Telefonum belki 3.kez çalarken dayanamayıp yerdeki telefonuma uzanıp aldım. Tekin arıyordu.
"Kim arıyor?" dedi yanımda yatan Arsevi uykulu bir sesle.
"Tekin." diye mırıldandım telefonu açmadan önce.
Arsevi ise "Ondan nefret ettiğimi söyle." diyerek gözlerini yeniden kapattı.
Alo." yerine direk. "Ne var?" diye açmaya hakkım vardı bence ki yaptım.
"Ufuk kanka. Acil." dedi Tekin heyecanlı bir sesle.
"Bu sorumu cevaplamıyor, ne var?"
"Çok kabasın."
"Uyuyorum çünkü!"
"Ama artık uyumuyorsun."
"Neden acaba?" dedim sinirli bir tonda.
"Neyse o zaman Ufuk. Senin evin önündeyim aşağı in hemen."
"Amerikaya geri dön Tekin." diye homurdanıp telefonu yüzüne kapattım ve sessize alıp geri yere bıraktım.
"Ne istiyormuş?" dedi Arsevi kolunu bedenime sarıp kendine çekerken.
"Aşağı in falan dedi."
"Acil mi?"
"Bilmem dinlemedim. Ama kapının açılma sesini duyunca korkma evin anahtarları onda da var da."
"Tamam, uyumaya devam edebilir miyim?"
"Muhtemelen hayır." dedim. Sonra lafımın tersini yapıp ona daha sıkı sarıldım dudaklarımı çıplak omzuna bastırıp gözlerimi kapattım.
Eve birinin girdiğini ve kapının kapandığını duymuştum ama umursamadım. Dolayısıyla odamın kapısının aniden açılması de beklenmedik değildi.
"Ufuk! Aa Arsevi, siz şey-"
Arsevi kafasını kaldırıp tek eli ile gözlerini kapatmış olan Tekin'e baktı. "Uyuyorduk!"
"Umarım sadece uyuyorsunuzdur."
"Tekin." dedim ve elimi yatağa bastırıp doğruldum.
"Efendim?"
"Neden hala buradasın?"
"Doğru. Neden buradayım? Ha evet ben salondayım o zaman. Sen kıyafet falan giyip gelirsen sevinirim." dedi Tekin tekdüze bir sesle ardından geri bir kaç adım atıp kapıyı kapattı.
Sinirli bir şekilde homurdanmaya başlama karşın yanımdaki bedenin kendini tutamayarak sessiz bir şekilde kıkırdadığını hissettim.
"Gülmesene."
"Daha gülmemiştim." demesinin ardından bu sefer sesli bir kıkırtı döküldü dudaklarından.
"Uyuyamıyoruz ve sen gülüyor musun?" dedim kaşlarımı çatarak.
"Onun için üzülüyorum. Ben senin 'Amerika da kalaydı bu mal ne vardı? Onun derdini çekecek Jamesler, Jackler nerede?' demene gülüyorum."
"Onu ne zaman dedim?"
"Az önce."
"Benim her dediğimi dinleme sen." dedim gözlerimi kısarak.
Dalga geçercesine sırıtıp kafasını aşağı yukarı salladı. "Tamam bebeğim dinlemem."
"Giyinip Tekin'e bakmam gerek ama asla istemiyorum."
"Dert etme. Bu gece yine kalırım." diyerek göz kırpttı.
"Fırsatçılık mı yapıyoruz ufaktan yoksa?"
"Elbette yapıyorum." dedi tereddüt etmeden.
Omzuna hafifçe vurup yataktan doğruldum. Hala odanın zemininde bir yerlerde olan kıyafetlerimi bulmakla uğraşmadım. Sadece kendi odamın sınırlarında üşengeç ve dağınıktım.
Dolabıma doğru ilerleyip ilk dikkatimi çeken kıyafetleri aldım.
