UfukHer sabah uyandığım, her aynaya baktığımda gördüğüm yüzün, bedenin bana ait olduğuna inanmak zordu. 21 yaşındaydım 22 olmama az kalmıştı galiba. Ama farketmezdi hissettiğim 60 veya 70 idi. Olduğum kişiyi kaybetmiştim. Kimliksiz herifin tekiydim artık.
Ufuk Yıldırım. Acınası bir adamdım. Geçmişten kopamıyor geleceği yaşayamıyordum. Bu nasıl hayattı?
Elimde eskittiğim defteri cebime koyup ayaklandım. Yapacağım son bir şey vardı eski hayatıma dair. Sonra basit, stabil bir düzenin beni sürüklemesine izin verecektim.
Koridorda adını dahi hatırlayamadığım şirket sahibinin tarif ettiği yönde gittim. Bu ünlü evreninden kendime göre uzun süredir uzaktım o yüzden bu an bile garip geliyordu. Sanki hiç bir zaman milyonlarca hayranım olmamıştı. Kamer Aytaç yazan kapıya bir kaç kez vurdum.
Kapıyı gülerek açan yüze baktım. Yakışıklı, güzel bir yüzdü. Ama umrumda değildi.
"Ufuk Yıldırım." dedi neşeli tavrına devam ederek. "Seninle tanıştım sonunda."
"Seninle tanışmaya gelen benim. Ayrıca Ufuk de sadece."
"Pekala sen de Kamer de o zaman. Gelsene."
Başımı hafifçe sallayıp odasına girdim. Güzeldi harbiden güzeldi. Dikkatimi ilk çeken şey bir duvarın sadece resimler, çizimler ve yazılarla dolu olmasıydı.
"Güzel duvar."
"Beni sevenlerden gelen şeyleri saklamak hoşuma gidiyor." diye mırıldandı.
"Şu resimlerdeki sarışın çocuk. Sevgilin değil mi? Yakışıyorsunuz."
"Evet öyle. Teşekkür ederim. Her neyse otursana."
Dediği şeyle yanı başımda duran tekli koltuğa oturdum.
"Bir şey falan ister misin?"
"Hayır. Hayır. Zaten konuşmam gereken konudan bahsedip gideceğim."
"Pekala."
"Dinle." diye başladım. "Biliyorsun olanları. Kıvanç..." Derin bir nefes aldım. Konuşmak neden bu kadar zordu?
"Şarkılarımızı genelde o yazardı ben bestelerdim."
"Beğenmediklerini bana okutmadan direk çöpe atardı. Her neyse o gittikten sonra bana hiç göstermediği bir şarkısını buldum. Kendisi de beğenmemiş ama attığı tarihe göre yazdığı son şarkı o."
"Ben de bulunca besteledim. Bilmiyorum yapmam gerekiyormuş gibi hissettim. Aylardır elimde duruyor. Ama sesim şarkı söylemeye pek müsait değil."
"Her neyse. Bu piyasada gerçekten müziğini beğendiğim, müzisyen kalıbına uyacak nadir insanlardan olduğunu düşünüyorum."
"Bu şarkıyı söylemenin de ancak sana yakışacağını."
"Böyle bir şey beklemiyordum. Fazla onur verici gerçekten." dedi Kamer ilgiyle.
"Şey yanımda getirdim. Bakmalısın."
"Sen söyle önce." dedi. "Bu şarkının neler ifade ettiğini anlayan sensin. Sen söyle ki ben şarkıdaki hisleri kavrayayım."
"Ama sesim güzel değil."
"Bir önemi yok. Ben müziğe ve sözlere bakarım."
"Pekala." dedim. Gülümseyip yerinden kalktı ve bir gitar getirdi.
"Hadi." dedi gitarı uzatarak.
Fazla oyalanmadan gitarı alıp ezbere bildiğim sözleri söylemeye başladım.
"Ruhum bedenimden ayrılmış."
Kıvanç Özgür'e ruhum derdi.
"Geriye yapayalnız bir ceset kalmış.
Yağmurlar ah nasıl ağlamış.
Sana, bana, yokluğuna..."
"Renkler kaybolmuş dönmez geri.
Karanlıklar esir almış bedenimi.
Ah alamıyorum artık nefes.
Ruhum beni de al götür bari."
Bu sözleri yazan adam arkasına bakmadan gitti.
Sinirliydim. Ona ciddi manada sinirliydim.
"Üşüyorum, üşüyorum sana sarılamıyorum.
Yanıyorum, yanıyorum sana dokunamıyorum.
Geri dön, geri dön, sensiz yapamıyorum."
Ben de yapamıyorum. Sensiz. Onsuz. Yapamıyorum.
"Sevdiğim, ruhum benim.
Ben ölüyorum."
Öldün. Gerçekten öldün.
Kamer "İyi misin?" diyene kadar ağladığımın farkında bile değildim.
"İyiyim."
Midemin bulantısı ile titredim.
"Ya da değilim."
Odadan koşa koşa çıkarken de fazla düşünmemiştim. Yine kendimi rezil mi etmiştim yoksa?
...
Arkadaslar hemen Ufuk bebisime yelloz gözüyle bakmisiniz ayb size yani beni üzdünüz
Ben yine bir sarki yazdım
Bakın ben müzikle alakası olan biri değilim mükemmel yazacakta değilim kendi capimda siir yaziyorum yalnızca hani sarkı böyle olmaz demeyin üzülüyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arsevi (boyxboy)
Short StoryDoğa 2.kitap. Ayrıca Gittin Gideli kitabındaki Ufuk karakterinin hikayesini içerir. Doğa bildiğimiz Doğaydı. Hikayesinin devam etmesi için son derece istekliydi. Ama devam eden tek hikaye bu olmayacaktı. Yeni hikayeler de başlamalıydı.