıma doğru yaklaştı ve "Kurtulamadık senden, baş belası." Dedi. Bu lafı üzerine bir şey söylemedim ama ben susunca herkes de susmuştu. Sessizlik rahatsız etmeye başladığında "Ee, artık anlatmayacak mısınız?" dediğimde Kaan anlatmaya başladı. "Doruk'un amcası Semih yurtdışından dönmüş. Artık, İstanbul'da. Ve buraya gelecek cesareti gösterdiğine göre bir planı olmalı. 2 haftadır tüm adamlarımız ve biz onu arıyoruz." Dediğinde hafif bir korku dalgası üzerime yayılmıştı. Zaten ortam çok gergindi. Ben bir şey söylemeyince Kaan konuşmaya devam etti. "Seni öğrendiğini düşünüyoruz. Bu yüzden yanında ya ben olacağım ya da Doruk. Çok önemli durumlarda yanında olamadığımızda 2 koruma sürekli yanında olacak. Karşı gelmeye çalışma bile. Semih tehlikelidir. Gerçi eğer sana bulaşmaya yeltenirse bir daha nefes alamaz ama biz yine de tedbirli olalım." Dedi. Her ne kadar sürekli peşimde korumalar olması hoşuma gitmese de Kaan'ın sürekli yanımda olması fikri hoşuma gitmişti. Biraz korkmuştum aslında. Ama korktuğum asıl şey Semih'in bana zarar vermesi değildi tabi ondan da azıcık korkmuş olabilirim ama asıl beni korkutan Semih'in Kaan'a zarar verebilecek olmasıydı. Gerçi Kaan çok güçlüydü O adam ona bir şey yapamazdı ama yine de beni korkutmuştu. Bu düşünceyle Kaan'a biraz daha sokuldum. Daha sonra Kaan odada bulunan kişileri tanıtmıştı. Sarışın ve mavi gözlü olan "Aytaç"'tı. Kaan kadar olmasa da yakışıklıydı. Esmer olan "Tunç" ve diğeri de "Berk"ti. Kaan "Burada kal. Benim ufak bir işim var. 1 saate dönerim." Dedi ve bir şey dememe fırsat bırakmadan alnımdan öptü ve gitti. Bu küçücük öpücük bile titremem sebep olmuş ve beni mutlu etmeye yetmişti. Kaan ayağa kalktıktan sonra "Aytaç ve Berk, Güneş'in yanından ayrılmayın. Tunç ve Doruk benimle geliyor." Dedi ve gitti. Herkese emir veriyordu ama hiçbiri bundan rahatsız gözükmüyordu. Aytaç "Ee biz de biraz sohbet edelim." Dedi ve gülümsedi. Ben de ona gülümsedim. Üçümüz yaklaşık 1 saat boyunca sürekli konuşmuştuk. Birbirimizi tanımaya başlamıştık. İkisi de gayet iyi çocuklara benziyorlardı zaten öyle olmasalar Kaan'ın yanında olacaklarını sanmıyordum. Anladığım kadarıyla Kaan'a gerçekten bağlıydılar. Ona güveniyorlardı. Aytaç 3 yıl önce aralarına katılmış. Berk ise 2. Yine merakıma yenik düşerek onlara "Kaan'ın size sürekli emir vermesinden rahatsız olmuyor musunuz?" diye sordum. Ah şu çenem! Bir türlü kapalı tutamıyordum ki! Aytaç ise çok rahat bir şekilde cevap verdi. "Hayır, şu 3 yılda bizim için çok şey yaptı. Yani biz de onun için çok şey yaptık ama onun yaptıkları bizi ona bağladı. Kaan benden sadece 1 yaş büyük ama bana abilik yaptı diyebiliriz." dedi ve güldü. Berk de güldükten sonra " Kaan, dışarıdan kötü, umursamaz biri gibi gözüküyor. İçindeki iyiliği herkese göstermez. Kimseye kolay kolay güvenmez. Ama görünen o ki sana güvenmiş ve duvarlarını indirmeye başlamış sana karşı. İnan bana, bu kolay değil. Onun duvarları serttir ve sınırları vardır. Keskindir. Onun duvarlarını indirmek yorucudur. Arada pes etmek isteyebilirsin ama yapma. Ona iyi geliyorsun ve onu seviyorsun sanırım. Bize bu konuda hiçbir şey anlatmadı. Zaten özel hayatından konuşmaz. Ama ona baktığında gözlerin parlıyor ve bu gerçekten önemli bir şey. Kaan'ın ise yüzünden duygularını pek anlayamazsın. Belki sana değer verdiğini hissetmiyorsun ama eğer vermeseydi seni yanında dolaştırmazdı ve buraya asla getirmezdi. Demek ki sana güvenmeye başlamış. Bunu kaybetme. Ama çok da üstüne gitme. Bundan pek hoşlanmıyor. Bu son söylediğim tecrübeyle sabit." Dedi ve Aytaç'la gülmeye başladılar. Geçmişte belli ki bir olay olmuştu. Berk bir konuda Kaan'ın üstüne gitmişti ama sonuçları pek hoş değildi. Bunu her ne kadar merak etsem de - Çünkü Kaan'la ilgili her şeyi merak ediyordum.- Bir şey söylemedim. Zaten öncelikle Berk'in söylediklerini biraz düşünmem ve sindirmem gerekiyordu. Onlar gülerken ben de onların bu haline güldüm ve sohbetimize devam ettik.
Aslında başka bir yerde kesecektim bu bölümü. Ama sizi daha fazla bekletmek istemedim bu nedenle böyle yayınladım. Yeni bölüm yarın gelebilir. Vote ve yorumu unutmayin. Okunma sayımız da artıyor. Sizi seviyorum :))
![](https://img.wattpad.com/cover/20591683-288-k649321.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen BENİMSİN.
Teen Fiction+Benimle olmasan bile hep benim olacaksın. -Ben hep senin olacağım. Çünkü ben sensiz kendim olamam. Adım Güneş. Lise 3’e başlayacağım. Şimdiye kadar İzmir’de yaşıyorduk. Fakat bu sene babamın tayini dolayısıyla İstanbul’a taşınıyoruz. Açıkçası çok d...