"Arsevi." dedim sweatshirtümü başımdan aşağı geçirirken. "Kalkacak mısın acaba sende?"
"Ne?"
"Yataktan diyorum."
"Ha o. Sen giyin ben sonra şaaparım."
Giyindikten sonra hala gözlerini ovuşturan Arsevi'ye baktım. "Ben bir Tekin'e bakıyorum o zaman."
"Tamam ben gelirim şimdi." diyip odadan çıktım. Tekin salondaki koltuklardan birine uzanmış telefonuyla oynuyordu.
"Beklediğimden çabuk geldin." diyerek toparlandı.
"Üstünü giyinmişsin."
"Eh muhtemelem bir yere gidiyoruz." diyerek omuz silktim. Tekin'i iyi tanıyordum. Her ne kadar beni şoförü olarak kullanmayı sevse de böyle heyecanla geliyorsa başka sebebi olduğundandı.
Başını olumlu anlamda salladı. "Evet."
"Nereye?"
"Sadece gelsen?"
"Tam şuan mı?" dedim somurtarak.
"Evet."
"Sevgilim burada. Farkındasın değil mi?"
"Evet ve psikolojimi bozan şeyler oldu az önce bu konudan bahsetmek istemiyorum."
"Abartma lan sanki sevişirken gördün."
"İstersen o zaman da görebilirsin Tekin. Akşam falan da uğra." dedi ne ara geldiğini bilmediğim Arsevi. Kapıya yaslanmış bizi izliyordu.
"Arsevi." dedim uyarıcı bir tonda.
"Tamam susuyorum."
"Arsevi." dedi Tekin. "Gitsek sorun olur mu?"
"Ben de eve uğrayacaktım okula gitmeden önce olmaz."
"Pekala."
...
Otoparkta direk olarak kendi arabama yönelmişken Tekin kolumdan tutup beni başka tarafa çekiştirdi. Bilmediğim gri bir arabanın kilidini açıp sürücü yerine oturueken tek yapabildiğim şaşkınca izlemekti. Geçen bir kaç saniyenin ardından ancak arabaya binmeyi akıl edebilmiştim.
"Araba senin mi?" diye sordum.
"Evet." dedi Tekin kendinden emin bir ifadeyle.
"Ehliyetim yok demeyeceksim veya her seferinde değiştirdiğin araba bahanelerin yok, öyle mi?" Şaşkınlığımı atmak çok zordu. Tekin o kazadan beri bir kez bile sürücü koltuğuna oturmamıştı. Suçlu o değildi farkındaydı ama korkularından kurtulamıyordu. Bunu en iyi ben biliyordum. Fakat insanlara anlatmak istemeyince yeni bir yöntem geliştirmişti. Hoşuna giden yalanları söylüyordu. Bir şekilde o da gerçekler kaçıyordu belki, bilmiyordum kafasından geçenleri tam olarak bilmek zaten imkansızdı.
"Değişmek gerekliydi." dedi. "Sonsuza kadar kaçamayız Ufuk."
"Kıvanç'a gidiyoruz değil mi?"
"Aynen öyle."
...
Of yazamadim bi türlü krizler geldi yemin ediyorum
Şimdi diyeceklerim var 2 tane
1- Biliyorsunuz karakterlerim naif ve birbirlerine kıyamayan karakterlerdir hep. Bir değişiklik olarak Cenker'i kendisinden daha masum olmayan biriyle okumak ister misiniz? Yazmaya basladim bile ama fjsmdm
2- Shipim ben yokken baya romantikli tipte dans etmisler kacirdim mutlu ama mutsuzum fmskxk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arsevi (boyxboy)
Short StoryDoğa 2.kitap. Ayrıca Gittin Gideli kitabındaki Ufuk karakterinin hikayesini içerir. Doğa bildiğimiz Doğaydı. Hikayesinin devam etmesi için son derece istekliydi. Ama devam eden tek hikaye bu olmayacaktı. Yeni hikayeler de başlamalıydı.